CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, siyaseti her alanda yapabileceğini ifade ederek, “Siyasi değerlendirmelerim ve siyasi hayatım sürecek. Sadece odam değişti. Siyaset yapmaya devam edeceğim” dedi.
CNN Türk'te Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtlayan Baykal, “Ben siyaseti illa genel başkan olarak yürütmek olarak ya da böyle bir zorunluluk olarak görmüyorum. Siyasette her alanda yapabilirim. Siyasi değerlendirmelerim ve siyasi hayatım sürecek. Sadece odam değişti. Siyaset yapmaya devam edeceğim. CHP ve Türkiye'ye karşı kendimi sorumlu hissetmeye devam edeceğim. Bundan sonra ne yapabilirsem yaparım. Gerekirse meydanlara çıkarım, gerekirse partide, Meclis'te üstüme düşen ne varsa yaparım” dedi.
PİŞMAN DEĞİLİM İYİ Kİ İSTİFA ETMİŞİM
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, dramatik bir ortamda istifa ettiğini ifade ederek, “Pişman olmadım. Çok da memnunum iyi ki yapmışım. Bizim istifa etmemiz, bunun bir komplo olduğunu ilan etmemiz, toplumda ilgi, destek ve saygı yarattı. Oylarda yükseliş ortaya çıktı. Önümüzdeki dönemde CHP birinci parti olacaktır” dedi.
CNN TURK'te Mehmet Ali Birand’a konuşan Baykal, “Ben 10 yılda bir hayatı ve siyasi yaşamı köklü değişimler yaşayan biriyim. Bu süreçlerde allak bullak oluşlar yaşadım. 12 Mart'tan sonra askere alındım, siyasi sürgündeydim. 12 Eylül'de ve hemen arkasında Zincirbozan sürgünleri geldi. Parlamento kapatıldı, partiler kapatıldı. Sonra yeni bir dönem başladı. Beş yıl yasaklı bir dönem başladı. 1995 ve 1999'da iki defa genel başkanlıktan kendi kararımla istifa etti. CHP benim iç dünyamda çok önemli bir yer taşıyor. 2000 yılında döndüm. 2010 yılında tekrar şimdi tekrar bir dönüşüm yaşıyorum.
Düşünüyorum böylesi alt üst oluşların benim psikolojik dünyamda, yaşantımda, entelektüel hayatımda bazı şeyleri sil baştan yapmam gerektiğini zorunlu kıldı.
‘Çok iyi gördük seni diyorlar’ karalar bağlayıp, bu da hayat mı diye düşünmek bana komik geliyor. Şimdi ben hayata karşı duyarlığımı, bilgimi, çok da yüksek hissediyorum” şeklinde konuştu.
-SİYASİ HAYATIM SÜRECEK-
Baykal, siyaseti her alanda yapabileceğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben siyaseti illa genel başkan olarak yürütmek olarak ya da böyle bir zorunluluk olarak görmüyorum. Yapıyorum siyaseti. Siyasette her alanda yapabilirim. Siyasi değerlendirmelerim ve siyasi hayatım sürecek. Sadece odam değişti. Siyaset yapmaya devam edeceğim. CHP ve Türkiye'ye karşı kendimi sorumlu hissetmeye devam edeceğim. İçinde bulunduğum konumun bana verdiği olanakları sonuna kadar kullanarak, CHP ve Türkiye için nasıl bir katkım olursa, ne yapabilirsem yaparım. Meydanlara, meclise çıkacağım. Başka türlüsü düşünülebilir mi? Normal bir milletvekili olarak partide ve mecliste görev almak beni üzmez. Ben her şeyi sıfırdan alıp baştan yapmak gücünü kendimde görüyorum. Bunu birkaç kez yaptım. Her şeyi bırakıp yeniden başlayabiliyorsan eğer işte o zaman adam oldun demektir. Bırakmadım ben ne oldu genel başkan olarak yapıyordum, şimdi milletvekili olarak yapıyorum, yarın parti üyesi, vatandaş olarak yaparım. Yapmaya çalıştığım CHP ve Türkiye’ye karşı kendimi sorumlu hissediyorum. Bu sorumluluk doğrultusunda ‘Bana ne artık parti’, ‘bana ne artık Türkiye’ diyemem. Bu ola bilemez. Bu bir kariyer işi değil, siyaset benim için bir meslek değil. Benim işim, kendi mutluluğum. Kendimi mutlu hissettiğim bir alan siyaset.”
