Hazırlayan: Uğur ÖZTEKE
BEKİR DUVARCİ
Bugünkü konuğumuz gerçekten de Konya’nın her alanında damgası olan dev bir çınar. Bu çınar sadece Konya’da değil, Türkiye’nin dört bir yanında gücünü hissettiren bir marka adeta. İşte Sayın Duvarcı’nın hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğrafları ve anıları ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
AMCAMIN DEDİĞİNE GÖRE
NÜFUSA DOĞDUĞUM GÜN YAZILMIŞIM
Amcam Selahattin Duvarcı’nın dediğine, bize anlattıklarına göre nüfus cüzdanımdaki doğum tarihim doğru. Çünkü bizim oralarda doğan çocuklar tam gününde yazılmazdı. Ama amcam bana “Hep biz seni ‘doğduğun gün ‘ yazdırdık” derdi. Hem onun dediğine göre ve hem de nüfus cüzdanının yazdığı rakamlara göre 10 Ocak 1940’ta Safiri köyünde dünyaya gelmişim.
BABAM SOFU’NUN MEHMET BÖLGEDE
HATIRI SAYILIR BİR ÇİFTÇİYDİ
Babam Mehmet Duvarcı çiftçilik yapan, geliri ve mallarıyla yörenin zengin ve hatırı sayılır birisiydi. Annem Gülizar Duvarcı ev kadını, evinin yanı sıra tarlada ve hayvanlarda hep babamın yardımcısıydı. Biz tam sekiz kardeşiz. Sırası ile söyleyecek olursam Elif, İbrahim, Meryem, ben, Alife, Hasan, Yeter ve Ömer.
SAFİRİ’DE CAMİ OLMADIĞI İÇİN
BABAM 8 KİLOMETRE YÜRÜR,
CUMA NAMAZINA GİDERDİ
Köyde öyle oyun, çoluk çocukluk gibi yılları hiç yaşamadım desem yalan olmaz. Biz büyürken benim yaşımda öyle arkadaşım, akranım filan da yoktu. Köyümüz Safiri zaten 80 haneli ve gelir düzeyi yüksek insanlardan oluşuyordu. Babama Sofu’nun Mehmet derlerdi. Hiç unutmuyorum, köyümüzde cami olmadığı için rahmetli babam Cuma günleri Cuma namazı kılmak için tam 8 kilometreyi yürüyerek gider ve en yakın camide namazını kılar, tekrar yürüyerek dönerdi.
BABAMI 7 YAŞINDA KAYBETTİM,
BİZİ ANNEM BÜYÜTTÜ
7 yaşındayken babam vefat etti. Yıl 1947’ydi. Annem bir daha hiç evlenmedi. 8 kardeşi bütün zorluklara rağmen mücadele ederek tek başına büyüttü. Çiftçilik yaptım. Zorlu bir mücadeleye başladım. Koyunlarımız vardı. Hayvancılık yaptım Ayrıca bir kamyon alarak küçük çapta nakliye işine girdim. Bu arada 3–5 defa da Konya’ya geldim.
KONYA’ YA GELDİĞİMİZ ZAMAN
ÇOK KÜÇÜKTÜ, BİR BEDESTENİ HATIRLIYORUM
Yıl 1958’di. Konya’ya geldik. O zamanlar Konya çok ufak bir yerdi. Hatırladığım tek yer Bedesten içindeki manifaturacılardı. Daha sonra ailecek Konya’ya geldik ve yerleştik. Geldiğimiz yer şu anda Nakiboğlu’nun olduğu bölgeydi.
KONYA’DA İLK İŞ OLARAK
NAKLİYATÇILIK YAPMAYA BAŞLADIM
Konya’da yerleştikten sonra ilk iş olarak nakliyatçılık yapmaya başladım. Bir kamyon aldım ve artık resmen nakliyatçılık yaparak geçimimi sağlıyordum. Anama, kardeşlerime bakıyordum. Nakliyatçılığı tam 2 sene hem de en iyi şekilde yaptıktan sonra askere gittim.
ÖNCE İSTANBUL, SONRA
İSKENDERUN’DA VATAN GÖREVİ
Askerlik zamanımız gelince İstanbul’a gittim. Orası çıkmıştı. Önce İstanbul Hadımköy’de acemiliğimizi yaptıktan sonra İskenderun’a gittim. Askerde çavuştum. İyi, güzel, tatlı ve zor anılarımız oldu. Çok şükür alnımızın teriyle vatani görevimizi tamamlayarak yeniden Konya’ya döndük.
