Bana da İhsan Kayseri anlattı…
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hocamızın kiraya verdiği bir dairesi varmış…
2-3 ay boyunca kiracıdan ses çıkmamış.
Yani kirasını ödememiş…
Saim Hoca, bildiğiniz kibarlığı ve beyefendiliğiyle telefona sarılıp, kirayı rica etmiş…
Alacağına arslan kesilmemiş hani…
Bunun üzerine kiracı, “Aman hocam” demiş… “Orda burada yazılar yazıyorsun, kitaplar yayımlıyorsun. Bir de üniversiteden emekliliğin var…
Ne yapacaksın kiradan gelecek parayı…”
***
Sağ olsun okuyanlarımız var…
Hatta okuyup da yazılarımızı yorumlayanlarımız…
Hep düşünmüşümdür…
Korkulan gazeteci mi olmalı sevilen gazeteci mi olmalı diye…
Hadi, gazeteciliği de bir kenara bırakalım.
Aslına bakarsanız, ‘korkulan’da gözüm yok…
Sevilmekse iyi bir şey…
İnsanın hoşuna gider…
Lakin bunun için de ‘kendim’ olmak dışında bir gayrete tenezzül hoş gelmez…
Korkulan gazetecinin, pek çok işi yolunda gider…
Şerrinden emin olmak ister insanlar.
Maalesef sevgiden baskın bir duygudur korku…
Böyledir.
İnsan ‘sevmeye’ kendini zorlar da sevilmek için yapabileceği pek az şey var.
Galiba bu pek az şey içinde en mühimi kendin olabilmek.
***
Kimseye ‘beni sevin’ diyecek değilim…
Doğruların peşine takılıp, bulanmadan ve bulandırmadan zihinleri makbul birkaç kelam edebilirsem, ömrümün zekâtı olacak…
Derdim bu...
Bazı okurların pervasız yorumları oluyor…
Düşüncesini açıkça –ismiyle, imzasıyla, resmiyle- ortaya koyan bir yazara iftira…
Misal, “kaç para alıyorsun” diyor pervasızca, ismi yok, resmi yok, imzası yok…
“Bunu yazmak için kaç para aldın” diyor…
Fikir üreterek kavga etmiyor da, köpek dişlerini gösteriyor tabir yerindeyse…
Kendi işine gelmeyen düşünceyle, düşünce bazında savaşamıyor bile…
Tıpkı Saim Hoca’nın kiracısı gibi…
Düşüncemizin satılık olduğunu zannediyor…
Her harf karşılığında ayağımızın altına liraların serildiğini…
***
İyi ya…
Beğenmediğin fikri, bir kişiye, bir siyasete, bir yöne, bir ideolojiye sattığımı düşünüyorsan, demek ki tüccarım…
Hadi sen de buyur!
Satın almaya çalış.
Kaç para isteyeceğim, kaç para verebileceksin seninle aynı şeyleri düşünüp yazabilmem için, görelim…
Bakalım satın alabilecek misin beni!
Adam sen de…
Bizimki de o hesap:
Aşkın pazarında canlar satılır
Satarım canımı alan bulunmaz!
***
Sen sevme, eksik kal.
Ben tamam olmanın bir yolunu bulurum.