AK Parti’de Mustafa Çevik’in istifasının ardından yönetim de istifa etti ya…
Şimdi kim il başkanı olacak ve yeni il başkanı nasıl bir yönetim kuracak, sorusu kafaları kurcalamaya başladı…
Derken piyasa isimden geçilmiyor…
Şimdi ben ‘olmaz’ dediklerime, olmayacaklarına inandığım için olmaz diyeceğim…
Toto oynamak gibi bir şey bu.
Bu zatlar da kendileriyle bir derdim olmadığını bilirler…
Misal, AK Parti il başkanlığı için ismi geçenlerden Ziya Özboyacı olmaz…
Seyit Karaca olmaz.
Suat Altınsoy olmaz.
Sonra Seyit Karaca ve Suat Altınsoy’u milletvekili yapın, il başkanı yapıp da ne olacak…
Enerjilerini daha iyi bir yolda harcasınlar…
Olmazları önümüze serince, geriye kimler kalıyor?
Faruk Dügen, Selçuk Öztürk ve Ercan Uslu…
***
Yok, sevmedim bu yaklaşımı…
Şimdi bu yazıyı yazarken ‘olur’-‘olmaz’ demenin incitici yanlarını fark ettim…
Bari şöyle olsa…
İl başkanlığı için adı geçen kişiler bir araya getirilse ve ‘hadi güzel bir teşkilat oluşturun’ dense…
Bunca güzel adam da ‘Konya’nın kazançlı çıkması için’ fedakârlıkta bulunsa…
***
Mustafa Çevik’in adaylığından beri ortada bir ‘kazanan’ bir de ‘kaybeden’ taraf bırakılıyor.
Misal; ‘Çevik kazanan, Dügen kaybeden’di ilkin…
Şimdi Çevik kaybeden oldu… Peki ya kazanan kim?
***
Ekrem Erdem, “Talep bizden geldi. Karşılıklı rızayla yapılmış istifalardır. Kongreden kaynaklı sıkıntılar vardı, birlik ve beraberlik oluşması için karşılıklı oturuldu, konuşuldu ve bu sonuç ortaya çıktı” diyor…
‘Birlik ve beraberlik oluşturulması’ için, il başkanı ve yönetimi istifa ettiriliyor yani…
Bari gerçekten böyle olsa, ‘kazanan’ ve 'kaybeden’ kimse olmasa.
***
AK Parti Konya Milletvekili Hasan Angı, konunun genel merkezin takdiri olduğunu söyledikten sonra “Kongre döneminde delegeler üzerinde yönlendirme yaptığıma dair haberler çıktı. Bunlar asılsızdır. Bu bir demokratik yarıştır” diyor.
Demokratik yarıştan geriye kalanlara baktığımızda, doğrusu ortada iyi bir tablo göremiyoruz. Demek ki ağızlara sakız edilen demokratik yarışın her türlü gereğini vaktiyle yapmak gerekiyor; yani her adımda ‘demokrat’ olmak.
Angı’daki savunma psikolojisi de son tahlilde ‘kaybeden’ tarafta kaldığını gösteriyor. Oysa kazanan ve kaybeden ayrımında bulunmak, dedim ya boş iş…
***
AK Parti Konya Milletvekili Orhan Erdem ise “Teşkilatın kongre süreci böyle geçmeseydi çok daha iyi olurdu. Bu karar Genel Merkezin, verdiği bir karardır. Başbakan’ın takdiridir. Bu olayı şahıslara indirmeyi doğru bulmuyorum” diyor.
O da ‘konuyu şahıslara indirmeyerek’ birilerini aklama telaşında.
***
Hafta sonunda AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı ile de görüştüm. Kabakçı en makul çözümü öneriyor. Diyor ki: Biz milletvekilleri görüşlerimizi açıklamak dışında sürece müdahil olmamalıyız. Herkes bu durumdan Konya’nın kazançlı çıkması için çaba sarf etmeli. Şahıs öncelikli değil Konya öncelikli bir yönetimin ortaya çıkması için emek harcanmalı…
Doğru söze ne denir?
***
Olayı şöyle yorumlasak iyi olacak:
Ne Faruk Dügen kaybetmiştir…
Ne Mustafa Çevik…
Ne de Hasan Angı…
Üstelik kazanan Başbakan Erdoğan da değildir.
Şimdi Çevik’in yönetimindeki tüm isimleri de dışlamadan, grupçuluğu bir kenara bırakarak ‘Konya için’ güzel bir yönetimin ortaya konulmasını beklemek durumundayız.
Ercan Uslu olmuş, Faruk Dügen olmuş, Selçuk Öztürk olmuş elbette önemli…
Lakin daha da önemlisi, ‘il başkanı’ olacak kişinin samimi niyetle partililere kucak açabilmesidir…
Şimdi bir tek doğrunun 3 yanlışı götürdüğü dönemi yaşıyoruz.
Bir tek doğru hamle bekliyoruz yani…
Yoksa kaybeden Konya olur.