-“MEVKİ MAKAM GÖZETEREK SİYASET YAPMIYORUM”-
"Koşullar yerine geldiğinde biz Baykal'ı yeniden genel başkan olarak görebilir miyiz?" şeklindeki soruya da Baykal, “Ben mevki makam gözeterek siyaset yapmıyorum. İçinde bulunduğum konum ne gerektiriyorsa, partim için ve Türkiye için en iyisi neyse onu rahatlıkla içine sindirerek, o doğrultuda görevini yapmaya hazırım. Yani hiçbir zaman ‘ben burada olayım o burada olsun’ böyle bir şey yok. Hepimiz üzerimize düşen görevi en iyi nasıl, nerede yerine getirebilirsek onu yaparız” dedi.
-CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI-
Baykal, “Cumhurbaşkanlığı’na adaylığınız gerekirse koyabilirim mi diyorsunuz” şeklindeki soruya, “Ya da koymaya bilirim. Böyle bir mesele yok. Benim siyasi anlayışımda böyle bir tarih yok. Ben 5 yıl siyasi yasağı olan bir adam yine siyaset yaparken ne amaçlamış olabilir. Yani bu bizim için önemli olan sonundaki amaç değil, sonundaki mevki makam, sondaki ödül değil. Sürecin kendisi mutluluğun kaynağı. Yaşanan sürecin kendisi müthiş bir şey. Uğrunda çalışmak müthiş tatmin edici" diye konuştu.
-CHP KURULTAYI VE İSTİFA-
Baykal kurultay ve istifasına ilişkin de şunları dile getirdi:
“Oluşan rüzgâr suni bir şey değil. Bir defa bir arka planını görmek lazım. Sürecin arka planında CHP ne idi, nerdeydi? Ve bu süreçte ne oldu? CHP zaten yükselen bir partiydi. Geride bıraktığımız dönem içinde, 2007 ve 2009 seçimlerinden bu yana geçen dönem içinde CHP yükselen bir siyasi parti halindeydi. İstifamdan önce yapılan araştırmaları CHP’nin oy oranlarını 2005 ile 2009’a göre 25 ila 29 arasında konumlandırıyordu. Bu CHP’nin yüzde 20 oranındaki oyunun artmakta olduğunu bize gösteriyordu. Bu artış da rüzgarla, saman aleviyle, medyanın desteğiyle olan bir şey değildi. Tam tersine medyanın ve bazı çevrelerin engellemelerine rağmen CHP’nin izlediği politikalarla, partinin verdiği mücadele ile adım adım kazanılan bir yükselişti. Trenddi yükselen bir partiydi CHP. O kadar ki ben bir dramatik ortam içinde istifa ettim. Pişman olmadım.