ASKERLİK, SONRA YİNE
NAKLİYATÇILIK,
ARDINDAN EVLİLİK
Askerlik dönüşü yine kendime meslek olarak nakliyatçılık yapmaya başladım. Nakliyatçılık yaparken de bu arada evlendim. Nikâhımızı kıydığımız tarih 1964 yılının sonuydu. Köyde de arabamız vardı, nakliyatçılık artık mesleğim olmuştu.
NAKLİYATÇILIK YAPARKEN ÖNCE
MANİFATURACILIK, ARDINDAN
PLAKÇILIK YAPMAYA BAŞLADIM
Nakliyat işi devam ederken bu arada bacanağım olan Ramiz Çiftçi ile Bedesten içinde bir dükkân alarak manifaturacılık yapmaya başladık. Bu işi de 1968 yılına kadar yaptık. Nakliyatçılık, otomobil işi, manifaturacılık filan yaparken bir anda kendimize İstanbul caddesinde bir dükkân tutarak radyo plak üzerine ticaret yaparken bulduk. Üç beş işi bir arada yapıyor, çok çalıyordum.
IRAK’A TANKER TAŞIMACILIĞINA GİRDİM
Gençliğin de verdi enerji ile durmadan durmak yorulmak bilmeden çalışıyordum. Bu kadar işin arasında birde tanker taşımacılığına başladım. Yıl 1968–69’di. Bu yıllarda önce Afyon Çimento Fabrikasından aldığım malları Mersin limanına taşıyordum. Buranın gaz tribünlerini taşıyordum. Sonra Kütahya Tunçbilek’ten kömür taşımacılığı ardından İzmit’ten banzal madeni taşımaya başladım. Birden Irak’a nakliye işine girdim. Bunları yaparken yurt içinde de nakliyat yapıyordum.
DERKEN TİCARİ TAKSİ İŞİNE GİRDİK
Yine tüm bunları yaparken ticari taksi işine başladım. Çok çalıyordum. Çalışmayı da çok seviyordum. 24 saatin en az 18 saatinde çalışıyordum. Kız kardeşlerim evliydi. Küçük kardeşlerimi yanıma aldım.
1966 YILINDA ADALET
PARTİSİ’NE KAYIT OLDUM,
1969 VEKİLLİĞİ RED ETTİK
Bunca iş ve ticaret yoğunluğu arasında insanlarla birlikte idik ve son derece sosyal bir yaşantımız olmuştu. 1966 yılında Adalet Partisi’ne kaydoldum. O zaman 1969 senesinde Demokrat Parti, Adalet Partisi’ne karşı 7 milletvekili çıkartmıştı. Necati Kalaycıoğlu sırasını bana vermek istedi. Yunak İlçe Başkanı rahmetli Hüseyin Erşan bana seni 6. sıraya yazalım dedi, hiç birini kabul etmedim. 6. sırayı da kabul etmedim. Kalaycıoğlu’nun gönlünü yaptılar Dişçi Muzaffer Demirtaş’ın yerine yazacaklardı. Ve ben de bunu kabul etseydim o zaman sandıktan ben çıkıp vekil olacaktım. Ama biz kabul etmedik, olmadı da, nasip meselesi.
ŞOFÖRLER ODASI YÖNETİMİNE
1970 YILINDA GİRDİM
Yine ticaret, iş, siyaset derken kendi mesleğimiz ile ilgili olarak da çalışmalarda bulunuyor, aktif görevler alıyordum. 1970 yılında yapılan bir teklif üzerine Şoförler Odası yönetimine girdim. O tarihte Şoförler Odası Başkanı Muzaffer Necmi Aşçı idi. 1971 yılında Başkan Muzaffer beyin isteği ile Trafik Muayene İstasyonu ehliyet komisyonuna girdim. O tarihlerde bu görev çok anlamlıydı. Bu görevde de 4 sene devam ettim. 4 yıl sonra bu görevimden yine kendi isteğimle ayrıldım. Daha sonraki seçimlerde ise üyelerimizin, arkadaşlarımızın ve dostlarımızın istek ve teklifleriyle Şoförler Odası Başkanvekilliği’ne seçildim. 1980 yılına kadar başkan vekilliği görevime devam ettim ve 1981 yılında başkan oldum.
ÜÇ ARKADAŞ HALİS ÜNAL
ZEKİ KUŞEL VE BEN
OTO GALERİCİĞİNE BAŞLADIK
O yıllarda da gerçekten durmadan çalışıyorduk. Şimdi bunları anlattığımız zaman belki genç kuşak inanamaz inanmak istemez. Ama gecemiz gündüzümüz yoktu. Tabii bir de o zaman ticarette para kazanılıyordu. Adalet İşhanı’nın orada 3 iyi dost, ben Halis Ünal, Zeki Kuşel oto galericilik işine girdik. Ben de artık yavaş yavaş nakliye işini bırakıyordum. Hatta yanılmıyorsam bu galerinin adı da Zeki Galeri’ydi.
