Şu anda sırrı arıyorsunuz ama bulamazsınız. Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Siz sırrı çözmek değil kandırılmak istiyorsunuz. Diye bir replik vardı ünlü The Prestige filmindeki sihirbazın sahne konuşmasında… Aslında gösteri sihirbazları en masum olanlar çünkü baştan aldattıklarını biliyorsunuz. Asıl sihirbazlar ise sizi daha önce aldatıldığınıza, gerçeği ise yalnızca kendilerinden öğreneceğinize ikna ederler.
Biz de çoğu zaman aldanmayı , kendimizi aldatmayı tercih ediyoruz nedense … Belki hayatı devam ettirmek için beynin bir savunma mekanizması bu. Sürekli olumsuzlukları düşünerek yaşayamaz insan. Sadece bazen uzun yalnızlıklarda ve gece düşüncelerinde ortaya çıkar dipte kalmış efkar sancıları:
Defalarca mağlup olmuşluğum vardı .
Yıllarca kaybetmişliğim...
Gecelerce uykusuzluğum ;
Ve bir seferinde yenilgileri alt alta yazıp topladım.
Kaybettiklerim aslında baştan vazgeçtiklerimdi.
Onları kazansam şimdiki kadar huzurlu olamazdım.
Çoğunluğun kazancına uymak şart mı ?...
Diye kendi içimizde güven tazelemelerimiz olduğu gibi gerçekte neyi isteyip nelerden vazgeçeceğimizi de çok iyi hesap etmemiz gerekiyor. Bu dünyada ömrümüz o kadar sınırlı ki önceliklerin farkında olmak çok önemli. Sonra son pişmanlık fayda etmiyor. Kendi duruşumuzun farkında olunca insanları anlamaya ve yardımcı olmaya daha çok yatkın oluyoruz. İnsanların, suskunluklarını dinleyince ise sadece birikmiş kırgınlıklarının sesi geliyor... Peki, kimden ve neden? Elbette diğer insanlardan yani birbirimizden…Aslında kıran da kırılan da , yaralayan da yaralanan da kendimiziz ne garip.
Carl G.Jung'a göre iyi bir şifacı "yaralı" olmalı. Zira hayata 'aynı açıdan' değil 'aynı acıdan' bakmış olanlar anlaşabilir. Ama bence şifacı aynı yaradan iyileşmiş olmalı yoksa iki yaralı birbirini yaralar. Bu yüzden uzman sıfatı taşıyanlar bile topluma fayda vereceğiz derken zarar veriyorlar.
Doğada yıldızları görürken, şehirde göremeyişimizin sebebi ışık kirliliği. Hakikati görmemize engel olan da bilgisizlik değil bilgi kirliliğidir. Belki bu yüzden kimse cahillik ithamını üstüne alınmaz ... Çünkü mutlaka bir şeyler biliyordur hatta diğer insanların bilmediği şeyler biliyordur. Asıl mesele bu bilgilerin ne kadarının kendisi için elzem ve yararlı olduğu ve daha önemli o bilgi ne yaptığıdır.
Evet kültür, eğitim , öğretim , kitap okuma , araştırma çok güzel ama insan bunları kendisi için nasıl kullanacak? Mesela gereğinden çok gıda tüketmek sağlığa zararlı hepimiz biliyoruz. Ama bunu terk etmek için birçok içsel değişimden geçmemiz gerekiyor. Hani meşhur söz : Zihinde çözmek lazım! Ve doğru da ama bu büyük sorun değil görünümle ilgili olduğu için herkes zihinsel çözümleri öğreniyor deniyor.
Asıl sorun ise haram yemek sağlığa zararlı! Hem de en ağır zehirden daha zararlı… Görenler için etkisini de çok kısa sürede gösteriyor. O kadar çok örneği var ki uzun yaşamamıza gerek kalmıyor. Ama bunu nasıl anlayıp anlatacağız? Kişisel gelişimciler bir yere kadar faydalı olsa da eksik , aslından uzaklaşmış tarikatlar ruh terbiyesinden yoksun ! Konu kimseye havale edilemeyecek kadar ciddi!
Yetişkinlerden vaz geçtim çocukların bilgisayar oyunlarındaki senaryoda kahraman hak etmediği bir şey aldığı zaman biraz sonra başına kötü bir ceza gelmesini istiyorum.
Hiçbir insan kendisi için zararlı olanı tercih etmek istemez . Farkına varmıyorsa toplumsal tepkilerimizde de sorun var. Haksız yoldan zenginlik ya da güç elde edene işimiz düştü/düşecek diye saygı gösteriyorsak biz de başımıza geleceği hak ediyoruz demektir. Tıpkı şimdiye kadar gelenleri hak ettiğimiz gibi …
Elbette tek kusurlu yanımız bu değil ama en önemli temel taşı olduğunu düşünüyorum. O kadar kirlendik ki vakit daraldı. Herkesi bu konuda elindeki taşı atmaya davet ediyorum. Ve bir ayeti tekrar tekrar hatırlamakta fayda görüyorum:
... Eğer O'dan yüz çevirirseniz, Allah yerinize başka bir toplum getirir. Ve onlar, sizin benzerleriniz olmazlar.
Muhammed Suresi 38. Ayet'ten
Cumanız Mübarek Olsun