Ramazan mı o gelen?
Gelmiş olan daha doğrusu.
Siz bu yazıyı okurken 6. orucunuzu tutuyor olacaksınız. Ve hatta akşamına nur topu gibi bir orucunuz daha olacak. Allah kabul etsin.
Kabul edelim, bu sene geçtiğimiz yıllara kıyasla daha rahat geçiyor. Havalar serin, arada bir yağmur bile yağıyor buralara. Yani şunu diyor belki de; “Zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”
İftar menülerinden, restoranların Ramazan ayını “kar amacı güderek” kullanmalarından, dini duyguların televizyonlarda nasıl sömürüldüğünden bahsetmeyeceğim. Herkes biliyor. Artık bu düzene kızmaktan ben de yoruldum. Değişeceği günü bekliyorum herkes gibi.
Ağlatan da güldüren de O, güldüreceği günleri gözleyelim bakalım.
***
31 Mayıs gecesi, Mavi Marmara…
Dün “Dünyanın Vicdanı” olmak adına 750 gönüllü ile Gazze’ye insani yardım götürmek için yola çıkan Mavi Marmara gemisine İsrail'in düzenlediği saldırının yıldönümü idi. O gün 9 silahsız insani yardım gönüllüsü şehit edilmişti.
Ve bu gün maalesef elle tutulur hiçbir şey yok. Beğenirseniz İsrail’den gelen bir kuru özür var. Yüzlerce mağduru olan davalar var ama herhangi bir sonuç yok. Herhalde çıkmaz da. Daha önce de yazmıştım, üzerinden 1 yıl geçen yazının başlığı meraklısı için Mavi Marmara Neydi, Ne Oldu? idi. Bugün maalesef hiç yol kat edilemediğini görmek üzücü, Allah o acıyı yaşayan insanlara sabır versin, zira başka bir dileğimiz kalmadı elimizde.
***
“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…” diyen Ahmet Haşim’in vefat yıldönümü bu Pazar. Modern Türk Şiirinin en önemli isimlerinden biri Ahmet Haşim. Eserlerinde sonbaharı, akşam kızıllığını öyle bir anlatıyor ki sanki daha önce kimse bunları böylesi güzel yazmamış gibi… Batılılaşmanın üzerimizdeki eğretiliğini yazmış, Osmanlının sancılı dönemlerinde de çeşitli görevlerde bulunmuş. Ve hatta Çanakkale Cephesinde görev almış. 1933’te maalesef genç yaşta hayata gözlerini yummuştur. Hatırlanmalı, anlaşılmalı, birkaç eseri okunmalı…
***
Geçtiğimiz günlerde Fethin 564. yılını kutladık. Bu haftaki yazıyı İstanbul’un fethine ayırmadım çünkü öncesinde 3 kısımdan oluşan bir İstanbul yazısı yazmıştım. Okumayanlara da tabii ki tavsiye ederim. Kendi yazımı da tavsiye etmeyeceksem neden varım değil mi?
Bir tavsiye daha “Kendimize el olmuşuz kendimiz” diyen Serdar Tuncer’in Delilim Yok Kalbimden Başka kitabını okuyorum. En yakın kitapçıdan alınıp, okunup, kitaplığınızda yerini almalı bence.
Son söz; fetih zaten kutludur önemli olan ecdadı hayırla yad edebilmek. Onların da razı olacağı hayırlı işlere imza atabilmek.
Selametle…