Ben Sana Mecnun'um

Hasan Ukdem

Bazen öyle bir duyguya kapılıyorum ki, kendimi Attila İlhan şiirlerindeymiş gibi hissediyorum. Çevremdeki ağaçlar onun tarif ettiği gibi gülüyor, bulvarlar sise bürünüyor, bulutlar paldır küldür yıkılıveriyor. Ve tam da onun dediği gibi ayrılıklar da sevdaya dahil oluyor. Sevdayı ayrılıkta yaşamaksa, yaşamaların en zoru oluyor. 

ay ışığına batmış 
karabiber ağaçları 
gümüş tozu 
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar 
yaseminler unutulmuş 
tedirgin gülümser 
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var 
çünkü ayrılık da sevdaya dahil 
çünkü ayrılanlar hala sevgili 
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar 
her an ötekisiyle birlikte 
her şey onunla ilgili 

Unutmak insana verilmiş en büyük nimet olsa da, her zaman her şeyi, herkesi unutamıyoruz ve ayrılsak da sevgiyi yaşatmaya devam ediyoruz. "Ben sana mecburum, sen yoksun" diye sevgilinin mahallesine doğru esen rüzgarlara fısıldıyoruz yine üstadın sesiyle usulca. 

Ben sana mecburum bilemezsin 

 Adını mıh gibi aklımda tutuyorum  

Büyüdükçe büyüyor gözlerin  

Ben sana mecburum bilemezsin  

İçimi seninle ısıtıyorum.  

Hayır ısınmıyor içim, yanıyor, kor oluyor. Adını ateşten bir mıh gibi aklımda tutuyorum. Mısralarla örtüyorum üstünü, altından yine keder dumanları tütüyor. Aynı kadını başka başka halleriyle sevmek gibi, aşkımı tazeleyip duruyorum. Ve sanki hiç olmamış gibi yok oluveriyor o her hal, o her kadın. 

ne kadınlar sevdim zaten yoktular 

yağmur giyerlerdi sonbaharla bir 

azıcık okşasam sanki çocuktular 

bıraksam korkudan gözleri sislenir 

ne kadınlar sevdim zaten yoktular 

böyle bir sevmek görülmemiştir 

Görülmemiş bir şekilde sevmek ne güzel bir düş. Aslında her gerçek aşık aynı şekilde sever, ne var ki her seven bunu ilk defa kendisi yaşıyormuşcasına kendinden geçer. Aşk, herkesin gönlüne aynı tazelikte düşer ya, biz onu dünyada yalnız ben böyle severim sanırız galiba... Yoksa Mecnun'u çöle düşüren de, Kerem'i ateşe atan da aynı aşktır nihayetinde. Ancak sevgiliye kavuşamamak, ona dokunamamak ve onun bir başkasının olduğunu bilmek. Ve sen benim hiçbir şeyimsin diye düşünmek. 

Sen benim hiçbir şeyimsin  

Yazdıklarımdan çok daha az  

Hiç kimse misin bilmem ki nesin  

Lüzumundan fazla beyaz  

Sen benim hiçbir şeyimsin  

Varlığın yokluğun anlaşılmaz  

Bir insan, sen benim her şeyimsin diye bildiği bir sevgiliye, nasıl sen benim hiçbir şeyimsin gözüyle bakabilir içi yanmadan, yüreği kül bağlamadan? İşte aşıklar böyledir. İbrahim'in atıldığı ateş güle döner ve onu yakmazken, aşık gerçek bir ateşi gönlünde bir gül gibi taşır. Gözlerinde bulamadığı sevgiliyi, gecenin karanlığında bulur. Ay yüzü olur, yıldızlar gözleri. Ve korkar ona dokunmaktan. İncitirim diye korkar, haram diye korkar... 

Ay soluk soluğa  

Yıldızlar akla ziyan bir irilikte 

 Uzaydan yanmış kibrit kokuları  

Koklasam korkarım  

Koklamasam...  

Gizli yılan ıslıklarıyla  

özsuyu zaptediyor  

Henüz birer iskelet gibi çıplak  

Aşağıdan yukarıya agaçları  

Çiçekleri uyandı uyanacak  

Koparsam korkarım  

Koparmasam...  

 

Öyle yoğun bir elektrikle  

Çıtırdar ki saçları  

Kim değse tutuşacak  

Dokunsam korkarım  

Dokunmasam...  

 

Gözleri bir yangın başlangıcıdır  

Dudakları kırmızı alarm  

Uğultusu şehre yayılır  

Sokak sokak  

Tutulsam korkarım  

Tutulmasam...  

Evet aşıklık zor meslektir, ama şairler bunu daha mı zorlaştırırlar yoksa teselli mi ederler? Bunu kimse çözemez.  

Ah Attila İlhan, ah 

Bir mısranda dilim sürçtü 

Ben sana Mecnun'um, bilemezsin 

 

Sevgiyle kalın 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.