Beşiktaş formasından korkanlar

Selman S. Akyüz

Erman Özgür’ü çok seviyorum. Sanki futbolcu değil. Takım gereğinden fazla geriye çekilmiş, üç ön liberonun ikisi neredeyse maç boyunca yatmış, attığı ara pasları “golcüyüm” diyenler berbat etmiş, bunların üzerine son dakika golüyle puan, prestij, moral her şey gitmiş, arkadaşımızın umurunda değil.

 

Bakın ne diyor maç sonrası: “Büyük bir takıma karşı pozisyonları değerlendiremezseniz, mutlaka size karşı pozisyonları değerlendirme şansları var. Bugün de öyle oldu. Maçın hakkı beraberlikti. Beşiktaş’ın formasından korktuk, mağlup olduk, üzgünüz. Biraz fazla geriye çekildik, bu bizim için hataydı. Hatayı iyi değerlendirdiler”

 

Tebrik ediyorum Erman Özgür’ü. İstediği kadar kötü oynasın. O Beşiktaş’ın formasından korkmadı. Diğer arkadaşları da onun gibi cesur olsalardı, bu maç Konyaspor’un ikinci yarı performansını belirleyecek bir skorla bitecekti. Gaziantep maçında beraberliği kurtarabilecek durumdayken hata yapıp rakibin üzerine giden Ünal Karaman, o taktiği burada uygulamalıydı, kötü Beşiktaş’a takımını son dakikada ezdirmemeliydi.  

 

Ama olmuyor işte. Yeri geliyor bir hamleyi düşünemiyor insan. Satranç oynarken bir hamle için 10 dakika düşünebilirsiniz. Ancak futbolda 10 dakika çok uzun bir süre. İleri uçtaki taşın yerine bir başkasını sürmekte gecikirseniz, maç sonu “Oyun disiplinini son dakikalara kadar yaymalıyız” şeklinde gereksiz itiraflarda bulunmak zorunda kalırsınız. Bir de herkesin gördüğü, takımın 20 dakika geriye yaslanarak oynamasını, “Rakibin üzerine gittiğimiz için gol yedik” diyerek inkar etmezdiniz.

Veysel ve Sedat’a tahammül etmek soğuk havada uyumaya benzer. Donmak üzereyken uyuyan bir daha uyanamaz.

İlk yarı iyi bir maç çıkarıp, gol atıp, ikinci yarı yorgunluktan ayakta duramaz hale gelen Sedat, açık vermemek, tribünlere rezil olmamak için “Beni değiştir” işaretini yapamadı.

 

“Küçük” düşünen futbolcularınız olduğunda, teknik heyetiniz de sadece küçük müdahaleler yapmakla yetinince aslında yenilgi kaçınılmaz olur. Fakat Beşiktaş fevkalade kötü olunca, Konyaspor’un galibiyeti ya da en azından beraberlik kaçınılmazdı diye düşünmüştük. Olmadı.

 

Her şeye rağmen genel olarak bakıldığında Konyaspor’un devre arası kampında boş durmadığının, ikinci yarı iyi işler yapabilecek bir düzeye geldiğinin sinyallerini almak için bu maç iyi bir referans oldu. Bu maçta da küçük taktik hatalar ve konsantrasyon eksikliği dışında ah vah edilecek bir futbol oynanmadı. Geç olsa da oyuna Fatih Özer ve Koray’ın girmesi de en büyük teselliydi.

 

Not: Genelde Beşiktaş maçlarında oluyor. Siyah beyaz kravat takanlar, rakibin taraftarına, yöneticisine, başkanına övgüler yağdıran, onların yanından ayrılmayanların sayısı Beşiktaş maçlarında artıyor sanki. Ama boşuna mücadele veriyorum galiba. Konyaspor’un maçına gitmeyip, İstanbul’a uçakla maç izlemeye gidenler olduğu sürece sadece kendi şehrinin takımını tutan birini görmem mümkün olmayacak gibi.