“Karanlık koyu, karanlık diz boyu..” 90’ların vazgeçilmez ezgilerindendi. Öyle herkes bilmezdi. Hassasiyet damarı taşıyanlar ve yaşayanların dinlediği ezgiler. Yani davası olan, kavgası olan, yumrukları sıkılan ve zalime savrulacağı günü bekleyenlerin dinlediği eserler.
Yani o zamanlar değer verilen ve değer görülen zamanlardı. Şairlerin şiirlerinde geçen zamanlar. Yeşilçam’ı katmayacağım işin içine. Film gibi zamanlar demek yerine filmleri kıskandıracak zamanlardı. Görsel basın belki de bizim bu içtenliğimizi kıskandı ve çalışmalara başladı. Evet evet! Zira o dönemlerde kıymet vardı, şimdi kıymetli bildiğimiz hiçbir şey yok neredeyse.
Dünya, döne döne ne hale geldi. Dünya her dönüşünde, insanı da kendine benzetmiş olmalı. Renkler dahi soldu. Mevsimler birbirini umursamıyor. Baksanıza Nisan’a geldik ama Aralık dışarısı anlayacağımız o ki; Soğuğu bedenimizde değil ruhumuzda taşıyoruz adeta.
Çocukluğumda köyüme gelen bir ilkbahar vardı bununla birlikte ne ilkbahardı! Ne kadar da güzeldi. Kuşların cıvıltısı köyü sarardı. Mistik bir koku olur. Bahar kokusu. Bahar temizliği ile alakası yoktu. Sanıyorum ki bu mistik koku betonla toprağın hapsedilmediği zamanlardandı. Çiçekler envai çeşitte açar ve kokardı. Şimdilerde odaların kokusunu değiştiren parfümlerden çok daha güzeldi. Suların berraklığı karların temizliğinden gelirdi. Teknolojinin sahip olamadığı daha doğrusu esir alamadığı zamanlar.
Yapıp mis gibi kahveyi, balkona attığımız bir sandalye ile milyon dolarların veremediği huzuru yaşardık. Kırlangıçların şarkısına kulak verip “bu kadar feryat niyedir” diye düşündüğümüz zamanlar. Hatta o kadar huzur alırdık ki, bir karıncayı ağzında gıdasını taşırken gördüğümüzde. Bütün kâinat okunmak için önümüzde dururdu. İtiraf etmeliyim bazen kitap okumaktan daha güzeldir, kâinatı okumaya çalışmak.
Şimdilerde öyle bir noktaya geldik ki şaşırmamak elde değil. Memnun olamamış, memnun edememiş bir yığın insan. Hırsları ve isteklerinin can alıcı kafesinde esir tuttukları iyi niyetler. Aman Allah’ım! Biz ne vakit daldık bu gaflet deryasına?! Bize bu alçaklığı kim yaptı? Kim aşıladı bize bu hırsı? Kim unutturdu kardeşimizi? Kimlere kandık! Nelere inandık..
Eksik kalan bir şeyler var bizde ya da düzeltelim çok şey var. Eksiklerimizin farkına varıp tam anlamıyla değer kazanmamız duasıyla…
Bunu derken de elbette “tez vakitte “ diye eklememizde fayda var.
Selam ve dua ile…