Bilinci oluşturan önderler

Derviş Argun

Bilmenin bilincini oluşturan önderler

Bazı yazarlar vardır bunlara ait kitapları hangi dönemde okursanız okuyun içinde o döneme ait şeyler bulursunuz. Yazarın düşüncesindeki bu evrensellik yazarın sadece kendisinden menkul değil. Beslendiği kaynağın evrenselliğini güzel bir üslupla yazıya dökmesindendir. Kaynağın bereketi ile yazarın mahareti birleşince, her dönem sadra şifa reçeteler bulunan eserler ortaya çıkar. Bu yazarların kitaplarının yayınlanma tarihi ile ilgili bilgimiz olmasa, okunduğu her dönemde henüz yeni yazılmış zannedecek kadar gündemin yakınında durduğunu görürüz.

Hiç şüphesiz Müslümanlık tarihimizin her bir yüzyılında bu tanımlamaya uygun ilim adamlarımız ve onlara ait metinler mevcut. Bunların içerisinde son yüzyılın en iyilerinden diyebileceğimiz Şehit Dr. Ali Şeriati, belki Kur’an ve Sünnet bilgisini, Muhammed(as)ın anlayışıyla yoğurarak bir “diriliş ve direniş bilinci”ne en iyi dönüştürenlerdendir.  O sebeple Ali Şeriati'nin tüm kitaplarını sil baştan okumak, okuyana bu çağda kaybettiklerini tekrar kazanma adına olağanüstü katkılar sağlayacaktır.

Çoğu zaman bilinçli oluşturulmuş kavram kargaşalarının, tarihin bu önder düşünürleri tarafından ciddiye alınarak tasnif edildiğini görüyoruz. Müslümanlık tarihimizin neredeyse tüm zamanlarında çıkan huzursuzluklarda,  tasnifi doğru yapılmamış kavramların kullanımındaki bozukluklar etkin olmuştur. Şehit Dr. Ali Şeriati'nin “Ali Şiası ve Safevi Şiası” kitabı da onlarca kavramın daha doğru anlaşılabilmesi için gayret göstermektedir. Kitabın sayfalarında yol aldıkça görüyoruz ki, feodaliteden, burjuvaziye, para babası hacıağalardan, bu paraların ticaret dışı yöntemlerle el değiştirmesinin nemasına kılıf bulan sahtekâr safevi ruhanilerine kadar her bir şeyin anlatımı mevcut.

Şeytanın tüm numaralarının, Allah (cc) katında bir bilgi olarak mevcut olduğuna hiç kuşkusuz iman ediyoruz. Allah (cc) ta kullarına, şeytanın numaraları ile ilgili bilgiyi kulluk kitabıyla veriyor. Bu kitabın indirilmesi tamamlanmışsa bilmeliyiz ki, şeytanın tüm numaraları da kayıt altına alınmış demektir. Kuran’ın oyun diye isimlendirdiği bu numaraların tamamı, aynı malzeme ve yöntemlerin farklı isimlerle tezahürüdür. Öyleyse bu aynı oyunların farklı tezahürlerine dair ipuçlarına ihtiyacımız vardır.

Kuran ve Hadis bilgisinin, bir bilgiden bilince dönüşmesini sağlayan ve şeytanın hangi oyunlarının hangi isimlerle ortaya çıktığının şifrelerini veren bu önder düşünürlere sanki bu gün her zamankinden çok ihtiyacımız var. Şeytana ait tezgâhların, isim ve yüz değiştirerek aramızda dolaştığını biliyoruz. Bununla, sadece bilgiyle baş etmemiz zordur. Bilginin bilinçle kuşatılması ve müdahalelere karşı dakik hale getirilmesi gerekmektedir. Neyin hangi yöntemle neye dönüştüğünü bilmek, bizde neyden uzak, neye yakın olmamız gerektiğinin bilgisi anlamına gelmektedir.

Nasıl ki, dün para babası hacıağadan yüz bin tümen nakit borç alan bir İranlı esnafın, para babası hacıağaya bu yüz bin tümenin neması olarak ödemek zorunda kaldığı yirmi bin tümenlik fazlalığı, aynı hacıağadan bir tutam kuru otu yirmi bin tümene satın alarak ödemesi yöntemi ile bugün benim ülkemdeki bir başka esnafın aldığı bir kamyon şekeri, kendisine ait bir mülke hiç indirmeden üstelik aldığı aynı adama aradaki nema farkını düşerek satması aynı şeydir.

Yine nasıl dün, çocuklarından başka, sadece kendisine has kıldığı hiçbir malı olmayan, varsa da tüm malını paylaşabilecek kadar cömert ve zekâtını veren, yardımlaşmayı seven mutlu bir çiftçinin, köyüne gelen gezici çerçicinin, kızının ve karısının zevk kartelâsında bozukluk oluşturarak tüketim kültüründe değişiklik yapması ve bu saf köylünün, burjuvazinin o günkü temsilcisi çerçiciye teslim olmasıyla, bu gün yaşadığımız şehirlerde yükselen alışveriş merkezlerinin oluşturduğu “alışveriş kültürü kirliliği” ile yine kızlarımızı ve kadınlarımızı etkileyerek bizi tüketime sevk eden ve bizi zekât vermekten ya da cömert olmaktan uzaklaştıran bencillik aynı şeydir.

Ne birinci örnekteki bilinci olmayan bilginin kullanılma tilkiliği, nede ikinci örnekteki hem bilgiden hem de bilinçten yoksun “sınırsız şehvetli davranış bozukluğunun”, bizi götüreceği bir yer yoktur. Bilgileri, matematiksel hesaplarla kullanır hale getirmemiz, o bilginin doğru kullanıldığı anlamına gelmiyor. Oysa bizim, alanın ve satanın gönül rızasıyla gerçekleştirdiği yirmi bin tümenlik bir tutam ot ticaretinin! Aslında yüz bin tümenle ilişkili olduğunu bilecek kadar dakik, buna çözüm üretecek kadarda bilinçli olmamız gerekiyor.

Dün bizi mutlu ve cömert kılan toprağın, bu gün verdikleri ile bizi mutsuz ve cimri etmesinin aslında topraktan kaynaklanmadığını bilecek kadar şuurlu, buna önlem alacak kudreti taşıyacak kadar da, pervasız olmayı becerebilmeliyiz. Bilmenin kitabını bilinçle buluşturursak, felahın yolunu da kolaylamış oluruz.

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.