DURAMADIK, SİYASETE GİRDİK,
ADNAN AĞIRBAŞLI İLE
AP YÖNETİMDE YER ALDIM
Bu arada çalışırken, ticaret yaparken siyasete gizli gizli, alttan alta da olsa hiç durmadan devam ediyordu. Bu arada Adalet Partisi’nin il yönetim kuruluna girdim Adnan Ağırbaşlı il başkanıydı. Adnan Bey ile bir süre çalıştım, daha sonra yine buradan da kendi isteğim ayrıldım. Tabii bu arada çiftçiliği hiç bırakmadım. Yine çiftçilik yapmaya devam ediyorum, hala da devam ederim. Bugün 400 dekar arazim var, bunun 200 dekarı benim, 200 dekarı ise kardeşimin.
YEŞİL BEYAZLI İDMANYURDU
YÖNETİCİSİ OLARAK SPORUN İÇİNDEYDİM
Ticaret ve siyaset çalışmalarının yanı sıra sosyal faaliyetlerde de bulunuyordum. O yıllarda Konya’da futbol çok önemliydi. Futbol şehrin nabzını tutuyordu. Konya’da da iki takım vardı. 2. ligde yer alıyorlar, 3. lige inip çıkıyorlardı. Biri Yeşil-Beyazlı İdmanyurdu diğeri siyah-beyazlı Konyaspor’du. Bu Konyaspor-İdmanyurdu rekabeti anormal bir heyecan idi. Çok büyük bir çekişmeydi. Mücadele sahada, evde, dükkanda, abi, kardeş, baba oğul arasında müthişti. Bende çevremdeki arkadaşlarımla birlikte yeşil beyazlı İdmanyurdu kulübünde 10 sene yöneticilik yaptım. Evet tam 10 sene İdmanyurtlu olarak başarılı bir yönetim göstermeye çalıştık. Çok para pul ve zamanımızı verdik.
KONYASPOR İDMANYURDU BİRLEŞİNCE
BU KEZ YEŞİL BEYAZLI KONYASPOR’DA
YÖNETİCİ OLDUK
Daha sonraki yıllarda Konyaspor ve İdmanyurdu kulüpleri birleşti. 1984 yılında bu Yeşil-Beyazlı Konyaspor kulübünde Mustafa Bülbül başkan olmuştu. Ben de Mustafa Bülbül’ün başkanlığındaki yönetim kuruluna seçildim. Daha sonra da rahmetli Süleyman Çınar’ın başkanlığında Konyaspor’da yöneticilik devam etti. Bunda da 6 sene yönetim kurulu üyeliği yaptım. Daha önce de İdmanyurdu kulübünde Sinan Sinangil, Halis Ünal, Hasan Katırcı ve Abdullah Öngel’in başkanlıklarında da yöneticilik yapmıştım.
İDMANYURDU’NU ANKARA’YA
GÖTÜRECEK PARAYI BULAMAYINCA
İdmanyurdu kulübünde Mustafa Çalışkan başkandı. İdmanyurdu Ankara deplasmanına gidecekti. Kulübün parası yoktu. Antrenör Kazım Admış ve yardımcısı Tezcan Uzcan’dı. Galeriye çıkıp geldiler. Takımın deplasmana gitmesi gerektiğini, yöneticilere ise ulaşamadıklarını söylediler. Eğer para bulamazlarsa bu maça gidemeyeceklerini söylediler. Bunun üzerine Hüseyin Erşan’ı aradım Ankara’daki çok samimi arkadaşımdı. Ona ‘Kulübün parası yok, Stad Otel’de takımı ağırla, masrafları da sen çek’ dedim, bir otobüs kiraladım ve takımı Ankara deplasmanına problemsiz olarak gönderdim. Bunu hiç unutamıyorum.
KONYASPOR İDMANYURDU MAÇI
BERABERE BİTİNCE KUPAYI KESMEYE KALKTILAR
Konyaspor ve İdmanyurdu kulüplerinin birleşmeden önceki son sezondu. 80 öncesiydi. İdmanyurdu ve Konyaspor kulüplerinin takımları dostluk kupası adı altında Atatürk stadyumunda karşı karşıya geldiler. Maç berabere bitmişti. O zaman her iki kulübün ileri gelenleri toplandılar, karşılaşma berabere bittiği için ortaya konulan kupanın tam ortadan ikiye kesilerek yarısının Konyaspor’a yarısının da İdmanyurdu’na verilmesini önerdiler. Ben birden olmaz diyerek kalktım ve aynısından bir tane daha yaptıralım ve kupaları iki takımımıza verelim dedim. Bu da çok ilginçti, hiç unutamıyorum.
