Dünya küreselleşiyor, Beyrut yanıyor, çocuklar ağlıyor!
Bombalanan Beyrut’ta, Paris’i yaşayanlar vardı bir zamanlar…
İsrail bombaları altında gözyaşı yanaklara inmiş binlerce çocuk Beyrut’un Paris olduğunu görmemişler…
Beyrut’un niçin bombalandığını da bilmiyorlar.
Paris Şanzelize’dir… Avrupa’nın kültür başkentidir.
Paris sefahattır, şatafattır, Bonapart’tır.
Ya Beyrut…
Beyrut’sa iki haftada yirmi üç bin ton bombayla harabe haline getirilmiş olan bir ülkenin Başkenti..
Beyrut Batı’nın san marifetidir.
Beyrut’un Paris olduğunu biz de görmedik. O çocuklar gibi..
Çocuklar yalanlara kanmazlar…
Çünkü Beyrut Paris’ti diyenler Beyrut’u bombalayanlar,
Beyrut’u kan gölüne çevirenlerdir.
Ortadoğu’nun Paris’i olmanın ne anlama geldiğini biliyoruz artık.
Paris; kan, gözyaşıdır.
Paris Helen’i Truvaya kaçıran savaş çığırtkanıdır...
Paris savaştır. Helen’le zevki sefa sürmek uğruna dünyayı ateşe verendir.
Batı Paris’tir. Helen İsrail.
Oysaki uğruna savaşılamayacak kadar çirkin Helen için dünyayı ateşe veren Paris hep lanetlenecek… Çocukları bu lanetle yaşayacak.
Batı bu utançla nasıl yaşayacak diye sormuyorum bile.
Çünkü onların tarihi çoğu defa sadece utanç tarihi.
Sömürgeciliğin, kanın, vahşetin tarihidir Batı’nın tarihi.
Batının tarihinde Endülüs’ün yıkımı, Kara Afrika’nın köleleştirilmesi, Bosna’nın, Kafkas’ların tanklar altında ezilmesi vardır.
Paris acımasızdır… Helen uğruna dünyayı yakacak kadar da Helen’in kölesidir.
Beyrut yanıyor, Paris kadeh kadeh kırmızı şarap içiyor.
Beyrut’ta ölen çocuk, yaşlı, kız kızanın kanı Paris’in kadehine doluyor.
Ama Batı kana doymuyor…
Küreselleşiyor dünya.
Küreden kan ve gözyaşı oluk oluk akıyor.
Washington, Paris, Londra, Berlin, Moskova.
Neden gözyaşıyla değil, gül suyuyla yıkayamazlar dünyayı.
Gül’ü bilmezler de ondan.
Gülen bir gözün ne anlama geldiğini bilemeyecek kadar küreseldir onlar…
Küreselleşmek, gül kokusunu unutmaktır…
Gülün neyi anlattığını bilmemektir…
Küreselleşmek, Beyrut yanıyor, çocuklar ağlıyor…
Diyenlere gülüp geçmektir…