İşte o yazı;
Bekir Coşkun Yeni Şafak'ta yazsın!
Madem "Habertürk"ten kovuldu gelsin bizde yazsın. Elbette karar mercii değilim; naçizane dileğim bu!
Şaka yapmıyorum, gayet ciddiyim.
Ne ki, şaka yapmadığımı bin kez söylesem de, bizim Şinasi inanmayacak; fakirin yukarıdaki fotoğrafını söz konusu ederek, "Bakıyorum da yine gülüyorsun..." diyecektir.
Lakin siz ona bakmayın. Yazar - çizer makulesinin günün mana ve önemine uygun şekilde fotoğraf değiştirdiğini sanıyor hâlâ!
Evvelemirde şuncağızı belirteyim:
İşini kaybeden bir köşe yazarının halini, ne şekilde olursa olsun şaka konusu yapmak ahlaksızlığı bizden uzaktır.
Yahu neden inanmıyorsunuz; Bekir Coşkun'un Yeni Şafak'ta yazmasını gerçekten de isterim.
En azından kendi çapımızda "sahillere" akmış oluruz.
Bekir Beyimiz Urfalı ama olsun.
Madem yüzde 42'lik kesimin en güçlü seslerindendir ve madem ki, yüzde 42'yi "sahiller" temsil ediyor, sorun yok.
"En güçlü seslerinden" diyorum ama, Habertürk'te pek sesi duyulmuyordu.
Hürriyet'teki "mizahımsılarını" sürdürüyor muydu, onu bile bilmiyorum.
"Sayın" kelimesinden "ayı" üretip milletvekillerine; "reception"dan "recep" üretip Erdoğan'a "hitap" ediyordu hani.
Bir gün ona bu mizahımsının ne menen şey olduğunu göstermeye kalkışmıştım da, "Salih Tuna benimle dalga geçti, tahkir etti..." yollu şekvacı olmuştu.
Mahkeme halen sürüyor; hem tazminat istiyor, hem de kodeste yatmamı.
Demem o ki; "hoşgörüsü" böyle, "bertaraf" oluşu nasıldır bilemem.
Habartürk'ten ayrılmasını Başbakan'a bağlayıp "bertaraf edildim" demiş ya, o bakımdan diyorum.
Gerçi, Sözcü gazetesine geçmek için kendisini kovdurttu iddiasında bulunanlar var ama niyet okumak bize yakışmaz.
"Sözcü" de mübarek, böyle giderse AK Parti düşmanlarının gönüllü toplama kampına dönüşecek.
Lakin hakkını yemeyelim; çok satıyor!
Ramazan bayramında Trabzon'daydım. "Meydan Parkı"ndaki (Trabzon'un merkezinde bulunan en meşhur çay bahçesidir.) iki masadan birinde Sözcü gazetesi görmüş, şaşırmıştım.
Meğer bir Laz fıkrasının tam ortasına denk gelmişim!
Zira bu kadar "Sözcü" okuyup da, referandumda bu kadar "evet" oyu vermenin başka bir izahı yok. (Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir oranda anayasaya "evet" demişlerdi.)
Neyse artık; konumuza dönelim:
Bekir Coşkun'un Yeni Şafak'a katılmasının vatana millete birçok faydası var gibime geliyor!
Her şeyden evvel, Ertuğrul Beyciğimin Başbakan'dan haklı olarak beklediği kucaklayıcılığı medyada tesis etmiş oluruz.
Tek başına bu yetmez tabii. Mesela, Hürriyet gazetesinin de birkaç "Evetçi" köşe yazarı transfer etmesi lazım.
Uzun lafın kısası Bekir Coşkun Yeni Şafak'ta işe başlasın. Hatta mümkünse odalarımız şöyle yan yana olsun.
Birbirimizi sıklıkla ziyaret edelim.
"Birbirimizi" dediğim lafın gelişi; yüzde olarak (yüzde 58'e yüzde 42) benden küçük olsa da, yaş olarak benden büyük olduğuna göre hep ben ziyaret ederdim.
Şöyle göbeğimi kaşıya kaşıya odasına girerdim.
Ne konuşurduk bilemiyorum.
Pek ortak noktamız yok galiba. O köpekleri çok seviyor, ben sevmiyorum.
Yazılarından anladığım kadarıyla da hiç okumuyor. Günahını almayalım; okuyor da, anlayamıyor olabilir.
Futboldan anlar mı acaba?
Şayet anlarsa, hakem kararıyla tatil edilen, Bursa'nın lehine 3- 0 yazılacak olan Gaziantep maçını mutlaka konuşurdum.
Tamam, Bursaspor'u çok seviyoruz, yeşil beyaz renkler göze çok hoş geliyor, timsah yürüyüşü bir harika ve Ertuğrul Sağlam "adam gibi adam" ama olmaz ki, bu kadar da yapılmaz ki derdim.
Yardımcı hakemin saçma sapan kararlarla seyirciyi tahrik ettiğini, Ömer'in de Yalçın'a faul yaptığını söylerdim.
Dahası, Galatasaray maçında Volkan Şen'e ikinci sarı karttan kırmızı gösterilmemesinden girer, Levent Kızıl'dan çıkardım.
Futboldan anlamazsa da ziyanı yok.
Göbeğini kaşıyan yüzde 58'in, yüzde 42'den niteliksel olarak ne kadar küçük olduğunu anlattırır gülerdim.
Salih Tuna - Yeni Şafak