Bu yaşlı dünya, Allaha kafa tutan binlerce insan görmüştür. Hepsinin burnu yere sürtülse de arkadan gelenler ders almak yerine taklit etmeyi ve aynı akıbeti yaşamayı tercih ettiler. Şeytan mesaisin devam ediyor. Tabi birileri kafa tutacak, kendince meydan okuyacak ki, başkalarına imkân çıksın.
Afrika’nın yıllarca puta taparak hayatını karartan bir köyüne iman ateşinin düşmesiyle ilgili bir haberi okuyan vardır. İlgi yazının kahramanı Cibril amca, geçen günlerde şehre inmiş. Avrupa’dan gelen bir misafirimizle, namazdan sonra Cibril amcayla karşılaştık. Misafirime kısaca onun hayatından ve mücadelesinden bahsettim. İslam’ı kolay bulmuş, dertsiz elde etmiş ve yeterince kıymet bilememiş biz çağın doyumsuz evlatları için ilginç bir örnekti çünkü...
Oturup hal hatır sorunca, önce iyi haberleri öğrendik. Çatlayan kolu iyileşmişti. Evi yeniden yapılmış. Ama eşi dönmemiş ve belki de hiç dönmeyecek. Zira babası onun bir Müslümanla evli olmasına izin vermiyor. Gerçi Müslüman olan kızı da müşrik olan kocasının yanına dönmüyor. Karşılıklı “Gel bize, katıl bize…” türü yalvarmalar devam ediyor. Siz dua edin de İslam ve iman üzere buluşmak hepsi için mümkün olsun.
Sabır imtihanına devam…
Asıl önemli nokta şurası ki; bizim bitti zannettiğimiz sıkıntılar renk değiştirerek yeniden akın etmiş. Cibril amcanın kardeşi, ona ineklerini bırakmış. İneklerine 12 ay bakacak ve karşılığında da ziraat mevsiminde tarlasını sürmek için yaralanacak. Yaklaşık beş yıldır beslediği inekler vardı evinde.
Bir gün yeğeni eve gelir ve “Benim ineklerim dinimizden çıkmış bir kimsenin tarlasını süremez. Git sana kendi dinin ve inandığın tanrın inek versin!” diye meydan okuyup inekleri alır ve oracıkta satar, parasını cebine koyar sırıtarak... Köy şartlarında eli kolu bağlı, her şeyini kaybetmiş bir amcanın hüzünlü bakışları arasında…
Neye uğradığını şaşıran Cibril amca, beş yıllık bakım için kendisine bir ücret vermesi gerektiğini, bunu verirse alacağını söyler. Yeğen gene meydan okumaya devam eder, “İstiyorsan git beni karakola şikâyet et. Ama sana bakım ücreti ödemeyeceğim.”
Cevap Müslümanın izzetine yakışan bir tonda gelir. “Senin bu yaptıkların için seni sadece var ve bir olduğuna inandığım Allah’a şikâyet ederim. Seni karakola da şikâyet edecek değilim.” Köyden ayrılır yeğen. Çok şey başarmış olmanın gururuyla…
Hüzün…
Cibril amaca dertli, ziraat mevsimi geldi, tarlalar sürülecek ve işlenecek. Aksi halde geçim zor. Beraberce dinliyoruz bu dramatik hikâyeyi misafirimle... Misafirimin gözlerine baktım, o çoktan hazırlanmıştı bu meydan okumanın karşılığında vereceği cevabı… Çünkü yeğeni Cibril amcayı gerçekten çok doğru bir adrese teslim etmişti. “Sana rabbin versin’” demişti. O da razı olmuştu. Allah gökten inek yağdırmayacağına göre, bunu bir kuluna havale edecekti.
Allah bir başka kulunu göndermiş
Meğer bizim misafir, bir dizi hizmetiyle beraber, ta 6000 km’lik yoldan, bu meydan okuyuşa bir cevap vermek ve “Evet, Allah verir, hem de hesapsız… Hem de verirken sadece alanı değil, bir de vereni sevindirir…” demek için gelmişti.
Bu konudaki sorunu halledebilecek birisine ilgili ödemeyi yaptı. Şimdi Cibril amcanın bir çift ineği be tarlasını işleyeceği pulluk vb. aletleri var. Hem de kendisinin. Hem de kimseye minnet duymayacak. Bunlar benimdi, diye geri istemeyecek.
Vellâhu alâ külli şey-in kadîr…