BEN YAPTIM OLDU

Saffet Yurtsever

Geçen haftaki “Mareşal’deki çakallar!” başlıklı yazımdan dolayı birçok öğretmen ve velilerden mail mesajları ve sözlü teşekkür aldım. Bu trajik olayı ve olaya sebep olan veliyi şiddetle kınadıklarını belirttiler. Hatta birçoğu velinin kim olduğunu öğrenmek istediler. Kesinlikle ismini veremeyeceğimi nazik bir dille ifade ettim kendilerine. Bu vahim olaya duyarlılıklarından dolayı ben de teşekkür ediyorum.

Bugünün küçüklerini geleceğin büyükleri ve ülkemizin teminatı olarak yetiştiren, emek veren öğretmenlerimizin yanında olduğumuzu veliler olarak bir kez daha bildiriyorum. Biz, bu velinin kişiliğine değil sergilediği olaya ve zihniyetine karşıyız. Öğrendim ki; o velinin çocuğu hâlâ çakallar(!)ın okulunda eğitim almaya devam ediyormuş. Demek ki; daha ehil hayvanları olan başka bir hayvanât bahçesi bulamamış(!) Mareşal’in çakallarını diğer okulların çakallarına tercih etmiş olmalı(!) diye düşünüyorum.

 Okullarda yaşanan bu olay ve benzeri öğretmeni aşağılayıcı seviyesiz olayların zuhurâtında  son birkaç eğtim öğretim döneminde öğrenci ve velilere sağlanan kontrolsüz özgürlüğün de payı yabana atılmamalı. Eğitim politikalarının Amerikan menşeyli oluşu, özgürlüğün çocuklar tarafından başıboşluk olarak algılanması, yargıya akseden öğretmen öğrenci olaylarında yargının öğrenci psikolojisi üzerinden öğretmenlere ceza vermesi de olayın bir başka boyutu olsa gerek. Öğrenci ve veli psikolojisine odaklanan bakış açısı öğretmen psikolojisini göz ardı ederek öğretmenlere büyük haksızlıklar yapıldığı gerçeğini perdelemez. Denge kurmak ve adil politikalar üretmek yerine “vurun abalıya” mantığıyla “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!” kültürü, kökünden dinamitlenmektedir.

Oysa sapla saman karıştırılmamalıydı. Elbette her mesleğin ve sektörün iyisi-kötüsü olacaktır. Fevri olaylar her kurumda olmuştur ve olacaktır da. Bir nesli geleceğe hazırlayan kadroyu seçerken köklerinize, kültürünüze, örf, âdet ve geleneklerinize, değer birikimlerinize yönelik bir takım kriterleri dikkate alarak kontrole alamamışsanız; elbette ki istisnaî klinik vak’alar olacaktır. Bu istisnaî vak’alarla da geneli itham eden, genelin psikolojisini yok sayan bir politika ve söylemlerin bugün okullardaki bu tür vahim olayları tetiklediğini ve giderek önü alınamayacak boyutlar kazanacağının da bilinmesi gerekir diye düşünüyorum.

Eğitim politika ve söylemlerinde lütfen, siyasîler de kendilerine çeki düzen versinler. Bu nesil maalesef bozuk para gibi harcandı. Hiç olmazsa bir sonraki nesli kurtarabilmenin çarelerini, tedbirlerini şimdiden alalım. Çünkü nesli kurtaramazsanız ülkenin geleceği de tehlikede demektir.

Taşları bağlayıp, köpekleri salıverirseniz”; ülkenin geleceğini köpekler sahiplenir ve köpeklerin kurallarıyla yönetilmeye başlar.

Olaylara “Öğrencidir; ne yapsa yeridir” vurdumduymazlığıyla yaklaşırsanız; öğrencinin de sınırları olduğunu birtakım yaptırımlarla hatırlatırsanız; veliye, öğretmene, öğrenciye hareket alanlarını çizerseniz; âdil bir eğitme-eğitilme denklemini kurarsanız bu tür olayları azaltabilirsiniz.

Merkezden, masa başından “ben yaptım oldu” mantığıyla politka ve söylem geliştirirseniz; sonuç daha da vahim olaylara gebe demektir.

Devekuşu gibi başlarımızı kuma gömmeyelim. Çocukları öğretmenler eğitmiyor artık. Onların sanal öğretmenleri var ve o öğretmenlere sadakâtle bağlılar. Sınıflarda obez öğrenci bedenleri var; fakat zihinler sanal âlemde seyr-ü seferde…

Çocukların yönleri tahtaya ve öğretmene dönük; fakat elleri sıranın altında, akıllı telefonların tuşlarında… Ruhları sanal pisliklerin, tuzakların, bağımlılıkların kumpasında…

Deneme tahtasına dönmüş, her beş-on yılda bir değişen eğitim politikalarıyla havanda su dövüyor öğretmenler.

Bir ağaçtan bir milyon kibrit üretebilirsiniz; ama bir kibritle de bir milyon ağacın yakılabileceğini unutmamalısınız…

Biz sandık ki; varlık ile rahat gelecek, rahat ile de taatlarımız(amellerimiz) artacak. Oysa yanılmışız; varlık ile illetler çoğaldı, rahat ile de gafletlerimiz arttı…

Eğitim politikalarında ne kadar yeni sayfa açarsak açalım; maalesef yazan yine

kalemlerimizin rengi, yani öğretmenlerin kendisi olacaktır…

Onun için önce öğretmen yetiştirme kriterlerimizi sil baştan masaya yatırmamız gerekiyor. Varsın meyvelerini torunlarımızın çocukları yesin… Yeter ki ülkemiz ve gelecek nesillerimiz geç de olsa gerçek bağımsızlığına  kavuşsun… Çünkü nesilleri öğretmenler yetiştirir ve geleceğe hazırlar…

“Kutlu Doğum” vesilesiyle hem vatanımızı hem de ebedi ahret hayatımızı cennete çevirmenin, adaleti, huzuru, barışı, kardeşliği, refahı ve mutluluğu kalıcı kılmanın başarılı örneklerini bizzat dünya hayatında tatbik eden ve bize ‘en güzel örnek öğretmen’ olan Peygamber Efendimiz(sav)’e salât ve selâm ediyorum.

Allah(cc)’a emanet olunuz.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.