Ben de davacıyım, HÂKİM bey!

Yücel Kemendi

Ermeni meselesiyle 1980’li yıllarda ciddi olarak ilgilenmeye başladım.

Çok sevdiğim bir dostumla beraber yaptığımız araştırmaları bir araya getirip, önce ders notu, sonrada güzel bir konferans hazırlamıştık. O günkü 12 Eylül yöneticilerinin Ermeni sevgisi, “bunları niye yapıyorsunuz” diye bizi sorgulamıştı. Ancak bıkmadan, usanmadan, o günden bugüne her ortamda bu konudaki doğruları hem yazdım hem söyledim.

Malum tetikçi papanın son açıklamasından sonra tekrar bu konuyu gündeme taşımak, tarih boyunca bizi katledenlerin ipliğini pazara çıkarmak istedim.

***

Osmanlı tarihinde, batılıların çarpıtarak “soykırım” olarak değerlendirdikleri Tehcir kelimesi ilk defa 27 Mayıs 1915’te Üçüncü Ordu Kumandanı Mahmud Kâmil Paşa’nın İstanbul’a gönderdiği mektupta görülmüştür.

Paşa mektubunda, “silahlı Ermenilerin orduya ve yöre halkına büyük zararlar vermeye başladıklarını, onun için de Doğu Anadolu’daki Ermenilerin Halep ile Musul’a gönderilmesi gerekir” demekteydi.

Her yıl gündeme gelen Tehcir “soykırım” ifadesi bu yıl da, önce Papa Fransuva’nın yaptığı konuşmayla, ardından da Avrupa Parlamentosu’nun aldığı ve tehciri “soykırım” olarak niteleyen kararı ile tekrar gündeme taşındı.

***

Peki, Tehcir gerçekten soykırım mı?

Yoksa Şark Cephesi’nde Rus Ordusu’na karşı ölüm-kalım mücadelesi veren birliklerimizi cephe gerisinde örgütlenerek arkadan vuran silâhlı Ermeni gruplarının imparatorluğun başka bölgelerine nakledilmesi mi?

Günümüzde Tehcir kanununu “soykırım” olarak değerlendirenler bunun  27 Mayıs 1915'te savaş halinde devlet yönetimine karşı gelen Osmanlı Ermenilerine  çıkartılan “Sevk ve İskân Kanunu” olduğunu bilmiyorlar mı sanki.

Biz Ermenileri katletmedik.

Biz sadece yer değişikliği yaptık...

Ancak yıllarca bizi katledenler şimdi çıkmışlar, “Türkler Ermenileri katletmiş” diyorsa, bu tamamen art niyetin ürünüdür. Ve suçluluk psikolojisidir.

***

Çünkü 19. Yüzyıl başlarından itibaren “Avrupa'nın hasta adamı” biziz.

1820'ler ve 1830'lardaki Osmanlı-Yunan ve Sırp savaşlarında, 1877'deki Bulgar savaşlarında katledilen 200 bin masum insan da biziz.

1911'de Trablusgarp Savaşı’nda, namusunu korumak için İtalyanlara karşı mücadele ederken sivil halktan ölen 50 binin üzerindeki can da biziz.
Ardından 12 Adalar'ı işgal sırasında katledilenler de...
Türk Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’daki katliamlarda ölenler de...
Kuzey Kıbrıs’ın yeni cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı inkâr etse de 1973 Kıbrıs Barış Harekâtı’na kadar burada katledilenler de biziz.
Ermenileri gündeme getirenlere soralım: 1877 ile 1887 arasında Bulgaristan’daki Müslüman nüfusun yüzde 34'ü ne oldu? Yüzde 17'si nasıl katledildi?.

Balkan Savaşlarında; Yunan, Sırp ve Bulgarların ele geçirdiği topraklarda Müslümanların yüzde 62'si nasıl yok oldu? Bu sayının yüzde 27'sini oluşturan masum halk nasıl katledildi, yüzde 35'i ise nasıl muhacir konumuna düştü.

Gelsin bir de bunları söylesinler.

Sonra Ermeni milliyetçilerinin kurdukları çetelerle yaptıkları marifetlerini anlatsınlar.

***

 “Balkan Savaşları”, Trablusgarp Savaşları, Türk Kurtuluş Mücadelesi bilinmeden ne “Çanakkale ruhu” anlaşılabilir, ne de “Ermeni tehciri” anlaşılabilir.

Bunu da anlayalım artık...

Rus, İngiliz ve Fransızlara bel bağlamış 200 bin Rus Ermeni’si ve on binin üzerinde Osmanlı Ermeni’si tabiî ki öldü.

Burada ölen Ermeniler masum halk değil, Osmanlıyı içerden hançerleyen Ermeni çete mensuplarıydı.

Beyler; 1915’li yıllarda elimizde sadece Anadolu kalmıştı... Anadolu'nun kaybedilmesi Osmanlı Devleti'nin dolayısıyla Müslüman Türk toplumunun sonu demekti. Bu yüzden Çanakkale bir var oluş ve yok oluş savaşıydı. Çanakkale kaybedilseydi Doğu ve Güney bölgelerinde yaşayan Müslümanların başlarına neyin geleceği belliydi. Ermeni çeteleri bunun işaretini fazlasıyla verdiler.

***

Ben burada;

-Ermenilerin Anadolulun değişik yerlerinde insanları camilere doldurarak nasıl yaktıklarını...

-50 bin üzerinde kirletilen kadının nasıl canına kıydığını...

-Anadolu’nun her köşesindeki toplu mezarlarda yatan Müslümanların nasıl katledildiğini ve bunların hangi yaş gurubunda olduğunu da yazmayacağım.

***

İşin özü, galip devletlerin safında yer aldıkları halde ölenler, Ermeni milliyetçilerinin oluşturduğu çete mensuplarıydı.

Çünkü malum devletler bunları tetikçi olarak kullanmıştı.

Onun için Ermenilerin ilk olarak bu gerçekle yüzleşmeleri gerekmiyor mu?

Bugüne kadar bu yazdıklarımı bildikleri halde gündeme getirmeyenlerden ben de davacıyım hâkim bey!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.