SÜLEYMAN BİRBEN, MUSTAFA BÜLBÜL,
NECMETTİN TONGARLAK, İSMET BEKDİK,
MÜMTAZ KULLUK ÇOK İYİ YÖNETİCİLERDİ
Kulüpte çok fedakar yöneticiler, iş adamları vardı. Süleyman Birben, Mustafa Bülbül, Necmettin Tongarlak, Mümtaz Kulluk ve İsmet Bekdik o zamanın çok iyi yöneticisiydiler. Bu arada şu anda isimlerini unuttuğum dostlar beni affetsin çünkü o kadar çok dostumuz arkadaşımız vardı ki.
BENİ ÜZEN HİÇ OLMADI
Sayın konuğumuz bunları anlattıkça açılıyor ve anılarını peş peşe sıralıyordu. Tabii pek çoğuda yazılmamak kaydı şartı ile notlarımız arasına düşüyordu. Dayanamadım sordum ‘Peki bunca yoğunlukta hep iyi anıları anlatıyorsunuz. Hiç mi kötü bir şey yok? Ticarette filan sizi hiç üzen olmadı mı, her şey tıkır tıkır işledi mi yani?” İşte o anda her zamanki o klasik gülüşü ile gülüyor ve “Yok olmadı çok prensipliydim. Herhalde onun için beni üzen olmamıştır” diyordu.
VALİ TUNCEL’İN YARDIMIYLA
KÖYE OFİSİN AJANSINI AÇABİLDİK
Şoförler Odası Başkanlığı yaparken başta valilikle olmak üzere bütün kurumlarla çok iyi ilişkilerimiz oldu. 1982’de bizim köye Toprak Mahsulleri Ofisi ajansının açılmasını istedik, yukardan da çok uğraştık. Bir Genel Müdür Muavini Ali bey vardı. Bütün uğraşlarımıza rağmen hep olumsuz raporlar verdi. O dönemin valisi Lütfi Fikret Tuncel’e gittim. Bu beni çok uğraştırmıştı. Yardım istedim ve kendileri de bize destek verdi ve köye TMO ajansını açtık.
ZİNCİRBOZAN’A DEMİREL’İ ZİYARET
İÇİN ÜÇ DEFA GİTTİM
Süleyman Bey Zincirbozan’da tutuklu bulunduğu dönemde de kendisini yalnız bırakmadık. Kendisini görmek ve ziyaret etmek için üç sefer Zincirbozan’a gittim. Süleyman beyi ziyaret ettim. Rahmetli Turgay bey randevu alır, birlikte ziyarete giderdik.
DEMİREL CUMHURBAŞKANI OLDUĞU ZAMAN
KÖŞKE ÇIKAN İLK TEŞKİLAT BİZ OLDUK
80’den sonra Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı yönetimine girdim. Daha sonra Jandarma Genel Komutanlığı Vakfı kuruldu. Bu vakfın Konya kurucusu oldum, çünkü Genel Komutanlık her ilde bir kurucu başkan arıyordu, Konya için de beni uygun görmüşler. Adalet partisinin il delegesi, yöneticisi olarak hep aktif kaldım. Süleyman Demirel’in Genel Başkanlığı döneminde parti teşkilatlarında yer aldım. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olup köşke çıktığı zaman kendisini Türkiye’den ziyarete giden ilk esnaf heyeti biz olduk. Süleyman beyle her konuda, her yerde güçlü birlikteliklerimiz oldu. Parti ve esnaf teşkilatlarında kendisiyle çalıştık.
HEP SOSYAL FAALİYETLER İÇERİSİNDE BULUNDUM
1968 yılında oda yönetim kuruluna, 1979 yılında oda başkanlığına, 1980 yılında da Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu yönetim kurulu üyeliğine, 1994 yılında Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu yönetim kurulu üyeliğine, 1996 yılında Konya Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanlığı’na ve MEK-SA Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğine seçildim 86 oda, 130 bini aşkın kayıtlı esnaf ve sanatkarın sorumluğunu üstlendim.
TOPLUMDA HOCAYLA HACIYLA HEP BİRLİKTE OLDUM
Ticaret, siyaset, spor, vakıf, dernek, bürokrasi ile, kısaca toplumun her kesimiyle, hocasıyla hacısıyla birlikte oldum. Böyle olmam istendi adeta ve ben de böyle oldum. Siyasetçi kızgın olmamalı. 8 tane çocuğum var. 4 kız, 4 oğlan. Ve bunlardan da 16 tane torunum var. Mutluyum, huzurluyum.