Hz. Peygamber’in binek duasının düşündürdükleri
Hadis kaynaklarında Peygamberimizin şu duaları bineklere binerken okuduğu ve bizlere de okumayı tavsiye ettiğini öğreniyoruz:
Elhamdülillahillezî sehhara lenâ hâzâ. Vema künnâ lehû mukrinîn ve innâ ilâ Rabbinâ lemünkalibûn.
Allâhü Ekber. Allâhü Ekber. Allâhü Ekber.
Elhamdülillah. Elhamdülillah. Elhamdülillah.
Lailahe illâ ente sübhaneke innî zalemtü nefsi fağfir lî zünûbî innehu Lâ yağfiruz zünûbe illâ ent.
"Bu binekleri bizlerin emrine veren Allâh'a hamdolsun. Yoksa biz bunlara güç yetiremez/söz geçiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimize dönüp gidicileriz. Allâh en büyüktür... Hamd olsun O Allâh'a..”
Ya Rab! Senden başka ilah yoktur, Seni tenzih ederim. Şüphesiz ben kendime zulmettim. Sen bağışla günahlarımı. Muhakkak senden başka günahları bağışlayacak hiç kimse yok."1
Gökler ve içindekiler, yer ve içindeki tüm her şey biz insanların emrine verilmiş, hizmetine sunulmuştur. Her çeşidi ile kullandığımız binekler de öyle.2 Bu ister hayvan olsun, ister araba. O hayvanları uysal bir halde bizim emrimize veren de Allâh'tır. O arabaları bizim kullanımımıza sunan da. O arabaların demiri, plastiği ile tüm hammaddesi O'nun. O hammaddeyi motor/kaporta haline getiren insan beyni ve insan gücü de O'nun. O arabanın yakıtı da O'nun. Arabayı kullanma gücünü de bize veren O. Bütün bunları O bize vermeseydi, biz yerimizden kıpırdayabilir miydik?
"Eğer biz dileseydik oldukları yerde Onların bünyelerini, şekillerini değiştirdik, ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi, ne de geri gelmeye."3
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur.” 4 “O, size yeri beşik kılmış ve doğru gidesiniz diye yeryüzünde size yollar yaratmıştır.”5 “Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, degişik renklerde ve simsiyah yollar yaptık.” 6
O'nun tüm bu nimetleri içerisinde yüzüp sonra da O'nu hatırlamama, O'na şükretmeme ne büyük bedbahtlık! O halde, o bizim emrimize sunulan vasıtayı Allâh'ın emirleri doğrultusunda kullanmalı, alacağımız tüm tedbirlerle birlikte bu dualarla onu kullanarak her türlü kaza-belaya karşı kendimizi koruma altına almalıyız. Zaten dua bir çeşit manevi sigortadır.
Ashab bineklerine bindiklerinde, tabutla başlayacak olan ahiret yolculuğunu düşünürler ve kendilerini ahirete hazır ederlerdi. İşte biz de Kur'ân âyetlerinden alınan bu dualarla ahireti hatırlıyor, yaptıklarımızdan hesaba çekilmek için Rabbimize döneceğimizi düşünüyoruz. Zira nereye gidersek gidelim, hangi yolda olursak olalım, sonunda biz O'na döneceğiz. Tüm yolların Roma'ya değil Allâh'a çıktığını görüp anlayacağız.
Öyleyse son model arabalara da binsek, geçici dünya nimetleri içinde kaybolmak, o nimetlere dalıp Allâh'ı ve ahireti unutmak yok. O nimetleri şeytani yollarda kullanmak hiç caiz değil. Çünkü yol da O'nun, nimet de O'nun, bizler de O'na aitiz.
İşte bu yüzden hep O'na olmalı hamdimiz ve şükrümüz. Hep O'nu yüceltmeli tekbir ve tehlillerle kâlimiz ve halimiz. Hep O'nun uğrunda harcanmalı enerji ve mallarımız. Hep O'nun yolunda O'na koşmalı atımız ve arabamız.
Ve kulluğumuzdaki eksikliklerimiz, densizlik ve günahlarımız gelmeli, nankörlüğümüz gelmeli gözümüzün önüne ve O'na sığınıp O'ndan bağışlanmak dilemeliyiz O'nun ve Rasulü'nün diliyle.
Şimdi bu dualarla yola çıkan, arabasına binen bir kimse, yanlış hedeflere doğru yol alabilir mi, arabasıyla başkalarına hava atabilir mi? Kendine ve başkalarına zarar verecek şekilde kuralları çiğneyebilir mi? Arabasında ve arabasından indikten sonra günahlara dalabilir mi? Elbette ki hayır. Demek oluyor ki dualar, bizi hep iyiye güzele yönlendiriyor ve kötülüklerden alıkoyuyor.
Kaynaklarımızda Peygamberimizin, deniz yolculuğunda, gemiye binerken Hz. Nuh Peygamber’in duası olan şu ayetin okunmasını tavsiye ettiği ve bu duayı okuyanların Allah’ın izniyle boğulmaktan korunacakları yer almıştır: 7 "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir."8 “Onlar, Allah'ı gereği gibi tanımadılar.” 9
Bu açıklamalardan sonra sözü şöyle bağlamak istiyoruz: Sözgelimi bir otobüse binen 30-40 kişi, bir uçağa-trene binen yüzlerce Müslüman bu duaları bilinçli bir şekilde okusa, tedbirler alınsa, mola saatleri namaz vakitlerine denk getirilip namazlar kılınsa bu kadar kaza olur mu yahut kazalarda eksilme olur mu?
ANKARA-KONYA, KAYMAK GİBİ BEŞ SAAT!
Eskiden git gel Konya altı saat, derlerdi. Tabii bu söz, Konya’nın önemli merkezlere uzaklığını anlatmak için kullanılırdı. Geçenlerde (21 Eylül 2006) yaptığımız bir yolculukta bu durum bizim hayatımızda gerçekleşti.
Ankara’dan Konya’ya gelmek için, şehrimizin saygın diye bilinen şirketlerine ait olan son model bir otobüse bindik. Üç saatlik yolu tamı tamına beş saatte aldık. Nasıl olduğunu anlatayım:
Saat 21.00 otobüsüne bindik, binek duamızı ve yedi Ayet-İ El-Kürsî’yi okuduk, yola çıktık. Her şey yolunda giderken, Kulu makasına gelmeden otobüsün alarm kornası çaldı ve durduk. Otobüs bozulmuştu, beklemeye başladık. Nihayet bir saat sonraki aynı şirkete ait olan araba geldi, valiz ve çantalarımızı ona aktarıp bindik. Zaten otobüsün yarıdan fazlası boştu. Bu arada bizim otobüsün yapıldığı haberi geldi, tekrar ona binmemiz istendi. Bir iki itiraz edenlerimiz olduysa da çaresiz ona bindik. Tam yerleştik ki otobüs yine çalışmadı. Gecenin bir yarısı sinirler gerilmeye başladı. Epey bir uğraşıdan sonra otobüs çalışır gibi oldu, yola revan olduk. Kulu’da yolcu indirmek için durduğumuzda otobüs yine arızalandı. Epey bir uğraştan sonra çalıştı ve gecenin üçünde eve gelebildik. Böylece kaymak gibi beş saatte şehrimize, toplam altı saatte de evimize ulaşmış olduk.
Peki, bunları niye anlattım size. Tabi ki laf olsun diye değil. Öncelikle duyarlı bir tüketici olduğumuzu anlatmak için.
İkincisi bu olaydan hepimiz ders alalım diye. Şöyle ki, son modelde olsa teknik bizi yarı yolda bırakabilir. Ona aşırı derecede güvenip Allah’a güvenimizi kaybetmemeliyiz.
Üçüncüsü arabamız son modelde olsa, bakımını yaptırmalı, kul olarak tedbirimizi aldıktan sonra Allah’a güvenmeliyiz.
Dördüncüsü saygın şirketlerimizin mübalağalı reklâmlarının asılsız olduğu böylece ortaya çıkmış oldu. Hani yolda kalmazdık, hani eksper gelir, yolcu en kısa zamanda hedefine ulaştırılırdı. Bu sıradan bir arızaydı ve böyle oldu. Allah korusun daha ciddi bir kaza yahut arıza olsaydı ne olurdu?
İlgili ve yetkililerimizin dikkatlerine arz olunur.
Dipnotlar:
1-En-Nevevi, el-Ezkar, s, 152; Nesâî, Amelülyevm, s, 588; 43 Zuhruf 13-14
2- Bkz. 6 Enam 142; 16 Nahl 5-8; 23 Müminun 22; 36 Yasin
3- 36Yasin 67
4-10 Yunus 22.
5-43 Zuhruf 10.
6-35 Fatır 27.
7-Bkz. Nevevî, el-Ezkâr, s, 199.
8-11 Hud 41.
9-6 Enam 91, 22 Hacc 74, 39 Zümer 67.