2004 yılında kaleme aldığımız bir yazıya, “Saltanat kalkmamış mıydı?” başlığını koymuştuk. Başlığı atmamıza neden olan olay, CHP’nin yeni bir kongreden çıkması ve Sayın Baykal’ın (çabaladım, sayamadım) bilmem kaçıncı defa yeniden CHP Genel Başkanlığına seçilmesini konu ediyordu. O yazımızın üzerinden bile 6 yıl geçmiş.
Baykal o tarihten sonra 1 genel, 2 yerel seçim daha geçirdi.
Partisinin son grup toplantılarında seçim isteyen Baykal’ı dinlerken insanın yüzünü ister istemez tebessüm kaplıyor. Seçimlerin yapılmasının temel nedeni, başarısız siyasetçileri tasfiye etmek, yıpranmamış, güven telkin eden yeni yüzlere ülke yönetiminde şans vermektir.
Partileşme hazırlıkları içindeki Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün, "5 genel, 6 yerel seçime giren ve başarısız olan bir genel başkan hala koltuğunda oturmaktadır” dediği Baykal, bu ülkede seçim istemesi gereken belkide son kişidir. Daha önceki tecrübeler göstermiştir ki, Baykal yapılacak bir sonraki seçimi kaybetse bile, parti liderliği koltuğundan vazgeçmeyecektir. Eğer seçim sonuçları beraberinde başarısız siyasetçilerin değişmesini sağlayamayacaksa, seçimlerin yapılmasının ne anlamı var ki?
Siyasi tarihimizin kronolojisine bir göz attım. Sayın Baykal CHP milletvekili adayı olarak seçimlere girdiğinde iktidarda 35. Hükümet varmış. Şu an görevdeki hükümetin 60. Hükümet olduğu düşünüldüğünde tam 25 kez hükümet kuruluşuna şahit olmuş demek bu...
Bu 25 hükümet, Ferit Melen’den Başbakan Erdoğan’a tam 13 farklı isim tarafından kurulmuş. Üstelik Baykal Fahri Korutürk’ten Sayın Abdullah Gül’e kadar 6 cumhurbaşkanına da şahitlik etmiş. Genç yaşında İsmet İnönü’nün yanında mevzi tutmasını ve Menderes’e karşı verdiği mücadeleyi bu hesaplamada hariç tutuyoruz. Yoksa Bayar’dan Gül’e 9 cumhurbaşkanı, Menderes’ten Erdoğan’a 37 Hükümet, 18 farklı başbakan çıkar karşımıza. Maşaallah, sağlık sıhhatine bakılırsa, liste gelecekte de uzayıp gidecek gibi görünüyor. Kaldı ki son kongrede, son nefese kadar göreve devam beyanında da bulunmuştu.
Baykal’a en çok benzeyen tarihsel figür...
Herkes terörist Mehmet Ali Ağca’yı yazarken, Baykal yazısı da nerden çıktı diye akla gelebilir. Geçen hafta yazmayı planlayıp da, İsrail’in büyükelçimize yaptığı densizlik nedeniyle ertelemek zorunda kaldığımız yazı buydu.
Yazıya esas teşkil eden ilham kaynağı ise, bir okuyucumuzun gönderdiği e-mail oldu. E-Mailde, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in, ABD’de göreve gelen son 11 Amerikan başkanı ile birlikte çekilmiş fotoğraflar yer alıyordu.
Fotoğraflara bakar bakmaz, “Ne başkanlar gördü, ne başbakanlar gördü” şeklinde bir yazı başlığı parladı zihnimde. 12 ABD başkanına tanıklık eden Kraliçe ile, 13 başbakana tanıklık eden Sayın Baykal’ı karşılaştırmak geldi içimden. 6 yıl aradan sonra yeniden, “Saltanat kalkmamış mıydı?” diye sorma ihtiyacı duydum.
Fotoğraflara göz atıldığında, Kraliçe’nin tam 11 ABD başkanı eskittiği görülüyor. Tarihin sayfaları arasında kısa bir gezinti yaptığımda, okuyucumuzun gönderdiği resimlerde bir eksiklik olduğunu fark ettim. Kennedy’nin öldürülmesi üzerine başkanlık koltuğuna oturan Lyndon B. Johnson ile çekilmiş resmi yok Kraliçe’nin. Halbuki Johnson bir sonraki seçimde Amerikan tarihinin en yüksek oy oranlarından birini alarak tekrar başkanlığa seçilmişti. İlginçtir, Kraliçe ile Johnson hiç bir araya gelmemişler. Tıpkı Baykal’ın, Cumhurbaşkanı Özal ile biraraya gelmemeye özen göstermesi gibi... Sözün kısası, Kraliçe 11 ABD başkanı ile resim çekinse de, 12 Amerikan başkanına tanıklık etmiş bugüne kadar.
Siyasi tarih istatistikleri bize, görevde en uzun kalma açısından Baykal’ın en önemli rakibi olarak İngiltere Kraliçesi’ni gösteriyor. Her ikisinin de gardrobu, eski başkanlar ve başbakanlarla dolu... Fakat kendileri maşaallah dimdik ayakta. Kraliçe bir sonraki ABD Başkanına ev sahipliği yapmak için hazırlık yaparken, siyasi gözlemcilerin, ‘asla başbakanlık yapmak istemiyor’ dediği Baykal’da, son zamanlarda seslendirmeye başladığı seçim salvoları ile kendisi yerinde sabit kalırken, bir sonraki başbakanla uğraşmak için şimdiden gardını alıyor.
Eğer siyaset üzerinde bir vesayet tartışması açılacaksa (ve Baykal’ın 20 yıl önce Özal için kullandığı ve şimdilerde tekrarladığı), sivil diktatör yakıştırması illaki bir siyasetçi için kullanılacaksa, bu en çok Sayın Baykal için yakışık kalır.
Çünkü demokrasinin olmazsa olmazsa şartı, başarısız siyasetçilerin seçimlerde tasfiye olarak yerine yenilerinin gelmesi ve sistemin bu yolla kendisini yenilemesidir. Sayın Baykal’ın kaybettiği seçimlerin ardından yoluna devam etmesi, ülkede sistemi tıkayan en önemli faktörlerden biridir. Sayın Baykal bu haliyle seçimleri anlamsızlaştırmakta ve yapılmasının hikmetini ortadan kaldırmaktadır.
Bir yönüyle bakıldığında da, belki de AK Parti Hükümetleri açısından en büyük şans, Baykal gibi milletle doku uyuşmazlığı olan bir muhalif lidere sahip olmasıdır.
Partisinin geçen haftaki grup toplantısında konuşurken Sayın Baykal’a dikkat ettim, alkış almayan tek cümlesi, erken seçim istediği bölümdü. CHP milletvekilleri seçime gidilince tekrar gelebileceklerine emin olmadıklarından, en azından listelerdeki yerleri ve genel başkanın olası seçimdeki performansı açısından kendilerini garantide görmediklerinden suskun kalmayı tercih ettiler.
Sayın Baykal, bu ne saltanat... Sahiden saltanat kalkmamış mıydı?
Davet:
Bu akşam saat 19.30’da, Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak ile İstanbul Güngören Kültür Merkezi’nde karşılıklı söyleşeceğiz. Gündemi değerlendireceğimiz halka açık programa okuyucularımız davetlidirler.
Güngören Kültür Merkezi İletişim Bilgileri: Çinçin Deresi Caddesi, Genç Osman Mah. No:78 Güngören-İstanbul, Telefon: 0212 568 60 80 88 (İletişim Linki)
Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber 7
www.osmanozsoy.com.tr