Beyaz Adam, Bütün planlarını Afrika’yı yemek için kurmuş. Bunların bir kısmını oturdukları yerden yemişler. Bazen yerli ortaklar bulmuş, bazen bedeni ve aklı köleleştirmişler. İnsanların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini almışlar. Sanki bir dost gibi, yardım edecek bir el gibi yaklaşmışlar. Ve hep kölelik- efendilik anlayışı devam etmiş.
Yıllarca köle ticaretiyle bu insanları alıp uzak diyarlara götürmüşler. Fransa'da çalışan bir dostum, Paris metrolarının Afrikalı insanların el emeği, bilek gücüyle kazıldığını söylemişti. Toprağın, taşın sertliğini, onların teri ve gözyaşıyla yumuşatmışlar.
Hafta sonu bir at çiftliğine gittik. İlginç bir manzaraydı doğrusu… Beyaz adam, ayrıcalığını kullanıp başkente yerleşmiş. Hem de ailecek… Eşi ve kızları olacağını tahmin ettiğim bir grup bayanla beraber… Doğal olarak Fransız aksanıyla Fransızca, orijinaliyle İngilizce konuşup, önce farklılıklarını dilleriyle ortaya koyuyorlar.
Ne mi yapıyorlar? Geniş bir alanı çevrelemişler ve içine eğitimli yarış ve binek atlarının olduğu bir çiftlik kurmuşlar. Bu ülkenin beyaz zencilerine(!) hizmet vermek için… Asıl işi kendileri yapıyor, ayak işlerini yapmak üzere yanlarında çalışan yerli zenciler da var. Yerli halkın büyük kısmı Müslüman... Afrika'da bir Müslüman için namaz çok önemlidir. Birçok şeyden vazgeçebilirler, ama namazlarından asla…
Rengi siyah gönlü beyaz adam, çiftliğin bir köşesine ancak iki kişinin yanyana namaz kılabileceği küçüklükte bir yerin kenarını taşlarda çevirmiş… Atlara gelen yem çuvallarından kendisine seccade yapmış. Her şeye kural koyan ve karşı çıkan uzakların beyazı, bizim Müslümanın namazına engel olmuyor. Çünkü bu namazın, onun sömürü çarkına engel olmadığını gördüğü için herhangi bir problem hissetmiyor. Bir gün namazın kıyamı, zulüm çarkına da kıyamı getirirse… Bakın o zaman nasıl da yasaklanır namaz… Dünyanın bir ucundan kalkacaksınız, bir Afrika ülkesine geleceksiniz, oranın seçkin insanlarına hizmet(!) edecek imkânı oluşturacaksınız.
Çiftliğin bir köşesinde at Kulübü'nün üyelerinin resimlerini ve isimlerini gördüm. Garip ama bu üyelerden birisi isminden Hıristiyan olabileceğini anladığım bir yerli vatandaş, diğeri bu çiftlikte çalışan bayanlardan birisi, geri kalan dört veya beş kişinin tamamı yerli ve Müslüman ismi taşıyordu. Aman ya Rabbi! Topraklarımızı sömüren, kardeşlerimizin kanını emen uzak diyarlardan gelip dilini ve kültürünü dayatan birileriyle müşterek kulüp üyeliği… İnsanın bakış açısıyla ilgili çok şey anlatıyor bu pano... Parasal birliktelikler, müşterek zevkler ve geleceğe ait kurgulanmış ortak hayaller, sizin ait olduğumuz dinden ve milletten daha önemli olabiliyor. Çünkü onlar, rengi siyah olmakla beraber ülkenin elit kesimi… Elitizm tutkusu, yıllar önce topraklarını sömüren, dedelerini Avrupa’ya köle ticareti için götüren, hastalanıp ölenleri yolda denize atan bu insan müsveddeleri ile kolayca bir noktada buluşturuyor. Buradaki zenci Müslümanlara (Zenci kelimesi onları deri rengini ifade etmez) tanınan namaz kılma özgürlüğüyle, onların hoşgörüsünü de övmekten geri kalmıyorlardır…
Burasının bir ihtiyaçtan doğduğunu söyleyenler çıkacaktır elbette. Toprağın altını ve üstünü kemirdiği gibi, bu topraklara terini ve gözyaşını akıtmış insanların zevklerini de yanına alması gerekiyor. Bir beyaz tabakanın oluşması şart. Beyazlık onun derisinin renginden belli olmuyor. Cebinde parası, ağzında purosuyla seçkin bir gruba hizmet vermek, onun size olan şefkatini (!) gösterecek.
Bize uyanık olmayı nasip kıl Allah’ım!