-Ne oldu biliyor musunuz? Küçük dilimi yutacak, nutkum tutulacak, hayret bir şey oldu... Size mutlaka anlatmalıyım...
-Geçen pazartesi, bu köşede “Bir Sevdanın 56. Yılına Dair Hakikat”ı yazmıştım. Geçen Çarşamba da, Mevlana’dan Alaadin’e doğru, her şeyden azade yürümek istedim. Hükümet Konağı’nın kuzey duvarını izleyip yürürken, sağımda kalan Vakıf İşhanı’nın pencerelerine takıldı gözüm. İçimden bir ses “Şu camdan bakan Ahmet Hilmi Nalçacı herhalde...” diye fısıldadı.. Evet, o gibiydi...
Toparladım kendimi; “Var bundan bir hikmet” diye mırıldandım. Büroya geldim, “Bu pazartesi ne yazayım” diye düşünerek... Vakıf Han, pencereler, Reis’in hayali de birlikte gelmişti... Ahmet Hilmi Nalçacı’nın vefat tarihine baktım, internete girip... Hayret; “14 Aralık Pazar günü gecesi Ankara-Konya yolunda trafik kazasında vefat etti. Cenaze namazı Sultan Selim Camiinde kılındı... Hacı Fettah Mezarlığı’na defnedildi” yazılmıştı.
Dört gün sonra, bu pazartesinin yazısı yayınlanmalıydı. Bana, hiçbir dünya aklının izah edemeyeceği bir işaret, dört gün önce veriliyordu; Konya’nın efsane Belediye Başkanı Ahmet Hilmi Nalçacı’nın 45. ayrılış yıl dönümünde bir yazı yazmam ima ediliyordu... Bu “Pazartesi Yazısı”nın tarihi de, Nalçacı’nın vefat tarihi de 14 Aralık’tı..
Ahmet Hilmi Nalçacı’nın ruhuna bir fatiha okudum; “Reis”le ilgili içime doğanları, hatırladıklarımı yazmaya başladım.
Bu rastlantılara, bu hislere, bu duygulara, bu “tevafuk”a gelince... Oluyor... Olabiliyor. İnsanın, gerçekleri anlamakta “kifayetsiz” beş duyusundan başka nesi var ki...
NALÇACI ADAYKEN İLK SÖYLEŞİYİ BENİMLE YAPMIŞTI...
Konya 1963 yılı belediye başkanlığı seçimlerine hazırlanıyor. 27 Mayıs İhtilali’nden sonra, Konya halkı, özgür iradesi ile, ilk belediye başkanını seçecek. Şehir merak içinde, heyecan içinde; siyasi kulisler civcivli, şıkır şıkır.
Şehir Postası Gazetesi’nde hem “Dün-Bugün-Yarın” köşesinin de yazarıyım; hem de öğünmek gibi olsun, “Genel Yayın Müdürü”yüm; yirmi bir yaşındayım...
Birinci sayfada günlerce anos yapılıyor; “Seyit Küçükbezirci Konya Belediye Reis Adayları ile konuşacak”, diye...
“Reis Adayları Ne Diyor” söyleşisine 17 Ekim 1963’te CHP adayı Adnar Ertanık’la başladım; bunu Adalet Partisi adayı Ahmet Hilmi Nalçacı; Bağımsız belediye başkan adayı Mehmet Ali Bayrakçı; CKMP adayı Ziya Göktürk; Millet Partisi adayı Muammer Şahin izledi.
-18 Ekim 1963 Cuma... Şehir Postası’nın birinci sayfasından kocaman bir duyuru: “Arkadaşımız Seyit Küçükbezirci, Adalet Partisi Belediye Başkan Adayı Nalçacı ile konuştu. Bugün 3. sayfamızda.”
Şehir Postası’nın ikinci sayfası, sağdan dört sütun boydan boya, söyleşiye ayrılmış. Seyit Küçükbezirci soruyor, Ahmet Hilmi Nalçacı cevap veriyor... Ama, başlıkta en iri puntolarla Nalçacı’nın flaş cümlesi; 27 Mayıs öncesi hiçbir belediye başkanının söylemediği, söyleyemediği bir cümle: “Politikanın, Belediyenin dışında kalması icap eder”...
Söyleşide bir çok ara başlıklar veriyorduk; bunların içinde çok manidar olanları da vardı.. “Belediye halk hizmetinde bir hava içinde çalışmalı./ “Belediye vatandaşları üzen; tehdit ve tahdit eden müessese olmayacak” ...
Ahmet Hilmi Nalçacı sözünü, “Başkan” olarak yaşadığı sürece tuttu... Bana, daha işin başında; “Politikanın, belediyenin dışında kalması icap eder” demişti; dışında tutmak için büyük gayret sarfetti. Sevenler kum gibi çoğalırken; içinden buğz edenler de çoğalıyordu.
“SİZİN OYLARINIZLA SEÇİLDİYSEK, SİZİN KÖLENİZ Mİ OLACAĞIZ, YAVV?”
17 Kasım 1963 Pazar günü belediye seçimleri yapılır. Basında, durum; “Adalet Partisi’nin Büyük Zaferi” olarak duyurulur. AP şehrinde 18.454, il genel meclisinde 41.866 oy; CHP şehrinde 7.819, il genel meclisinde 16.764 oy; CKMP şehrinde 2.473, il genel meclisinde 4.005 oy; MP şehrinde 2223 oy, il genel meclisinde 4322 oy alır.
