Bezm-i muhabbetten, söyleşiye sohbet kültürümüz çağın yollarındaki yürüyüşümüze ayak uydurarak düşe kalka da olsa bizimle geliyor iyi ki! Yoksa kültürümüzde önemli yeri olan dost meclislerinin işlevlerini düşünemezdik.
Bezm, Farsçadan dilimize geçtiğinden beri en çok sevilen kelimelerden biri. Türkçede, kurul Arapçada meclis karşılığına geliyor. Genelde tamlamalarına aşinayız. Bezm-i âlem, bezm-i vûslat, bezm-i muhabbet, bezm-i sabûh, bezm-i gam, bezm-i şuarâ, bezm-i safâ gibi… Ama bu tamlamalarda bezm kelimesinin yerine, benzerini koysanız aynı etkiyi yaratmaz. Kelimenin kendine has bir ahengi büyülü bir tesiri vardır sanki. En şiirsel ve efsunkâr etkisini ise bence, ‘elest’ kelimesi ile kavuştuğunda alır.
Bezm-i Elest!
Cenab-ı Allah(c.c), ruhları yaratınca: Elest’ü bi rabbüküm “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? “Diye sormuş; , ruhlar: Belî “Evet, rabbimizsin “ diye şahadet etmişlerdir. Bu toplantıya İslam tasavvuf geleneğinde Bezm-i Elest denmektedir. ( Araf, 172)
Hakkında çok az şey bilinen çoğu konu gibi bu toplantı da bilinenlerden daha fazla ilgi odağı olmuştur. Bu yüzden birçok yoruma, tartışmaya, eserlere ilham olmaya devam etmektedir.
Nerede, nasıl, ne kadar süre bu halde kalındı bilinmese de birbirine yakın ruhların o mecliste karşılaştığı ya da yakın olduğu var sayılır. Ayrıca Kur’an-ı Kerimde tüm mahlûkatın çift yaratıldığı bilgisinden yola çıkarak ruhların da çiftlerinin olduğu kabul edilir. Bunu ruh eşi ve ruh ikizi olarak tekrar ikiye ayıranlar, iki durumun farklı olduğunu söyleyenler de vardır. Ama şimdi bunu bir kenara bırakalım.
Bir an için kendimizi o mecliste hayal edelim. Bez-i Elestteyiz, görmüyoruz hiç bir şeyi! Ne güzel ne çirkin, ne iyi ne kötü, ne erkek ne dişi, ne büyük ne küçük, burada öğrendiğimiz hiçbir ayrım yoktu. Biz o gün eşittik ve aynı fikirdeydik ki itaat ettik. Ta ki yeryüzü hâsıl oldu, insan yeryüzüne vasıl oldu…
Ruhumuzu giydirmek için bir avuç toprak almıştık yeryüzünden, giderken geri ona vermek üzere. Biz mi anlaşmayı bozduk daha fazlasını istedik, o mu sözünde durmadı peşimize düştü bilmece çetin! Ve cevabı herkes için farklı. Artık erkek kadın, zengin fakir, büyük küçük, iyi kötü gibi birçok ayrımız var. Kalıcı olan ruhumuza değil, geçici emanet, beden elbisesine yatırım yaptıkça ayrılıklarımız derinleşiyor. Erkek, kadın ayrımı ise olumlu niyetlerle bile olsa doruk noktasında keskin. Oysa Şems-i Tebriz-i der ki: Kadınlara ayrı bir peygamber gönderilmedi. Ayrı bir kitap da indirilmedi. Aynı şeylerden sorumluyuz. O halde hayatın her alanında birlikte hareket etmeliyiz. Bezm-i Elestteki gibi ve mahşer meydanında olacağımız gibi…
Peki, bize ne oldu ve bundan sonra neler yapabiliriz gibi meselemizi konuşmak için her yıl belirli günler fırsat oluyor. Kadınlar günü vesilesi ile 10 Mart Cuma günü, Selçuk Üniversitesi Sanatseverler Topluluğu’nun konuğu olduk. “Kadının Kaleminden” söyleşi programında, öyle hoş bir ortamda konuştuk ki büyük küçük, öğrenen öğreten yoktu yazarlar ve sanatseverlerin karşılıklı duygu düşünce tecrübe alış verişiydi. Bu yüzden bir dost meclisi havasında geçti. Böyle meclisler hep bana Bezm-i Elest kokusu bu galiba dediriyor. Ruhların yakınlığı ya da buluşması…
Ayrıca o gün benim özel bir talihim vardı. Avukatlık stajını yanında yaptığım kıymetli üstadım, eski Konya Barosu başkanımız, şimdi noter olarak mesleğini sürdüren Abdullah Akçay beyefendi ve ilk öyküsünü Konya’ya gelmeden okuyup hayran olduğum hukukçu yazar eşi Perihan Akçay Hanımefendi bizimle birlikteydi. Perihan Hanım sade, zarif, doğal samimi sohbeti ile oturumu yönetirken biz de çok şey öğrendik.
Yine kalemine, kelamına, inceliğine gıpta ettiğim şahsiyetlerden Huzeyme Yeşim Koçak hanımefendinin vesile olduğu, bu güzel etkinlik için programın mimarı Şakir Tunçay Uyaroğlu Beyefendiye, başkanları Murat Akyol beyefendi nezdinde Sanatseverler Topluluğuna teşekkür ederim.
Dikte yolu ile öğrenmenin alanı çok dar. Bu yüzden sosyal etkinlikleri çok önemli buluyorum. Hepimizin her yeri görmeye, her şeyi yaşamaya ya da tüm kitapları okumaya vakti yok. Tecrübe ve bilgilerimizi dikte etmeden paylaşmanın yolunu bulmalı ve dost meclisinin kandillerini uyandırmalıyız. Bezm-i Elest kokusu umarak…
Cumanız mübarek olsun.