Bayram tadında bir bayram yazısı yazmayı çok isterdim ama coğrafyamızın ve İslam âleminin içinde bulunduğu durum, buna el vermiyor, ne yazık ki.
Ramazan bayramı.. Bu ayın gereğini yerine getirenlere Yüce Allah’ın bir lütfü. Maide sofrası, gök sofrası bu. Hak edenlere gıpta etmemek mümkün değil. Bu ayın hakkını verenlere, Yüce Allah’ın o kimselerin geçmiş günahlarını silip süpürmesi var. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi?
Müslüman olmak, bir sorumluluk yüklenmenin adıdır. Bu sebeple, bütün bir coğrafyalarda mülteci konumuna düşürülen, ateş ve gözyaşları arasında bırakılan kardeşlerinize bir şeyler yapmak zorundasınız. En azından duanızla katkı verebilirsiniz. Duygularınızı birleştirip, aynı atmosferi soluyabilirsiniz. Fakat bu da çok görülüyor, bize.
İslam coğrafyası, kaynıyor. Eğer iyimser yorum yapmam gerekirse, İmam-ı Şafii’nin dediği gibi. “Ben akmayan durgun suların bozulduğunu kokuştuğunu bilirim/Ama su akarsa temiz ve güzel olur.” Bu mısralarda ifade edildiği gibi, İslam âleminde bir hareketlilik var. Halklar ve başlar zıt kutuplarlarda. Halkların değişim talepleri en ağır bir şekilde bastırılıyor, şimdilerde. İçten içe bu yapılanlar, bir öfke biriktiriyor, yüreklerde. Öfke, ümmet dayanışmasına dönüşebilirse, iyimser yorum kazanabilir. Yok, korkular damıtılırsa, kaybeden ümmet olur. Şu anda her iki psikolojik durum birlikte gidiyor.
Müslüman halkların Batı ile doku uyuşmazlığı var. Doğrudur. Acaba bu doku uyuşmazlığı birinin öbürünü yok saymasını gerektirir mi? Onu tarihte yok sayar mı? Eğer bu sorulara ‘evet’ denilirse bu ne vicdansızlık, bu ne aymazlık, bu ne insan dışılık bir şey? Suriye’de, Burmada canlar gidiyor. Çocuklar, kadınlar, bütün canlılar öldürülüyor. Dehşetli bir kıyım var. İslam medeniyeti yok ediliyor, mahvediliyor, çağın celladı ve arkasından destek veren cellat severlerle.. Nerede Avrupa merkezli insan hakları kuruluşları, BM, güvenlik konseyi, demokratik değerlerin savunucuları? Neredeler? Müslümanlar söz konusu olunca her şey rafa mı kaldırılıyor?
Hala Afganistan’da, hala Irak’ta kardeşkanı akıtılıyor. Filistin bölünmüş durumda. Kudüs gözyaşlarını siliyor.. Zeytindağı, ufuklarda Salahaddin’i gözlüyor. Âh, imamesi kopan Müslümanlar, tespih taneleri gibi sağa sola savruldular. Başsız kaldılar.. Müslümanların içinden çıkarılan çakma başlar, Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da kardeşlerinin başını alıyor, şimdilerde.
Tüm İslam sevmezler tarafından Mısır’da Hasan el-Benna’ların, Seyyid Kutup’ların, Abdülkadir Udeh’lerin geleneğinden gelen Müslüman kardeşler, yılanın başı olarak görülüyor. Eğer bu baş orada ezilirse, bu başın bütün İslam coğrafyalarındaki kol ve kanatlarının kırılacağı farz ediliyor. Değerlerin iflas ettiği bir çağda, çok yüzlü ABD ve Batı’nın oyuncağı olmuş darbeciler, silahı kendi halkına çevirmişler, Mısır’da. Halkın iradesini ipotek altına alarak, halkın tercihini yok saymaktadırlar. Adeviyye’de, Nehda’da, Münye’de, İskenderiye’de, Sina’da yükselen ses, ümmetin onurunu temsil ediyo, bugün. Bu ses alanlarda büyütüldüğü sürece, ümmetin kılcal damarlarına canlılık gelecek, ümmet toparlanacak ve yeniden Allah’ın kendisine yüklediği iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevini yerine getirecek.
Adeviyye ile bütün coğrafyaların meydanlarından yükselen ses, tek bir yumruk, tek bir yürek gibi insan onurunu yükseltiyor, yeniden.. İnanın bu ses, adaletin sesi, bu ses, şefkat ve merhametin sesi.. Dünyaya yeniden insani değerleri taşıyacak, yeniden hiçbir ayırım gözetmeden insan haklarını hayata hâkim kılacak sestir bu. Bu sesi, hiç kimse susturamayacak ve boğamayacaktır. Halkın sesi, Hakk’ın sesidir. Çünkü bu ses, “insan onurunu” yeniden korumanın bir soluğudur. Çünkü bu ses, “herkese adaletli davranın” diyen vahyin sesidir. Çünkü bu ses, hiçbir etnik, mezhepsel ve dinsel ayırım yapmayan sadece ve sadece “insan” olduğu için “insanı, insana karşı savunan” muhteşem Nebi-i Muhterem’in sesidir, bu ses.
İmam-ı Gazali, “kötülükler, kılık değiştirmiş iyilikler gibidir” der. Olup bitenlere bu zaviyeden bakalım, birde. Bu sesin ne olduğunu bize rahmetli Erdem Beyazıt şöyle yorumlar, mısralarında:
“Dünyanın kalbini dinle
Geliyor, adım adım
Dallar meyveye dursun, toprak tohuma dursun, selama dursun zaman
Sabır, savaş, zafer, adım Müslüman!.”
Eğer bayramsa, bayramınız, bayram ola!