Her hikâyenin gerçek bir yönü vardır mutlaka… Hikâyelerde yer alan figürlerin mutlaka gerçek hayatla bağlantısı vardır… Hiçbir hikâye gerçek hayattan kopuk değildir… Her yazar yaşadığı ortamdan etkilenerek, sosyal, siyasi, ekonomik ve dini gidişatın etkisinde kalarak yazılarını kaleme alır…
Aşağıda kaleme aldığım hikâye rüyamda gördüğüm bazı olayların resmidir… Bilirsiniz rüyaların büyük bir kısmı yaşadığınız hayatın tezahürüdür… İçinde bulunduğum ahval beni böyle bir rüyaya sevk etmiş olmalı… Bu rüyada gördüklerim bana gerçek hayatta ki köpek ve kedileri anlattı… Anladım ki kedi ve köpekler, kedileşen ve köpekleşen insan suretindeki mahlûklardan çok daha değerlidir…
Bir gece rüyamda insan suretinde bir köpekle karşılaştım… Yanında kediler vardı… Kediler de insan suretine bürünmüşlerdi… Hepsi şık ve dekolte giyinmişlerdi… Kediler süslenmiş, bir ton boya-cila ile çirkinliklerini kapatıyor, estetik ameliyatları ile kendilerini satışa çıkarıyor, avret yerlerini izleyenlere sergiliyorlardı… Adeta fuhşiyyatın zirvesine tırmanıyorlardı…
Köpek ise onlara bayılıyor, yayılıyor, bazen köpekliğini unutup kendini aslan zannedip sağa sola kükrüyordu… Köpeğin etrafında kedilere göz dikmiş, azmış, kudurmuş, sapkın insan suretine bürünmüş yavru köpekler ve domuzlar da vardı…
Baş köpek, kedicik diye nitelediği kedileri ve yavru köpeklerini, domuzlarını almış özel bir kanala çıkmıştı… Bu köpek normal bir köpek değildi… Hem sapık, hem azgın, hem de ahmaktı… Onu niteleyecek kelimeler bulmakta zorlanıyorum… Çünkü baş köpeği tarif edecek, şerefsizliğini dile getirecek kelimeler üretilmiş değildi…
Şerefsiz desen kelime hafif kalır, namussuz desen onun da ötesinde bir namussuz… Ne desem bilmiyorum ama herhalde sureti köpekliğini anlatmaya yeterdi…
Ekranlara çıkan bu mahlûklar birden, hal ve tavırlarına, giyiniş ve yayılışlarına bakmadan dini sohbete koyuldular… Kediler, yavru köpekler, domuzlar baş köpeklerinin huzurunda “inşallah, maşallah, elhamdülillah” diyerek kendilerine farklı bir profil çizmeye çalışıyorlardı…
Allah bilir ama herhalde Ebu Cehil’in dilindeki Allah kelimesi bile bu mahlûkların dilindeki Allah kelimesinden çok daha temiz ve samimi idi… Bu mahlûkların samimiyetsizlikleri yüzlerinden tavırlarından okunuyordu… Yatak odasını aratmayan stüdyoda dini sohbet sırasında dans ediyor, doğu ve batı müziği eşliğinde oynuyorlardı…
Ne namus ne ar tanıyorlardı… Mahlûkların en şerefsizi olmayı şeref biliyor ve bununla öğünüyorlardı… Baş köpeğin başında bir tasma vardı… İpi İsrail denen bir terör devletinin elinde idi… Baş köpek sahiplerinin emrinde bu programları gerçekleştiriyordu… Amacı dini tahkir etmek, Müslümanları rencide etmek, Müslümanların gözüne baka baka dinleri ile alay etmekti…
Maalesef bu köpeğe kimse karışamıyordu… Ona karışanlara da kardeş köpekler arka çıkıyor sağa sola havlıyorlardı… Bu memleketin neden köpekleri bu kadar rahat ve çok diye merak ettim, ilk taşı ben atıp köpekleri uzaklaştırayım dedim… Ama gördüğüm manzara ürkütücü idi… Memleketin taşlarını bağlamış köpeklerini salmışlardı…
Baş köpek dini sohbeti esnasında sözü ileriye götürdü peygamberleri kadınlara göz dikmekle itham etti, Hz. Süleyman için sebe’ kraliçesinin bacaklarını görmek için oyun oynadı diyerek tahribat görevini devam ettirdi…
Nasıl bir köpek ki bu, herhangi bir üniversite bitirmediği halde birçok kitap yazdığını iddia ediyor, her konudan konuşuyordu… Bir arkadaşa; “ Bu mendebur nasıl kitap yazabilmiş” diye sordum, dedi ki; “o yazmadı ki yazdırdı, sahipleri paraları bastı, onu meşhur etti, yoksa böyle bir köpek meşhur olur mu?” dedi… Haklısın dedim…
İzlemeye devam ettim baş köpek kendisinin Seyyid olduğunu söyledi devamında mehdiliğini dile getirdi… Anlaşılan o ki, bu köpeğin sahipleri önceki selefleri gibi mehdi inancı ile ümmeti oyalama oyunu oynamak istiyorlardı… Bundan mehdi değil olsa olsa şeytan olur diye düşünürken içimden bir ses “Şeytanın ta kendisi değil mi?” dedi…
Baş köpeğe kedicikler iltifat edip duruyorlardı, “nefesimi kesiyorsunuz hocam” vs. diyor fahişeliğin yeni versiyonunu piyasaya sürüyorlardı… Baş köpekte kediciğine “ağzını yerim senin” diye karşılık veriyor ardından da “tenhalarda sevişelim” şarkısını çalıp oynuyorlardı…
Baş köpek ruh hastası, şizofren, akıl hastası hareketlerini sergiliyordu… Birilerinin emrinde paralı köpeklik yaptığı besbelli idi… Köpeğe villalar tahsis edilmişti… Kedicikleri de cariyesi imiş meğer… Bu köpeğe öyle böyle İsrail hayranı değilmiş… Ekranlarda israil’i savunuyor, Filistin’e saldırdığı için savunma hakkını kullanıyor diyor ve ipinin kimlerin elinde olduğunu kendisi itiraf ediyordu…
Yahudi uşağı baş köpeğe ekranlarda bir tasma getirdiler, takdim ettiler meğer bu tasma da Masonluk alemeti imiş… Anladım ki bu köpek TAM KÖPEK…
Sonra uyandım, Köpekleşenlerden, kedileşenlerden, domuzlaşanlardan Allaha sığındım… Daha önce çok yargılandığım için rüyalarım yargılanmasın diye rüyamda gördüğüm baş köpeğin ismini vermeyeceğim… Çünkü ismi birilerine benzeyebilir sonra da o birileri çıkıp rüyada bizi köpek, kedi suretinde görmüş diye mahkemeye verebilir… Sonra bir ilk gerçekleşir rüyalardan da yargılanırım...
Etrafınızda böyle bir köpek varsa, “bu köpek bizim köpeğe benziyor” diyecek olursanız sakın ismini söylemeyin, yandaşları kardeş köpekleri size de havlar…
Unutmayın havlayan köpek ısırmaz, eceli gelen köpek cami duvarına i… Rüyamda gördüğüm köpeğin de eceli gelmiş herhalde… Yaşlı bunak bir köpekti zaten… İyi ki köpekler okuma yazma bilmiyor değilse bana küserlerdi… Ama yapacak bir şey yok bu bir rüya… Herkesin gördüğü rüyadan biraz farklı sadece…
Köpekleşenler için yaşasın cehennem…