İnsanoğlunun aklının ve ruhsal duygusallığının çıkılmaz umutsuzluk sorusudur bu. Bu soruyu kendinize üç kez, beş, yedi ve dokuz kez sorun. Sonrasında sakin olup tefekküre dalın. Zihninizde bir kıpırdama, bir umut ışığı çakmıyorsa, bu sizin tükenmişlik duygunuzu iyice kabartır köpürtür. Yok, düşüncenizin sonunda bir şimşek çakıyorsa bil ki arkasından rahmet gelecek, bereket gelecek ve umut güneşi doğacaktır kimliğinizde.
Düşünce denizinizde ufaklara doğru süzülen bir değerim gemisi yolculuğunda ‘’merhaba hayat, bende varım’’ ilerleyişiniz devam edecektir. Yaşam sürecinde ‘’evet işe yararım’’ dersiniz, sıralarsınız. Aklımın, yeteneklerimin ve tecrübelerimin, neler üretebileceğimin farkındayım demelisiniz. Yaradılış gayesi ve varoluş nedenini içine gizlemiş Rabbimiz. İnsanoğlu olarak kul olabilme yolculuğunda görev ve sorumluklarımı biliyorum bilinci ve şuurundayım demezlisiniz. İnsanoğlu olarak bizler öncelikle Rabbimizin lütfü ile tefekkür etmeli. Öncelikle kendine özgüveni, saygısı ve sevgisi olmalı.
Kendisi için düşündüğünü kardeşleri içinde düşünme ilkesi ile insanlığa adanmış olmalı. İnsanlığa hizmet etme yolunda emin olunan bir kul olmalı. Vefalı olmalı, üreten ve katkı veren, cömert aynı zamanda mertliği ile öne çıkan kılavuz olmalı. Eşref-i mahlûkat şükrü ile başlamalı hayat yolculuğuna. Akıl ihsan eden rabbimiz elbette yüceliğinin temsilinin sonuna hesap koymuştur.
Aklı ne kadar kullanırsan kullan, ne kadar yüklersen yükle. Ne kadar işlersen işle, ne kadar donatırsan donat uçsuz bucaksız bir derya. Birçok tahmine göre, insan beyni yaklaşık 100 milyar nöron içerir (birkaç milyar artı veya eksi). İnsan bu aklı ,hafızayı ne kadar kullanırsa beyin kendisi, düşünce kendisidir!...O halde daha ne? Eğer kullanmaz isek kendimize ve akıl nimetini verene kullukta zayıfız, emanete ihanetteyiz demektir bu. Canlılar dünyasının yaşam sürecinde insanoğlu başroldedir. Gündemi belirleyen yaşam basamağındaki koşulları, ihtiyaçların tedariki, icat ve üretimi, hizmete sunulması insan eliyle neticeye ulaşmaktadır. Teknolojik, endüstriyel, sosyolojik ve kültürel koşulların süreci onun elindedir. O halde insan öncelikle kendine inanmalı kendini ikna etmeli. Değersiz hissetme, tembellik ve durağan boş bir yaşam kendine ihanettir. Sonu ise buhran, mutsuzluk ve daralan bir zaman çarkında heder edilen bir yaşam. Bu da senin elinde!..
Ben yapamam ben neyim ki düşünce hastalığı insanı içten içe çökerten bir yıkıma götürür. Eğer bir ideal ve hedefin yoksa.Birileri yapsın ben ne anlarım o işlerden dersen vazgeçenler, kaybedenler sınıfında yerini alırsın.
İnsanoğlu hazinelerin en kıymetlisidir. İnsana fiyat biçilmez derler.. O halde sana verilen akıl nimetini işle, oku, yaz, üret, icat çıkar, insanlığın hayrına, kullanımına sun.
Sabit, dar bir alanda çakılıp kalma. Değerine değer kat. Az uyu çok çalış, araştır, koş mücadele et, sorumluluk ve görev sahibi ol. TV’ler karşısında toplumu çürüten dizi, film, çapsız survivor içi boş yarışmalarla kendini uyuşturup patates çuvalı duruşu hareketsiz sağlıksız kalma.
Sağlıksız nesillere sebep olma. Aile yaşamına zehir akıtan yok etmeye çalışan, emperyalist, kültürel ve sosyolojik yapıyı çürüten ve toplumu çökertmeye yönelik tuzakları bozan olmalısın. Akıl her daim gelişime, yeniliklere odaklı çalışır.
Yeter ki güzel, doğru, yararlı ve faydalı olana odaklanıp üretken olunmalı. Bizim inancımızda ‘’iki günü birbirine eşit olan ziyandadır’’ düsturuna uygun olsun adımlarımız. Allah kimseye gücünün üstünde yük yüklememiştir.
Gücünü kullan, insanlığa hayrınız dokunsun! İnsanlığın senden beklentisine adanmışçasına hizmet sun. Sen insanların gönlüne, kalbine, yüreğine dokunmalısın. Senin doldurmadığın güzellikleri, kötülüklerle şeytani düşünceler ve işler doldurur unutma.
O halde bulunduğumuz ülkede, ailede ve çevremizde yükümlülüğümüzü, sorumluluğumuzu bilirsek işe yararız. Saygı görürüz. İnsanların sevgisini hem fani, hemde baki âlemde mükâfat olarak bahşeder Rabbimiz.
Yok, eğer ki görevden, sorumluluk almaktan, fedakârlıktan kaçma yolunu seçmiş isek onunda hesabının olacağını aklımızdan çıkarmamalıyız. Aklımızın, tecrübemizin zekâtını sonraki nesillere, ihtiyacı olanlara vermeliyiz.
Batılı insanda bireyselcilik ve maddeci akıl hâkimdir. Onlar insanlığa hiç bir zaman mutluluk ve hizmet vermemiştir. Bizim için fırsattır iman nimeti. Rabbinin verdiği aklı ve iman nimetini sunmamak vebaldir.
İnsanoğlu! Azminle, kararlılığınla, cesaret ve cömertliliğinle oyun kurucu ol. Eğer ki sen rüzgâr olup, arkasından yağmur olarak yağıp, kâğıttan adamları, yapıları ve güçleri ıslatıp eritmiyorsan şikâyet etme hakkın yok. Unutma!..
Hadi Bismillah…