"Deniz Baykal “Barış Pınarı harekâtı”nı destekliyor" diyen Ahmet Kekeç, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ise görünüşte desteklediğini ama içinin kan ağladığını savundu. Star gazetesinde "Toprak bütünlüğüne saygı, öyle mi" başlıklı köşesinde Kekeç şu ifadeleri kullandı:
Deniz Baykal “Barış Pınarı harekâtı”nı destekliyor...
Kemal Kılıçdaroğlu da görünüşte destekliyor ama bir taraftan da içi kan ağlıyor...
Kendi sözüdür: “İçim kan ağlıyor.”
Ekrem Müdafa ise “barış” istiyor.
Kimle kim arasında barış?
Türkiye Cumhuriyeti devletiyle, bir çapulcular sürüsü olan PKK/YPG arasında barış mı?
Diyarbakır’a yaptığı ziyarette de buna benzer laflar etmişti. Barış filan diye atıp tutmuştu.
Sonra da kayyım atanan belediyelerin belediye başkanlarını yanına alıp, poz poz fotoğraf çektirmişti.
Kendince şu mesajı vermişti:
Biz iktidar olursak, belediyeleri kafanıza göre yönetebilirsiniz. Bizim iktidarımızda kayyım-mayyım yok. Hatta isterseniz, çözüm süreci bile başlatabiliriz.
Peki, belediye başkanlarının verilen görev çerçevesinde kalmaları ve “hadlerini aşmamaları” gerektiğini söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu bu duruma ne diyor?
Ekrem İmamoğlu, resmen ve alenen “Cumhurbaşkanı adayı” edalarıyla sağda solda dolaşıyor, ilginç yurt gezileri düzenliyor, misafirlerini “başkan” edasıyla ağırlıyor.
Mesela Yunanistan eski Başbakanı Papandreu’yu çok seviyor ve onu ağırlamaktan haz duyuyor. Bu dostluğun ya da yakınlığın esbabı nedir?
Hep böyle mi devam edecek?
İmamoğlu bir tür ilan edilmemiş Cumhurbaşkanı adayı olarak ülkeyi dolaşacak, Kılıçdaroğlu da onun arkasını mı toparlayacak?
Barış Pınarı harekâtından dolayı içi kan ağlayan Kemal Kılıçdaroğlu dün grupta konuştu.
Kendisine yakışır şeyler söyledi.
Mesela şunları söyledi: “Suriye’de yaralanan teröristleri Türkiye’ye getirdiler gizli gizli tedavi ettirip sonra Suriye’ye gönderdiler. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovmak değil dokuz köyde karşılamak gerekir. Maceracı bir dış politikadan uzak durmak gerekir. Macerayı odak noktası seçen bir dış politikanın Türkiye’yi nerelere soktuğunu örnekleriyle görebiliriz. 3 milyon 600 bir Suriyeli Türkiye’de. 40 milyon TL harcadık onlar için. Ben başka bir hükümetin toprak bütünlüğüne saygı göstermezsem düşman kazanırım.”
CHP’lilerin temellük ettiği bir alışkanlık var.
Bu alışkanlık, Ekrem Müdafa’yla birlikte zirve yaptı.
Mütemadiyen “yalan” söylüyorlar.
Peynir etmek gibi yalan söylüyorlar.
Kendisine, yıllardır, hangi “teröristlerin” Türkiye’de tedavi ettirilip yeniden Suriye’ye gönderildiği soruluyor (en az yüz kere sorulmuştur) ama hâlâ doğru dürüst cevap veremiyor.
Bir de şu:
Kılıçdaroğlu, Barış Pınarı harekâtını, “başka bir hükümetin toprak bütünlüğüne saygısızlık” olarak yorumluyor.
Suriye, yıllardır, üç ülkenin işgali altında:
Rusya, İran, Amerika... (Bu üç ülkenin Suriye’de üsleri ve kontrol noktaları bulunuyor.)
Üstelik Amerika, silahlandırdığı bir terör örgütü eliyle, Suriye’nin üçte birini “bütün”den koparmış durumda.
Siz bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından, bu üç ülke ve Amerika’nın silahlandırdığı terör örgütü hakkında bir itiraz cümlesi duydunuz mu?
Duyamazsınız.
Kılıçdaroğlu’na göre, Suriye’de tek “işgalci” var...
O da, bölgeyi terörden arındırmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti.