Geçtiğimiz hafta bu köşede “Nerede kaldı sizin insanlığınız, sizin Müslümanlığınız?” diye bir soru sormuş ve şöyle bir tespitte bulunmuştum. “Suriye’de işler gittikçe kötüleşiyor. Artık kimin muhalif, kimin devlet, rejim yanlısı olduğunun önemi yok. Müslümanlar ölüyor. İnsanlar ölüyor… Çocuklar, yaşlılar, kadınlar, gençler ölüyor… Buna değer miydi diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Yaşanan bu tabloda, Türkiye’de özellikle kendilerini muhafazakar olarak adlandıran, İslam dünyasının derdiyle dertlendiklerini, tek gündemlerinin bu coğrafyaların özgürleşmesi olduğunu söyleyenlerin samimiyetini de sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir şey insan hayatından daha değerli olamaz. Oradaki insanlara, muhaliflere gaz verenler, arkanızdayız diyenler şimdi ABD’nin ağzına bakmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Oradan Amerika’dan gelecek talimatlar doğrultusunda “Müslümanların” ne kadarının yaşayacağı, ya da öleceği belirlenecek gibi görülüyor. Yazık değil mi O masumlara… Bir insanı öldürmek âlemi öldürmekle eşdeğerdir diyen Peygamberim Hazreti Muhammed (SAV) size ne diyecek? Nerede kaldı sizin insanlığınız, sizin Müslümanlığınız”
Ve şu soruyu sormuştum “Hangi ideoloji, hangi devrim insan hayatından daha önemli olabilir ki?”
Suriye’de yaşananlarla ilgili olarak bunları yazmıştım ve bu soruları yöneltmiştim…
Maalesef acı cevabı hafta sonu Reyhanlı’dan geldi. En son bilgiler, 49 ölü, ve bir o kadar da yaralı…
Evet bunların insanlıkla hiç mi hiç alakaları kalmamış. Bu cana kıyanlara “Batsın sizin insanlığınız, batsın sizin körü körüne bağlı olduğunuz ideolojileriniz” demekten başka içimden bir şey gelmiyor!
Beni Esad ya da muhaliflerin ne yaptığı şu anda enterese etmiyor.
Beni enterese eden Reyhanlı’daki vatandaşlarımız niye öldü? O masumların suçu neydi? Bu hain saldırı niye gerçekleşti?
Bu savaş sadece Suriye’deki masumları değil, bizi de ağlatıyor, bizi de kanatıyor, bizi de acıtıyor!
Evet beni şu anda beni ilgilendiren, üzüntüye boğan şey Suriye’de ölen masumlara ilave olarak ülkemde de aynı sebepten 49 masum insanın ölümü, ülkemin en huzurlu şehrinin kaosa sürüklenmek istenmesi…
Beni üzen, Suriye’den zulümden kaçan masum vatandaşların, mültecilerin bu olay nedeniyle, hedef haline getirilmesi… Huzur ortamının bozulması… Kardeşliğimize halel gelmesidir…
Bu olayın kimin yaptığını yetkililer bulacaktır muhakkak. Ancak bu psikolojiyi nasıl bertaraf edeceğiz, asıl mesele bu…
Bir insan hayatından, bir insanın huzurlu yaşamasından daha değerli ne olabilir ki?
Orada Reyhanlı’da hayatını kaybeden insanlarımızın ne günahı vardı? Onların eli kanlı Esad’la da işleri olmaz, muhaliflerle de…
Onların tek derdi kendi geçimlerini sağlamak, huzurlu hayatlarını sürdürmek. Hatay bundan birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’nin en huzurlu şehriydi. İçinde barındırdığı renkler hep uyum içinde bir arada yaşıyordu. Şimdi Türkiye’nin en huzursuz şehri haline geldi. Bunun vebalini nasıl taşıyacağız?
Gazetelerde anlı şanlı gazeteciler nedendir bilinmez Reyhanlı’da yaşanan olayı “Türkiye’nin Ortadoğu’da güçlenen pozisyonuna” bağlamak gibi garip ve bir o kadar da anlaşılmaz bir söylemi kullanıyorlar.
Benim için Türkiye’nin Ortadoğu’daki güçlenen pozisyonundan daha önemli olan bir insanın canıdır. Bu ülkenin huzuru, kardeşliği, birliğidir…
Bir insanın yeryüzünde nefes almasından, yaşamasından daha değerli ne olabilir? Ey anlı şanlı gazeteciler?
Ben “bir insanı öldüren alemi öldürmüş sayılır” diyen iki cihan Peygamberinin ümmetiyim…
Bu yüzden diyorum ki, O gazeteci müsveddelerine, kendini aydın diye niteleyenlere; batsın sizin “Türkiye’nin Ortadoğu’da güçlenen rolü” söyleminiz!
Batsın sizin “vicdandan, izandan” uzak, “güce tapınmacılıktan” öteye gitmeyen, “güce ram olan” anlaşınız…
Bu kadar mı duyarsızlaştınız. “barış”, “demokrasi”, “analar ağlamasın” diye lafa başlayıp mangalda kül bırakmayanlar? Büyük patronların, büyük projelerinin hayata geçmesi için insanların ölümünü hiçe saymak mıdır, demokrasi, barış…
Bu nasıl sahte yüzlü bir anlayıştır? Ölüm, zulüm nereden gelirse gelsin karşı durmamız gerekmiyor mu?
Reyhanlı’da hayatını kaybeden masumlar, bu sözde “barış”, “demokrasi” havarilerine sormayacak mı, “Türkiye’nin Ortadoğu’da güçlenen rolünden daha mı değersizdi bizim canımız”