Çocukluğumu hatırlıyorum, 70'lerden 80'lere geçiş yılları. Araplar'ın toprak damlı kerpiç evleri, çıkmaz sokakları, sıcak insanları. Her evin küçük de olsa hayatadı verilen yeşillikli, çiçekli avluları. Ramazan geceleri, bayram günleri, düğünler, cenazeler. Her biri kendi halinde ve komşuluk kavramının içini dolduran, dar gelirli ama cömert gönüllü insanların imanlı dünyasını yansıtan muhteşem zaman dilimleri.
Bilye oynayan, topaç çeviren, çelik çomak oynayacağım diye koşturan masal çocuklarıydık sanki her birimiz. Bakkaldan aldığımız cikletten çıkan artist resimleri, futbolcu resimleri biriktirme merakı. Telden yapılan, makara tekerli oyuncak arabalar, bilyeli tekerleklerle yapılıp üzerinde birinin itmesiyle giden araçlar, yağmur yağınca, yağmurdan bulgurdan toplayıp mahallede bir kadının pişirdiği bulgur pilavı ziyafetleri... Daha neler neler...
Her şey nasılda geçiverdi gözümün önünden ve zamanın içinden. Belki zor yıllar, belki şimdiki kadar her şey bu kadar bol değil, ama elde olanın değerinin bilindiği, paylaşmanın günlük hayattan sayıldığı, dayanışmanın, imecenin ne kadar önemli olduğunu yaşayarak öğrenildiği zamanlar. Evet burada sözü şiire bırakmak istiyorum. Lütfen her mısrasını, her kıtasını gözünüzde canlandırmaya çalışarak okuyun. Yaşı genç olanlar bir hayal dünyasına dalarken, yaşları müsait olanlar o yıllara, o sokaklara, o mahalleye gideceklerdir.
BİR EV VARDI
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Dolgun bir konak, taşkın bir saray,
Zengin bir malikane değil...
Kerpiçten yapılmış,
Mütevazi, müstakil...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Avlusundaki gül kokuları
Hane halkının gönlüne sinen...
Masalsı bir günün ardından
Perdeleri inen...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Muhabbetle açılırdı kapıları
Ne zaman bir dost sesi duysa.
Kocamandı, insan yüreği kadar
Oysa...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
İçindekilerin gönülleri zengin,
Gelirleri orta halli...
Dosta, arkadaşa, akrabaya,
Adresi belli...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Demli çay kıvamında sohbetlerle
Mangal ateşinde kestane patlayan...
Sıcacık misafirlerle, komşularla
Her akşamı bayram gibi kutlayan...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Dede, nine, anne, baba
Hatta hala teyze öğretmen gibi
Bahsederlerdi ahlaktan, dürüstlükten
Eksiksiz hayat mektebi...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Sabah ezanlarıyla birlikte
İnsanlar gibi uyanan...
Dualarla örülü duvarlarıyla
Hayatın her mihnetine dayanan...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Odasında asılı dururdu
Takvim, saat ve kur"an...
Zamana karşı
Öyle imanla ayakta duran...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Üç günlük dünyada
Mihmanı olduğum, barındığım...
Hayatın kirinden , pasından arındığım...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Çocuk sesleri taşardı sokağa
İnsan feryatları değil...
Aradığım şu gökdelenler
Şu apartman katları değil...
Bir evdi...
Çocukluğumu hatırlıyorum, 70'lerden 80'lere geçiş yılları. Araplar'ın toprak damlı kerpiç evleri, çıkmaz sokakları, sıcak insanları. Her evin küçük de olsa hayatadı verilen yeşillikli, çiçekli avluları. Ramazan geceleri, bayram günleri, düğünler, cenazeler. Her biri kendi halinde ve komşuluk kavramının içini dolduran, dar gelirli ama cömert gönüllü insanların imanlı dünyasını yansıtan muhteşem zaman dilimleri.
Bilye oynayan, topaç çeviren, çelik çomak oynayacağım diye koşturan masal çocuklarıydık sanki her birimiz. Bakkaldan aldığımız cikletten çıkan artist resimleri, futbolcu resimleri biriktirme merakı. Telden yapılan, makara tekerli oyuncak arabalar, bilyeli tekerleklerle yapılıp üzerinde birinin itmesiyle giden araçlar, yağmur yağınca, yağmurdan bulgurdan toplayıp mahallede bir kadının pişirdiği bulgur pilavı ziyafetleri... Daha neler neler...
Her şey nasılda geçiverdi gözümün önünden ve zamanın içinden. Belki zor yıllar, belki şimdiki kadar her şey bu kadar bol değil, ama elde olanın değerinin bilindiği, paylaşmanın günlük hayattan sayıldığı, dayanışmanın, imecenin ne kadar önemli olduğunu yaşayarak öğrenildiği zamanlar. Evet burada sözü şiire bırakmak istiyorum. Lütfen her mısrasını, her kıtasını gözünüzde canlandırmaya çalışarak okuyun. Yaşı genç olanlar bir hayal dünyasına dalarken, yaşları müsait olanlar o yıllara, o sokaklara, o mahalleye gideceklerdir.
BİR EV VARDI
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Dolgun bir konak, taşkın bir saray,
Zengin bir malikane değil...
Kerpiçten yapılmış,
Mütevazi, müstakil...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Avlusundaki gül kokuları
Hane halkının gönlüne sinen...
Masalsı bir günün ardından
Perdeleri inen...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Muhabbetle açılırdı kapıları
Ne zaman bir dost sesi duysa.
Kocamandı, insan yüreği kadar
Oysa...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
İçindekilerin gönülleri zengin,
Gelirleri orta halli...
Dosta, arkadaşa, akrabaya,
Adresi belli...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Demli çay kıvamında sohbetlerle
Mangal ateşinde kestane patlayan...
Sıcacık misafirlerle, komşularla
Her akşamı bayram gibi kutlayan...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üstünde...
Dede, nine, anne, baba
Hatta hala teyze öğretmen gibi
Bahsederlerdi ahlaktan, dürüstlükten
Eksiksiz hayat mektebi...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Sabah ezanlarıyla birlikte
İnsanlar gibi uyanan...
Dualarla örülü duvarlarıyla
Hayatın her mihnetine dayanan...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Odasında asılı dururdu
Takvim, saat ve kur"an...
Zamana karşı
Öyle imanla ayakta duran...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Üç günlük dünyada
Mihmanı olduğum, barındığım...
Hayatın kirinden , pasından arındığım...
Bir evdi...
Bir ev vardı
Şurada,
Yolumun üzerinde...
Çocuk sesleri taşardı sokağa
İnsan feryatları değil...
Aradığım şu gökdelenler
Şu apartman katları değil...
Bir evdi...