Konya Belediye Başkanı olan Ahmet Hilmi Nalçacı’nın seçilmesinden ölümüne kadar altı yıl yakınlarında olan bir gazeteciydim. Gazeteciliğin dışında, duygularını düşüncelerini anlatmak için de çağırırdı... Şimdi, O’nunla ilgili hatıralar, zihnimde, dizi dizi birbirinin peşinden geliyor.
Yerimiz dar, birini anlatıyım.
Bir gün çağırmıştı; biraz konuşalım, diye... Otururken Adalet Partisi’nden önde gelenlerin geleceği bildirildi; randevuları yoktu, ansızın geliyorlardı... “Buyursunlar” dedi... On kişi kadarlardı, halk deyimi ile AP’nin deve dişi gibi adamlarıydı... Kalktım, çıkmak istedim; çünkü heyetten bazıları tuhaf tuhaf bakıyorlardı bana “Şu çocuk da çıksa” diye.. Nalçacı; “Sen de kal, mahsuru yok” dedi.
Partinin, yine halk deyimi ile, “Kelek Kesenleri”, “Deve dişi gibi adamları” başladılar saydırmaya... Yerine getirilmemiş isteklerini öfke ile sıralıyorlardı; sözü biri bırakıp biri alıyordu. Sitem, öfke direk direk yükseliyordu. Başkan, uzun süre dayandı, açıklamalar yapmaya çalıştı; sitem, tariz, üstü kapalı azarlamalar, aba altında çomak göstermeler peşpeşe akıyordu. .
Birden, oturduğu koltukta, ters yöne, pencereye doğru döndü Nalçacı... “Eyvah” dedim, “Şimdi kıyamet kopacak” dedim... Sırtı, kendisine tariz üstüne tariz yağdıran heyete dönüktü... Kızdığı zaman, kızdığı insana, oturduğu yerde sırtını dönerdi; bu “Kalk, hemen git” demekti…
Parti heyetinden biri; “Sen bizim oylarımızla Reis seçildin; bizim oylarımızla sen buradasın” demişti... Bu sözle bardak taşmamış, parçalanmıştı.
Nalçacı, kızdığı zamanlarda her cümlesinin sonunda bir “Yavv” eklerdi…
Ansızın koltuğu döndürdü; “Sizin oylarınızla seçildiysek, sizin köleniz olmadık ya yaavv. Böyle diyecekseniz bir daha gelmeyin yavv”. Bana döndü; “Hadi gidelim yavv” dedi, çıkıp gitti, heyet orada kalakaldı... O önde, ben peşinde, “İlyas’ın Kavakları”na kadar hiç konuşmadan yürüdük; gidip geldik. Gece olmuştu.
5 Şubat 1925’te Meram’ın Sephevan Mahallesi’nde doğmuştu... “Reis” olduğunda Nalçacı otuz sekiz, ben 21 yaşındaydım. Beni severdi, kendine yakın bulduğunu hissettirirdi; altı yıl sürdü “ağabeyliğimiz/kardeşliğimiz”..
Ölüm de, Yunus Emre’nin deyişi ile “Gök ekini biçmiş gibi” oldu; 44 yaşındaydı.
BAKİ KALAN BU KUBBEDE BİR HOŞ SADA İMİŞ”
“Bir namazlık saltanat”ın olduğu o “Musalla Taşı”nın üstündeyken sorarlar ya; “Mevtayı nasıl tanırsınız?” diye.. Eminim; aradan kırk beş yıl geçmesine rağmen, doğruluğu şiar edinmiş herkes, Ahmet Hilmi Nalçacı için “İyi tanırız” derler; “Vicdan ehli”ler, yaşadıkları sürece de “İyi tanırız” diyecekler.
- Sakindi, ciddiydi, kararlıydı..
- Devamlı hassas, devamlı düşünceliydi..
- “Söz”ün kıymetini bilirdi, vara yoğa konuşmazdı; sesli gülmez, ancak gülümserdi.
- “Beğenilmek” için kelam kesmezdi.
- “Delikanlı”dan ne anlarsanız, O delikanlıydı.
- İkbal için, dünya malı için minneti yoktu.
- “Cumhuriyet Aydın”ıydı; entelektüeldi.
- Bana, “-Tanıdığın bir “muhafazakar Demokrat” söyle deseler; “-Nalçacı” derim.
Dev Divan Şairi Baki der ki: Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş...
Ahmet Hilmi Nalçacı, benim tanıdığım “Şehir Eminleri” içinde en saygıya layık yerde oturur; “Bir numara”dır.
BAZI RİCALARIM VAR; YAPAR MISIN?
Burada, yazımın çerçevesi çok sınırlı olduğundan Ahmet Hilmi Nalçacı’nın yaşam öyküsünü veremedim... Bi zahmet internete girin, “Ahmet Hilmi Nalçacı’nın Hikayesi/ Mehmet İhsan Konevi” yazın, Kent Akademisi: http:/urbanakademia.blogspot.com.tr. Okuyun.
- Delikanlı gazeteci Kemal Soylu’nun sitesi “konajans.com”a girin “A.Hilmi Nalçacı Unutulmadı” haberini, yazısını okuyun; 7 sayfa.
- Konya Ticaret Odası’nın yayını “Konya XI” kitabının 197. sayfasından yayınlanan Hasan Yaşar ile M.Sabri Doğan’ın müşterek yazısı: “-Konya’nın Efsanevi Belediye Başkanı Ahmet Hilmi Nalçacı ve Belediye Faaliyetleri” başlıklı, 8 sayfalık yazıyı okuyun. Tabi bulabilirseniz.
- Ahmet Hilmi Nalçacı’nın aziz ruhuna bir fatiha okuyun; yolunuz Hacı Fettah mezarlığı civarına düşerse, kabrini ziyaret edin…