Çok da memnunum iyi ki yapmışım. Türkiye’yi önemli bir tartışma noktasına taşıyoruz. Şimdi benim istifa ortamımda bir teslim olma, bir eziklik, bir vazgeçme anlamında istifa etmediğimi, bir meydan okuma ve bir direniş anlayışıyla istifa ettiğimi ve hesaplaşacağımı ilan ettim. Bu hesaplaşma, bu meydan okuma bize karşı kurulan komploya karşı yani komplonun karşısında ezilerek ayrılıyor değilim. Bu komplonun hesabını sormak için ayrılıyorum. Ben burada kalayım, bu komployu görmezden geleyim gibi bir şey yok ben komplo ile hesaplaşacağım. Nasıl hesaplaşacağım? Milletin dikkatini komploya çekeceğim. Bu mücadele toplum tarafından büyük ilgi ve destek ile karşılandı. Bizim istifa etmemiz bunun bir komplo olduğunu ilan etmemiz toplumda ilgi, destek ve saygı yarattı. Oylarda yükseliş ortaya çıktı. Yüzde 30’u geçtiğimiz bize söylendi. Hatta Başbakan çıktı ‘Ya bu ne biçim iştir. Yani bu adam mağdurum diye ortaya çıktı oyları artıyor. Böyle bir şey olur mu?’ diye tepki gösterdi. Oyların arttığı çok net bir şekilde. Bana sordukları zaman şunu söylüyordum: önümüzdeki dönemde CHP birinci parti olacaktır. Şu anda AKP ile aramızdaki fark birkaç puana indirgenmiştir. AKP azalıyor biz yükselişteyiz. Kesin bunu geçeceğiz demiştim ve somut olarak İstanbul’da birinci partiyiz demişti daha görevden ayrılmadan. CHP zaten bu yaşananlar olmadan birinci parti olmaya doğru gidiyordu. Şimdi benim ayrılmam birden bire hem partide hem de toplumda şok etkisi yarattı.
‘Ne olacak partiye’ tartışmaları ile karşı karşıya kaldık. CHP bu süreci çok sağlıklı bir şekilde aşmayı başardı. Yeni genel başkan seçildi. Partinin yükselen gücünü Kılıçdaroğlu’nun sempatisi, İstanbul seçimlerindeki başarısı medyamızın olağanüstü yüksek ilgisi ve heyecanı arttırdı. İstifa etmeseydiniz Kılıçdaroğlu, benim en yakınımda çalışacak adam olurdu. Bu kurultayın heyecanlı olmasında istifamın buna bir katkısı olmuştur. Yaşanan önemli dalgalanmaları, yükseliş trendini CHP için bir kazanım haline dönüştürmeli, bir roket gibi kullanmalıyız. Kılıçdaroğlu’nun öne çıkmasında ben dönmeyeceğim diyince, doğal olarak ortadaki tek adaya desteklerini sundular. Ben aday değilim dedim. Aday olmayana kurultayda oy verilir mi? Arkadaşlarıma görevinizi yapın destek olun dedim. Sürece karşı olmamız engellememiz söz konusu değil. Ben bıraktım. O geliyor çok doğal.”
-“BAYKALCILAR TASFİYE EDİLDİ Mİ?”-
“MYK’ya bakarsak Baykal’cılar tasfiye edilmiş gibi öyle değil mi?” sorusuna Baykal, “Bugün CHP'deki görev alanlar ile öncekiler de CHP'li. Yeni bir yönetim var. Genel Başkan kendilerine göre bir çalışma ekibi oluşturdu. Onlara hayırlı olsun demek hepimize düşen görevdir. Başarılar diliyorum. O arkadaşlar içinde benim de inandığım insanlar var. Seçilmemiş olan insanlar içinde keşke orada olsalardı dediğim yığınla insan var. Burada bir mesele yoktur. Ben CHP'lileri Baykal'ın arkadaşları ya da arkadaşı olmayanlar diye ayırmadım. Bize düşen CHP’liler olarak bu sürece destek olmaktır” şeklinde cevap verdi.
RECEP BEY KILIÇDAROĞLU’NUN İFADE TARZI
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, Kılıçdaroğlu’nun “Recep Bey” sözlerine ilişkin, “Bu Kemal Bey'in ifade tarzı. Bana da Deniz Bey der. Başbakan hakkında da bizimle olan konuşmalarında Recep Bey der. Bunu hakaret anlamında söylemiyor” dedi.
