Bazı olaylarla karşılaşırsınız. Ne diyeceğinizi ve bunu nereye koyacağınızı bilmek çok zor olur. Anadolu deyimiyle; “Doluya koysanız almaz, boşa koysanız dolmaz…”
Kendine özgü bir hayat ve yaşam tarzları olan Afrika insanı, uzun süren sömürge yıllarının ardından sözde özgür olmuş. Ama zalimler, giderken birçok önemli değeri de alıp götürmüşler. Her gelmek istediklerinde de kolayca girebilecekleri açık yerleri güzelce tahkim etmişler. Dillerini bırakmışlar mesela…Kültürlerini kazımışlar…Asla unutulmayacak derecede varlıklarını hissettirmişler…
Burkina Faso’da görev yaptığım okulun muhtelif pozisyonlardaki eleman ihtiyacı için müracaatlar aldık. Bir kişinin alınacağı bir işe, onlarca talibin olması, ülkenin işsizlik ve sosyoekonomik durumu açısından önemli. Bu durumu yaşım gereği yadırgamadım. Bana tanıdık da geldi. Lakin asıl üzerinde durmak istediğim başka bir sosyal yara var:
Afrika’da evlenme yaşı, batıyı görmüş ve batıl ile daha yakından yüzleşmiş toplumlara göre daha erkendir. Yakın zamana kadar çocukların eş seçme hakkı garip karşılanırmış. Acı da olsa, birçok kırsal kesimde hala aynısı devam etmektedir. Bazen delikanlı, bir düğün hazırlığını hisseder ama bunun kendi düğünü olduğunu son anda öğrenir. Hele evleneceği karşı cinsi, düğünden önce hiç görememiş onlarca evliliğe rastlamak mümkün.
Gelen adaylara evli mi,bekâr mı olduklarını sorduk. Bunu hiç biriniz garip karşılamadı biliyorum. Ama aday bekâr olduğunu söylerse, ona yeni bir soru daha sorulurmuş burada!“Çocuğun var mı?”“Adam bekârsa, bu soru da neyin nesi?” diyeceğinizi biliyorum. Zira önceleri bende bunu hayretle karşıladım. Ama ne var ki yirmi civarında adaydan üç kişi,“Bekârım ve bir çocuğum var” diye cevap verdi. Evli değil ama beraber yaşamaktan da rahatsız değil… Allah’ım sen affet bizi!
Hâkim ve zalim güçler, bu topraklardan ayrılırken, -göreceli bir ayrılık bu elbette- onların iffet ve hayâ duygularını da alıp götürmüşler. Bu yozlaşma sadece belirli bir dine veya kültüre mensup olanlara değil, tüm halka uygulamışlar. Garip ama gerçek bu…
Yerli arkadaşlardan, bu şekilde olan çarpık ilişkiler konusunda toplumun tepkisini sorduk. Beklediğimiz boyutta bir tepkinin yokluğunu, acı bir gerçek olarak öğrendik. Yani günaha alışmışlar. Günahı, günah olarak görememe hastalığı başlamış. Oysaki bu durum, günah işleme açısından ulaşılabilecek en acı ve vahim noktadır. Toplumların asıl helaki, yanlış karşısında sessiz kaldıklarında başlar.
İkinci gün bayanları aldığımız mülakattabekâr olduğunu söyleyen adaylara da aynı soruyu soramadık. Aslında nesil emniyeti sadece İslam’da özel önemarz eden bir husus değildir. İnsani fıtratını kaybetmemiş tüm din ve toplumlar nesil emniyeti konusunda hassasiyet içindedirler. Toplumları dik ve diri tutan önemli bir unsurdur bu... Ama söz konusu bir sömürge toplumu ve koloni olunca; ne kadar yıkım, ok kadar kazanç felsefesiyle bakmışlar.
Toplumun buna direnişi olmamış mıdır? Ne kadar direnebildiler? Elbette bunu ölçmek kolay değil. Lakin ellerini verdikleri, bir vakıa... İnşallah kollarını kaptırmazlar. Bu emperyalist düşünce ne belalı bir şeymiş! İnsanların ürünlerine ve nesillerine ifsat etmiş. Belki ürünleri geri getirmek mümkün de nesiller bozulunca toplamak zor. Adamlar, asırlar sonrası için de düzenlerine destek olacak ayakların ikamesi peşinde…
Biliyorum ülkemde yaşanan güncel tartımalar ışığında tanıdık geldi biliyorum. Tohumu eken hep aynı eller.
Allah akıl ve feraset versin tüm kullarına…