Yarın Ramazan bayramının ilk günü. Bayramlar elbette sevinç günleridir, yeni elbiseler, şekerler, lokumlar ve çeşitli tatlılar önce dükkanları sonra evleri süsler. Bayram aynı zamanda hısım akraba ile, konum komşu ile görüşme, kaynaşma günleridir. Çocukluğumdan hatırladığım bayramların en büyük özelliği sevincin bulaşıcı olduğu günlerdi, herkesin yüzü güler, neşe bütün mahalleyi sarardı. Yaş ilerledikçe zaman mı değişti? Yoksa o zaman da mı öyleydi ? Bilmiyorum Bayramların bir de hüzün yüzü olduğunu görmeye başladım. Bu hüznün tıpkı müziği hareketli ama sözleri aslında ağıt olan türkülere benzediğini gördüm. Mesela;
Hey on beşli on beşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler geliyor
Kızların gözü yaşlı
Bu türkünün sözleri aslında bir ağıttır . Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı ordusunda insan kaybı öyle bir noktaya varmıştı ki Harbiye Nezareti, harp bütün hızıyla sürerken askerleri birkaç günlüğüne de olsa memleket iznine göndermeye gayret etmişti. Çünkü harpte gün geçtikçe daha da artan kayıplar, nüfusun tükenmekte olduğu korkusunu doğurmuş ve savaşan askerler memleketlerine nüfusu çoğaltmak üzere gönderilmişlerdi. Çanakkale Savaşı sırasında, İtilaf Devletlerinin Nisan 1915’ten itibaren kara çıkartmasına başlamalarıyla birlikte cephede takviye kuvvetlere ihtiyaç hâsıl olunca Sultan V. Mehmed Reşad 14 Mayıs 1331’de (27 Mayıs 1915) bir irade (emir) yayınlayarak, yukarıda sözünü ettiğimiz Askeri Mükellefiyet Kanunu’nda değişiklik yapmak ve lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştı. Ve bunun üzerine halkın yaktığı bir türküdür Hey Onbeşli. Ancak müziği, hepimizin bildiği gibi oyun havası kadar tempo yüklüdür.
İşte bayram günleri de biraz böyle yaşanır. Sokaklar cıvıl cıvıl, rengarenk güzellikler sergilerken, bazı evlerin odaları kasvetlidir, hüzünlüdür. Ya çoluk çocuk uzaklardadır, gelememişlerdir. Ya da hiç olmamışlardır. Bazı insanlar hastadır, bazı insanlar engellidir sokağın bu neşeli müziğine içerinin ağıtıyla! Hüznüyle eşlik etmek zorunda kalırlar. Huzur evleri, çocuk esirgeme kurumları da bu havayı soluyarak geçirirler bayramı, gurbette olanlar, hastanelerde yatanlar da bu güfteyle geçerler bu güzel günlerin içinden.
Bayramlar, Yüce Allah'ın biz kullarına bir lütfudur. Hayatı temize çekme, durup bir etrafa bakma fırsatı verdiği gibi, hısım akrabada, konum komşuda neler oluyor, nasıl yaşıyorlar, ne yiyip, ne içiyorlar, dertleri, sıkıntıları var mı ? Sorularının cevabını arama, bulma ve gereğini yapma görevini de tatlılıkla insana yükleyen zaman aralıklarıdır.
Her şey maddiyat da değil gidip ziyaret etmek, tesellide bulunmak, dertlerini dinlemek de yeter çoğu zaman. Evet bir bayramı daha yaşarken biraz da bu düşüncelerle ziyaretlerimizi zenginleştirsek diyorum. O bana geçen bayram gelmedi, bu bayram ona gitmem düşünceleri, küslüklerin güzergahlarına uğramama eylemleri bilelim ki Rabbimizin bize hediye ettiği bayramların ruhuna aykırıdır. Bayram tam da bu yüzden gelir sokağımıza, mahallemize. İster ki zamanın yorduğu, kırdığı ilişkiler yeni bir sayfaya yepyeni ve taze bir sevgiyle yeniden yazılsın. Küsler barışsın, umutlar paylaşılsın, insan insanın kıymetini yeniden bilsin...
Bütün okuyucularımın ve hemşehrilerimin bayramlarını kutluyor, sözü merhum Abdurrahim Karakoç üstadımızın Bayramlar Bayram Ola şiirine bırakıyorum.
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..
Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu
Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..
Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok
Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini..
Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara
Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..
Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Aylar, yıllar, günler erirken yasta
Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..