Kurban, bizi hem Allah’a hem de O’nun kullarına yaklaştırdı. Nasıl yaklaştırmasın ki, Anadolu’nun mümbit topraklarından birer demek çiçek gibi toplanan et poşetleri, dünyanın dört bir yanında garip sofralara iniverdi. Onlara ulaşan sadece bir parça et değildi… Sevgiyi, kardeşlik özlemini, daha çoğunu verememenin mahcubiyetini de koydular önlerine...
Bu nimet sağanağının en yoğun olduğu bölgelerden birisi de şüphesiz Afrika kıtasıdır. Anadolu’dan yola koyulan irili ufaklı onlarca vakıf - dernek emanetleri en güzel şekliyle sahiplerine ulaştırmanın gayretini taşıdılar.
Burkina Faso’da bir köylü kadın, “Bu ne güzel bayram böyle! Hem et veriyorlar, hem de başka hediyeleri dağıttılar. Allah’ım sen büyüksün, ne güzelsin!” diye duygularını dile getirmişti. Birçok bölgenin, bayramı Anadolu’dan gelen kurbanlarla ayırt ettiklerini duydunuz.
Aslında İslam dünyasının birçok ülkesinin maddi imkânları, daha da müsait olmasına rağmen, bu yarışta olmayışları üzücü bir durum... Afrika’da hayvan derileri satılmaz mesela... Onları deri sanayiinde değerlendirilmek yerine, yiyerek tüketirler. Deri, bir temizlik işlemi görür, kurutulur ve sonra da parça parça yenir.
Bir poşet etin başın üzerinde taşındığını ve neredeyse ayakları yere değmeden eve uçtuğunu görenlerdenim.
Ancak, ülkemin bu güzel ibadeti ve hissiyatı adına, bazı tespitlerimi de paylaşmak isterim.
- Bunların dünyanın muhtelif ihtiyaç bölgelerine orantılı bir paylaşımı konusunda devlet, sivil toplum örgütleriyle bir koordinasyona gitmeli.
- Çok farklı fiyatlardan kurban bağışı alan vakıf ve derneklerin bu durumu halkın gönlünde şüphe oluşturacak özelliklerden temizlenmeli.
- Sadece 10 kurban için 2 kişilik bir heyetin seyahati, masrafını karşılamakta zorlanacaktır. Bu nedenle, ortak organizasyonlar, karşılıklı paslaşmalar ve emanet duygusu elzemdir.
- Bu kurbanlar, genellikle yerel sivil toplum kuruluşları aracılığı ile kesilmektedir. Bu konuda hem ibadetin ifasında titiz olunmalı, hem de bunun yerel bazı şahıslar için bir rant kapısı olmasının önüne geçilmelidir.
- Her ne kadar Afrika insanı, kendisinin resminin çekilmesi konusunda hoşgörülü olsa da Anadolu’ya; “Bakın neler yaptık!” tarzı bir yaklaşımda sınırları zorlamak, onları rencide edebilir.
f- Bu kurban ibadetinin oralara ulaştırılması, “Kişisel- kurumsal itibara mı yönelik olacak?” Yoksa “Ümmet bilinci ve kardeşliğinin inşasında tuğla mı olacak?” buna dikkat etmek gerekiyor. Mutlaka Ümmet bilincinin tesisi öncelenmelidir. Türkiye’nin yaşadığı kimi acı tecrübe ve sıkıntıların bir neticesi olarak ortaya çıkmış yerel değerlerin, kişi ya da eserlerin oradaki reklamı ve dayatması yapılmamalıdır. Dini bir alt yapısı olsa bile, bir coğrafyaya veya bir gruba ait olmuş kıyafet, şekil ve tarzları uçağa binerken geride bırakmak ümmet şuuru açısından çok önemli olacaktır.
g- Mezhepsel veya benzeri farklılıkların ısrarlı vurgusu, İslam’ın daha az bilindiği kimi bölgelerde tahminin üzerinde negatif etki bırakmaktadır. Örneğin; Hanefi mezhebine göre namaz kılan bir Müslüman, imamla beraber hareket edip selam verir. Ancak diğer mezheplerde bu, imamdan sonra yapılmaktadır. Bunu gören bazı yerel Müslümanların, bizi sünnete muhalefetle suçlayıp, olumsuz tavır takıntılarını bizzat müşahede etmiş bulunmaktayım.
h- Farklılıkları en aza indirecek ve Muhammed ümmeti anlayışını güçlendirecek ekiplere ihtiyaç var. Aynı ülkeden gelmiş, ama selamda bile cimrilik göstermek bir vefa ve diğerkâmlık örneği oluşturmaz maalesef.
i- Çok zor bir teklif olmakla birlikte, bu sosyal kurumlar veya sivil inisiyatifler, kendi aralarında da yardımlaşmalı, paslaşmalı ve bunun önüne açmalıdır. Bu durum, gereksiz harcamalın önüne geçecek, farklı coğrafyalarda daha etkin hayır hizmetlerine imkân sağlayacaktır.
j- Bir vakıf veya derneğin başka bir kıtaya açılması, aynı zamanda devletin
akreditesi anlamına da gelmelidir. Yakın zamanın tatsız olayları bizi bu
konuda daha uyanık olmaya sevk etmiştir.
k- İslam, hem hesap soran, hem de hesap vermeye hazır bireyler yetiştirir.
Sadece kendi iç dinamiği içinde hesap veren, dışarıya kapalı, gizemli işler
yapmak, İslami bir anlayışla bağdaşmaz. Bu toprakların yaşadığı, genç nesiller içinse birer tarihi bilgi olan bazı menfur hadiseler, belli dönemlerde bizi buna sevk
etmiş olabilir. Ancak son yaşanan olayların altında yatan ve buna rahat
zemin hazırlayan bir olgu da bu gizli ve gizemli yapı olmuştur. Hamdolsun bugün dünyanın dört bir yanına ümmetin sadaka, zekât, kurban gibi emanetleri götürülebiliyor ve bu fırsatlar kısıtlanmıyorsa, buna göre bir çalışma şartı belirlemek de uygun olacaktır.
Rabbim bu ümmete ve imkanlarını ümmete harcamayı bir şeref bilen bu millete daha güzel bayramları nasip etsin.