Fetö : “En köklü bin senelik çınarlar, serviler bile şiddetli, sürekli bir fırtına karşısında mukavemet edememiş devrilmişlerdir. Devrilmeyen kalmamıştır. Devrileceklerinden hiç şüpheniz olmasın, devrilip gideceklerdir!” diyor son videolarından birinde. Kendi hedefini netleştiriyor, tutuklu tutuksuz bağlı elemanlarını yönlendirip motive ediyor. Yani esmeye devam edecekler. Peki, fetö tek başına mı? Elbette hayır o sadece bin yıllık nefretin ve saldırının cisim bulmuş son hali ve bunun farkındaki hedefini “Bin Yıllık Çınarı Devirmek” olarak belirliyor.
Hal böyle iken keşke bin yıllık çınarın varisleri oyunda oynaşta, avda toyda deme şansımız olsaydı. Hiç olmazsa en küçük tehlike anında işaret fişeğini gören gelir, birleşir gereğini yapardı. Ama varisler kavgada, gürültüde, geçmiş üzerinden hesaplaşmaları derinleştirme ve daha kötüsü bundan pay kapma peşinde. Herkes çınarın bir kökü üzerinden gelen bir dala yapışmış diğerlerini reddetmek için iftira, çarpıtma, olmadı delil üretme yolu ile onlardan kurutulmayı kuruyor kıt aklınca. Yani çınarın bazı kökleri sökülecek yok farz edilecek o kökten gelen dallar budanıp yakılacak fakat aynı zamanda çınar eskisinden görkemli büyük ve güçlü olacak. Kargaları daha fazla güldürmeden bu akıl tutulmasından nasıl kurtulacağız bilmiyorum. Dedesinin Abdülhamit zamanında zulüm gördüğüne inanla Atatürk zamanında zulüm gördüğüne inanların kan davası bu milletin geleceğini daha ne kadar karartacak derken çatışma Selçuklu dönemine kadar uzatılıyor Ahi ve Mevlevilerin çatışması gibi abes, tarihi kaynaklara aykırı proje kitaplar basılıyor. Film projesi yapılıyor. Ve umarım duyduklarım yanlıştır Konya’da özel bir üniversite buna sponsor oluyor. “Biz bu topraklara sevgiden başka tohum ekmedik” diyen Mevlana ve Hacıbektaş’ı karşı karşıya getirmek nasıl bir hadsizliktir! İzahını anlayışınıza bırakıyorum.
Sıra manevi önderleri paylaşmaya gelmiş de haberimiz yok…
Oysa biz gençlere ne diyorduk: Bu topraklarda büyük uygarlıklar kuruldu. Frigler, Hititler, Roma İmparatorluğu ve sair ama hiçbiri 300 yılı geçemedi. Ne güçler ne ordular ne saltanatlar gördü Anadolu ama kimse kalıcı olamadı. Çünkü bu topraklar her dönemde siyasi ekonomik sosyal her bakımdan 8,1 şiddetinde bir depremle sarsılan dünyanın en kritik noktasıdır. Sebepler değişse de bu hiç değişmedi. Bu yüzden bilenler çok iyi bilir ve kendileri bilip bize küçük gösterse de bizim hiç küçümsememiz gerekir ki; Biz bu topraklarda 1000 bin yıldır yaşıyoruz. Öyle veya böyle bin yıldır aynı türküleri söylüyoruz. Barışı ve adaleti sürekli olamasa da sağladığımız uzun dönemler oldu. Hakikat medeniyetini kurduk. Amerikalılar der ki: Biz bunu bir kez yaptık, bir kez daha yapabiliriz. Öyle ise biz şunu rahatlıkla söyleye bilir ve çocuklarımıza öğretebiliriz:
Biz bunu bin kez yaptık! Bir kez daha yapa biliriz…
Ve yapacağız da her şeye rağmen! “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allah’ım” duası ile yolumuza devam edeceğiz. Bin yıllık ve daha ötesindeki tarihimizi bir bütün olarak kabul edeceğiz. Her dönemi ve lideri kendi zamanındaki şartlara göre değerlendireceğiz. Ne kusursuz, tapılacak bir kahraman haline getireceğiz ne saçma sapan iftiralarla hain damgası vurmaya çalışacağız. İçindeki nefret, kin ve bağnazlık yüzüne diline vurmuş olanların edepsiz seviyesinden uzak duracağız.
Dünyanın hiçbir milletine nasip olmamış köklü geçmişimizdeki siyasi, fikri ve manevi bütün önderler, abide şahsiyetler doğrusu yanlışı ile bizim tarihimizin kıymetli bir köşe taşıdır. Birinden bile vazgeçemeyiz. Bu bakış açısı ile eğitim sistemimiz tazelenmeden sloganik Tv dizileri ile bir yere varılmaz.
Tüm ayrılıklar eski kökler üzerinden başlatılır. Zemin oradan hazırlanır. Kendi devletine milletine düşman öyle yetiştirilir. Yıllarca bu ülkede yapılan budur. Din de, din karşıtlığı da siyasi odakların üç günlük çıkarına göre yanlış ve abartılı kullanılmıştır. Allah’ın hiçbir peygamberine “bulunduğun devleti yık benim için devlet kur” şeklinde emrini görmedim. Hz. Peygamber (s.a.v) döneminden sonra hiçbir dönemde de dinin kusursuz uygulaması mümkün olmamıştır. Bu da doğal ve insani bir durumdur. Aslolan iyi niyetle çabadır. Kimse hatadan günahtan yanlıştan vareste değildir. Devlete adalet ve güvenliği sağlamak, inanlara erdemli bir inan olarak bunun için mücadele etmek yolunda tavsiyeler vardır Kuranı Kerim’de. Dinde esas insanın kendi dünya imtihanını, tekâmül sürecini sağlıklı tamamlamasıdır.
Cumhuriyet nesli olarak sadece yanlış laik uygulamalardan değil cüppesinin içinde farklı din yaşayanlar ve başka ülkelerin kendi siyasi travmalarını taşıyan Müslüman düşünürlerin kitaplarından İslam’ı yanlış öğrendiğimizi fark etmek ve bununla yüzleşmek zorundayız. Artık falancı filancı değil; Ben bu bin yıllık çınarın ne bir kökünden vazgeçerim ne de bir yaprağından diyen nesiller yetiştirmek zorundayız!
Allah’ın yardımı ile hiç kimseye Bin Yıllık Çınar’ı devirme keyfi yaşatmayız! Kendimiz içeriden kökleri kesip, dalları çürütmezsek…
Hayırlı Cumalarımız olsun cem olma niyeti ile…