Baykal’ın Kılıçdaroğlu’nun kurultayda yaptığı konuşmada “Lakilik vurgusu” olmamasına ilişkin, “Bende işsizliğin, sosyal sorunların önemli olmadığını kanaatini mi gördünüz. Kemal Bey'de laikliğin önemli olmadığına dair bir şey mi gördünüz. Biz genel seçimlerden bu yana laikliği konuşmadık. Biz laikliği unutur muyuz. Kılaçdaroğlu da unutmaz. Kılıçdaroğlu güzel konuştu. Bir dönem de bazı tespitler öne çıkar. CHP'nin ortak bir fikriyatı var. Bu fikriyat değişmez” şeklinde konuştu. Baykal, Kılıçdaroğlu’nun “Recep Bey” lafına ilişkin de “Bu Kemal Bey'in ifade tarzı. Bana da Deniz Bey der. Başbakan hakkında da bizimle olan konuşmalarında Recep Bey der. Bunu hakaret anlamında söylemiyor. Anlayanlar nasıl anladığını bilemem. Oradan bir yanlış sonuç çıkarmamak gerekir” diye konuştu.
Baykal, “Solu birleştirilebilinir mi” şeklinde ki bir soruya yönelik de “Sol zaten birleşmişti. Bu konuda bunalım yaşamıyorduk. Kamer Genç'in gelişi de CHP'ye içtenlikle sahip çıkan insanlar. Rahşan Hanım'ın gelişenin de bir anlamı vardır. Ortada ciddi bir ayrışmanın olduğunu düşünmüyorum” ifadesinde bulundu.
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Brütüs” açıklamasına yönelik de “Ben hiç bir zaman Sezar olmadım. Benzetmeler çoğu kere kendi anlamının dışında kullanılır. Sezer ve Brütüs ilişkisini düşünüyorum. Benim sırtımda hançer yok. Ben yaşanılan olaylar karşısında "yıkıl Sezar" demedim. "Sende mi Brütüs" demedim. Bir süreç yaşadık. Siyasal hayatın olağan akışı içindeki şeyleri yaşadık. Bu deneyimler bizi zenginleştirdi. Bunlar bizler için kazanımdır. Rahatsızlığım var ama ben bunu taşıyorum. Bunlar bizim görev alanımızı etkilememeli” dedi.
“Komplo ile ilgili kasetin raporu çıktı? Siz görüntülerdeki adam ben değilim demediniz neden?” yönündeki bir soruya Baykal şunları söyledi:
“Bu komplo karşısında bana sorulan iki soru vardı. Neden istifa ettin? Bu teslim olma anlamına gelmez mi? İkincisi ise 'neden ben bunları reddediyorum demedin. Niye istifa ettim. Bu komplonun altında ezildiğim için istifa etmedim, komplo ile hesaplaşmak için istifa ettim. Herkesin bunun farkına varması için yaptım. Böyle yapmakla doğru yaptım. Herkes bize destek verdi. Bunun iktidar komplosu olduğu kanaati yaygınlaştı. Bu neyi gösteriyor. Kim ne biliyorsa bunu ortaya koyması gerekir, bu bir meydan okuyuştur. İstifa ezikliğin simgesi değil, direnişin hesaplaşmasıdır. İkinci konu ise birçok insan bu olayın bu boyutunu gündeme almayı, tartışmayı red etmemi bekliyor. Bu benim için yanlıştır. Yakışıksız olurdu. Kimse kimseyi bu anlamda sorgulama yapma hakkında değildir. Senin görevin dedikodu yapmak değildir. Benim hukukum ihlal edilmiştir. Bugüne kadar kimler için dedikodu yapılmadı ki? Bunlarla nasıl hesaplaşacağız? Ben eğer savunma durumuna geçseydim, o komplonun parçası olacaktım. Ben kendimi aklama çabasında olsaydım, hesap verme durumunda olacaktım. Yetkili kurumlara ne biliyorsanız söyleyin dedim. Bunun hesabını ben vermem. Hukuk vermek zorunda. kimseye bana bu soruyu sorma hakkını vermiyorum. Bunun hesabını ben vermem, hukuk verir.”