Belediye bütçelerini hortumlamanın çeşitli yolları vardır. Yeter ki kişi yoldan çıkmaya görsün.
Başta belediye başkanı olmak üzere kişiler yoldan çıktığında, ne kanun baş edebilir ne de vicdan.
Hele hortumcular, ağızlarına “dini-imanı” dolamışlarsa toplum vicdanında da mahkum etirmeniz imkansızlaşır onları.
Hortumun ucundan birkaç damla alan goygoycuların savunması da hep aynıdır:
- Efendim adamın odasında bile mescit var.
- Başkan cebinde namaz takkesi ve 99’luk tesbih olmadan gezmez.
- Olur ya kazaya uğrar diye odasına duş bile yaptırmış
- Seccadesi duvarında hep asılı durur…
Daha birçok aklanma cümlesiyle karşılaşırsınız hırsızlara hırsız dediğinizde.
Oysa odadaki mescit bölmelerinde sıkı ihale pazarlıkları yapıldığı bilinmez bir türlü.
Cepeki takke ve tesbihle vicdanlara seslenip hırsızlığın örtüldüğü görülmek istenmez.
Odada asılı secaddenin bir nevi gözleri köreltmek için asılmış bez parçası olarak kullanıldığı gerçeği en ağır gerçektir.
Odadaki duşa gelince…
Belki de inanca uygun yapılan tek doğru iş de budur.
O da, dinin yasakladığı bir ahlaksızlık (zina) sonrası kendince ihtiyaç, dince farz olan bir vecibeyi yerine getirmek için.
Öyle ya sadece bir makam odasını 3-5 yüz milyar gibi bir bedelle döşeyen zihniyetten Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in sünnetini, Hz. Ömer’in (r.a) adaletini bekleyecek değiliz ya…
Bu faslı çok da uzatmayacağım.
Asıl meseleye gelince…
İlgili il, ilçe ya da beldenin dul ve yetimleri dahil tüm vatandaşlarının hakkı olan belediye kaynakları, ihtiras zebunları ve Kabe’si para olanlar tarafından nasıl hortumlanıyor?
Bunların son dönemde kullandıkları en popüler yöntem spor kulüpleri.
Sonra cami dernekleri ve öğrencilere okul/kırtasiye yardımları ile öğrenci bursları…
Önce spor kulübüyle hortumlamaya işaret edelim.
Hortumculuğuyla nam salanlar, seçilir seçilmez ilk iş olarak belediyeye bağlı bir kulüp varsa; onun yönetimini değiştirir.
Eğer bağlı bir spor kulübü yoksa; ilk icraat olarak bunu kurar.
Başına da çetesinden en cevval olanı geçirir.
Sonra gelsin paralar.
Müteahhitlerin ruhsat alımlarında gönüllülük adı altında zorunlu bağış makbuzlarıyla, kulübe hortumdan akışlar başlar.
Hele bir de projede emsal dışı konut varsa (kot v.s daireler) hortumun debisi daha bir güçlenir.
Bunun yanında belediyeye bağlı işletmeler, (Sosyal donatı alanları, halı sahalar, reklam panoları, v.s) kulübe gelir getirsin diye rayiç bedelinin % 1’lik bedeliyle kulübe kiralanır.
Hortumun aktığı havuz, bu kimi kanuna uydurulan kimi de kanun dışı olmasına karşın nemelazımcı anlayışlar nedeniyle örtülen cukkalarla tıkabasa dolar.
Havuz taşmasın diye(!) birikenler, belli zaman aralıklarında hak sahiplerine(!) belli adlar altında transfer edilir.
Sonra bakarsınız hortuma ucundan kıyısından dokunabilenler, trilyonluk malvarlığı artışı, görkemli villa ya da dubleksler ile taşınmaz gayrimenkul zenginine dönüşür.
Hatta daha da öte hortum çetesinin en başındaki SERGERDE’nin şoförü bile 5-10 daire sahibi olmuş.
Taka arabayla geldikleri makamlarında, yüzmilyarlık araç sahibi olurlar üstelik.
Ne zaman ki havuzdan gelen paylaşımda onların kurduğu adalette adaletsizlik oldu; o zaman pis kokular ve dedikodular ayyuka çıkar.
Bir bakarsınız kulüpte; şirketse ortaklar, dernekse yönetim değişir ve hortumun bağlı olduğu musluk yeni bir cevvale teslim edilir.
Cami dernekleri, Kur’an Kursları, öğrenci bursları ve kırtasiye yardımlarına gelince…
Önce yasalar elvermediği için Kur’an kursları ve öğrenci bursları için belediye kasası dışında GAYRİRESMİ BİR KASA kurarlar.
Yine “taş yemesin” diye ihaleleri peşkeş çektikleri müteahhitlerden aldıkları cukkaları, bu GAYRİRESMİ KASAYA aktarırlar.
Bu kasadaki birikimlerin hortumladıklarından arta kalanını da haramzede gibi, bu hayır işlerine aktarıp, günahlarını aklamaya çalışırlar.
Hani şu uyuşturucu kaçakçısı bir zatın bu paralardan bir kısmıyla cami yapması gibi.
Ya da devlet eliyle yürütülen kumar oyunlarından ikramiye bekleyen müminlerin(!), “para çıkarsa ilk işim cami yaptırmak olacak” şeklindeki haramı helal kılma eylemleri gibi…
Cami derneklerine gelince…
Hırsızlık ve arsızlıklarını kamufle etmek için kendi çevrelerinden oluşan bir cami yaptırma derneği kurarlar.
Belediyeden de bu derneğe hatırı sayılır kaynaklar aktarırlar.
Bunu caminin inşaat temel törenindeki havadan solarsınız zaten.
Örneğin suç ortakları olan dernek başkanı, mikrofonu eline alıp, “medar-ı iftiharımız, geleceğimizin teminatı belediye başkanımız sayın falan filana yardımlarından dolayı teşekkür ederiz” mealinden sözler sarfetmeye başlar çünkü.
Bir süre sonra bakarsınız o dernekte de paylaşım konusunda, kendi adaletleri şaşınca kavga çıkar.
Dernek ya…
Yap bir genel kurul değiştir yönetimi…
Öyle de olur.
Cukka devam eder.
Bunların tümü müslümandır müslüman olmaya da “Allahsız Müslümandır”.
Allah inancı olanın Allah korkusu olur da korkar…
Bu kadar hırsızlıksa ancak; Allahsız Müslümanlıkla olur.
Bunu yani belediyeye ait kamu kaynaklarını yönetme işini layıkıyla yapan yok mu?
Allah korkusu taşıyanlar yok mu?
Elbette var.
İçerisindeki Allah korkusu ve iman gücüyle kamu kaynaklarını kuruşu kuruşuna hesap verebilecek özenle kullananlar da var.
Bunlara sözümüz olmadığı gibi; nesli tükenmesin diye koruma altına alınmasını bile tavsiye eder haldeyiz maalesef.
Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset