'Bipolar bozukluk nedir' sorusu STV'de yayınlanan Küçük Gelin dizisinde rol alan ve geçen ocak ayında kaybolması ile gündeme gelen oyuncu Orhan Şimşek'in babası Ali Şimşek'i bıçakla boğazını keserek öldürmesinin ardından günün en merak edilen sorusu haline geldi. Bipolar bozukluk nasıl anlaşılır, belirtileri nelerdir, bir kişinin bipolar rahatsızlık geçirdiğini nasıl anlarız? Uzmanlar bu sorunun cevabını bakın nasıl veriyor...
Orhan Şimşek kaybolmuştu
STV ekranında yayınlanan "Küçük Gelin" dizisinin başrol oyuncusu Orhan Şimşek, geçen Ocak ayında kaybolmuş ve iki gün sonra evine dönmüştü.
Annesi hastalığını duyurmuştu
Oğlunun “Bipolar Bozukluk” adı verilen psikolojik rahatsızlığı olduğunu belirten anne Müyesser Şimşek, o dönem yaptığı açıklamada “Kendisinin bipolar bozukluk rahatsızlığı var. Üç aydır ilaçlarını kullanmıyordu. Hastalığı nüksetti. Atakları vardı. Evde çıktı ve gitti. Şu an nerede biz de bilmiyoruz. Emniyet araştırıyor. Çok üzgünüz, bir an önce bulunur inşallah” diye konuşmuştu.
Bipolar bozukluk nedir?
Halk arasında manik depresif olarak bilinen, iki uçlu duygu durum bozukluğu olan bipolar bozukluk hastalığına dikkat çekmek için 30 Mart, tüm dünyada Dünya Bipolar Günü olarak kutlanıyor.
En ünlü bipolar hastası Vincent Van Gogh'un doğum günü olan 30 Mart’ta bipolar bozukluk hastalığı için farkındalık yaratılması amaçlanıyor.
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi, NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Gökben Hızlı Sayar, bipolar bozukluk hastalığını anlattı.
Bipolar afektif bozukluk ya da diğer isimleriyle manik depresif, iki uçlu duygudurum bozukluğunun psikiyatrinin en gizemli hastalıklarından birisi olduğunun altını çizen Sayar, gizemin iki sebebin ilkinin hastalığın getirdiği duygusal dalgalanmalar olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:
Hastalığın depresyon döneminde neredeyse elden ayaktan düşen, kendine güvensiz, karamsar, çökkün olan kişi, hastalığın manik dönemine girdiğinde aşırı canlanır, kendine güveni başını belaya sokacak kadar artar, bir anda yatırımlar yapmaya, riskli kararlar almaya başlar.
Depresyon döneminde parmağını kıpırdatmaya takati olmayan kişi gider, yerine geceleri bir iki saat uyuduğu halde sürekli koşturan, enerjisi bitmek bilmeyen bir kişi gelir. Bu değişkenlik hastanın yakın çevresindekiler için oldukça şaşırtıcı olur.”
Hastalığın ikinci gizeminin ise hekimleri şaşırttığına vurgu yapan Dr. Gökben Hızlı Sayar, tıp dünyasında yaşanan bütün gelişmelere rağmen, bipolar afektif bozuklukta beyinde neler olup bittiğinin tam olarak bilinememekte olduğunu ancak araştırmaların beyinde bozulan mekanizmalarla ilgili ipuçları verdiğini ifade etti.
Dr. Gökben Hızlı Sayar, şöyle devam etti:
“Beynin çalışmasında, sinir hücrelerinde “reseptör” adı verilen, hücrenin diğer hücrelerden gelen sinyalleri algılayan “antenleri” ve “nörotransmiter” adı verilen, bir sinir hücresinden diğerine mesajlar taşıyan “kimyasal postacılar” büyük önem taşır. Yapılan araştırmalarda bipolar afektif bozuklukta bu iki yapının bozulduğu gösterilmiştir. Kimyasal postacılar hastalığın gelişiminde önemli rol oynadıkları için tedavide de kimyasal düzenleyiciler oldukça önemlidir.
Beyin sistemlerindeki bozuk çalışma nedeniyle birbiriyle yarışan düşünceler, bir konuya odaklanamama, konuşurken konudan konuya atlama sık olarak izlenir. Kimyasal iletimdeki bozulma aynı zamanda duygusal dalgalanmalara da sebep olur. Mani, depresyon, hipomani ve normal ruh hali dönemleri sarkaç gibi birbirini takip eder.
PET (Positron Emission Tomography) adı verilen ve damar yolu ile enjekte edilen, metabolik radyoaktif ajanların biriktiği normal veya patolojik dokuları görüntüleyen nükleer tıp inceleme tekniği ile yapılan çalışmalar bipolar beyindeki bazı bozuklukları göstermiştir. Bu çalışmalara göre beyinde dopamin, serotonin ve norepinefrin olarak bilinen kimyasal postacıları salan hücrelerin yoğunluğunda artış saptanmıştır. Bu moleküller sinir hücrelerinin haberleşmesinde önemlidir.
Duygunun düzenlenmesi, strese verilen cevap, haz alma, ödül mekanizmaları, muhakeme becerisi, dikkat ve bellek gibi birçok beyin fonksiyonunda görev alırlar. Hastalığın aktif döneminde olmasalar dahi, bipolar hastaların beyinlerinde bu moleküllerin aktivitesinde, hastalığı olmayanlara göre ortalama %30 artış izlenmiştir. Moleküllerin çalışması normalde beklenenin ne kadar üzerindeyse, kişinin dikkatinin de o denli bozuk olduğu da çalışmalarda gösterilmiştir. Bipolar afektif bozukluk tedavisinde sıklıkla kullanılan lityum ve valproik asit gibi maddeler, bahsedilen bozukluğu dengeye koyarlar.
Genetik sebeplerden de olabilir
Bipolar bozukluğun bazı ailelerde daha sık görülmesi, hastalıkta saptanan beyin kimyasındaki bozukluğun genetik bir sebebinin olabileceğini düşündürür. Bipolar afektif bozukluk, toplum içinde % 2-3 oranda görülürken, anne ya da babasında bipolar bozukluk olan bir kişinin hastalığa yakalanma ihtimali % 12-15 civarındadır. Tek yumurta ikizlerinin genetik olarak birbirinin eşi olduğu bilinir. Bu durum hastalıkların genetik geçiş oranlarını ölçme konusunda oldukça yardımcıdır. Tek yumurta ikizlerinden birisinde bipolar afektif bozukluk varsa, diğer ikiz eşinde de hastalık görülme oranı % 85’tir. Bu yüksek oran, hastalıkla ilişkili kimyasal denge bozukluğunun büyük oranda genetik geçiş ile gerçekleştiğini düşündürür.
Kimler Bipolar bozukluğa yakalanır
Bipolar bozukluk genellikle ergenlik döneminde veya erişkinlik döneminin başında başlar ve hayat boyu sorun olmaya devam edebilir. Erkek ve kadınlarda bu bozukluk eşit oranda görülür ve ırk, eğitim, meslek veya gelir düzeyi sebebiyle farklılık göstermez.
Bipolar bozukluğa ne sebep olur?
Bipolar bozukluk, şeker veya kâlb hastalığı gibi tıbbî bir hastalıktır ve kişinin beynini, dolayısıyla da duygudurumunu etkilemektedir. Bu rahatsızlığa sâhip olmak kimsenin suçu veya hatası değildir. Unutulmamalıdır ki “kimse isteyerek hasta olmaz”.
Bipolar bozukluğun sebebi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak araştırmalar, beyinde duygudurumun normâl düzeyde kalmasını etkileyen bâzı anormâllikler olduğunu göstermiştir.
Bipolar bozukluk âilelerde nesiller boyu görülme eğilimi göstermektedir ve bipolar bozukluğun birçok vak’ada katılım yoluyla geçtiği düşünülmektedir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin üçte ikiden fazlasının bu bozukluğu veya depresyonu olan en az bir yakın akrabası vardır; alkol ve madde kullanım bozukluğu da tanı konmamış bir duygudurum bozukluğunun alâmeti olabilir. Bu da genetik faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Fakat yine de, bu hastalığa sâhip bireylerin çocuklarında hangi oranda görüleceği bilinmemektedir.
Sorumlu olan genler henüz tam olarak tesbit edilememiştir, ancak çalışmalar bütün hızıyla devam etmektedir ve hekimler bu çalışmaların sonuçta bipolar bozukluk için daha iyi ilâçların tasarlanmasına ve muhtemelen gen tedavisine (yâni, genetik bilgilerin vücut işlevlerini kontrol etme biçimini değiştiren tedavilere) yol açacağına ihtimâl verilmektedir (Oral 2005).
MANİ
Mani, doktorların anormâl olarak yükselmiş veya “taşkın” duygudurumu târif etmek için kullandıkları terimdir.
Mani belirtileri her bireyde farklı olabilir. Bir manik dönemin erken evrelerinde kişiler hipomani adı verilen küçük veya hafif duygudurum yükselmeleri yaşayabilir ve son derece aktif olmalarına yol açan enerji artışı hissedebilirler. Ayrıca “kendilerini çok iyi hissetme” duygularıyla dolar (msl. “En büyük benim”), fiziksel ve zihinsel verimlilikte artış gösterirler. Buna ek olarak, mani sırasında son derece konuşkan, daha girgin, girişken, atak ve fevrî olurlar ve çoğu zaman çok az uykuya ihtiyaç duyarlar.
Hipomanik dönemler kişiye eğlenceli ve verimli geldiğinden, hastalar bâzen davranışlarının olağandışı olduğunu fark etmezler. Çoğu zaman bir sorun olduğunu ilk fark eden dostları, âileleri veya iş arkadaşları olur.
Maninin şiddeti arttıkça, kişinin muhakemesi çoğu zaman büyük ölçüde bozularak, âni itkisel (fevrîce) kararlar vermelerine ve pervasızca davranışlara kapılmalarına yol açar (msl. aşırı para harcama, gelişigüzel cinsel ilişkiye girme veya tehlikeli araba kullanma). Manik dönem sırasında öfke, aşırı şüpheci ve hâttâ saldırganca davranış görülmesi hiç de nâdir değildir.
Çok şiddetli mani dönemlerinde, kişi hezeyanlar (sanrı: ikna yoluyla değiştirilemeyen ve sâdece kültürle izah edilemeyen yanlış inançlar) veyahallüsinasyonlar (varsanı: msl. sesler duyma veya görüntüler görme) gibi psikotik belirtiler yaşayabilir.
Mani belirtileri her bireyde son derece farklı olabilmektedir.
En sık görülen belirtilerden bâzıları şunlardır:
. Çok enerjik olma,
. Kolayca sinirlenme,
. Çok az uykunun yeterli olması,
. Her zamankinden ve herkesten daha önemli olduğunu hissetme,
. Zihnin yeni ve heyecan verici fikirlerle dolu olması,
. Daha konuşkan olma,
. Aşırı para harcama,
. Kişiliğine özgü olmayan davranışlarda bulunma.