Fâtiha duasıyla başlayan, çok sayıda dua örnekleriyle devam eden Kitabımız, Felak-Nâs dualarıyla sona erer. Bu iki surenin mesajını şu bir cümleyle özetlenmek mümkündür:
Tüm şer odaklarının şerrinden, erişilmez kudretin sahibi Yüce Allah’a sığınırım.
Hayat Düsturumuzun bu şekilde dualarla başlayıp dualarla sona ermesinde pek çok hikmet vardır. O hikmetlerden birisi de şudur:
Kulun Rabbiyle söyleşisi, canlı bağlantısı, Rabbini yardıma çağırışı demek olan dua, çok önemli ve özel bir ibadettir. Hatta dua, ibadetin özüdür. Dua, yakına çağrıdır. Bize, bizden daha yakın olan Rabbimize çağrıdır. Dua, her zaman, her mekânda yapılabilen bir ibadettir. Ancak sözlü duanın, fiilî dua ile de desteklenmesi gerekir. Şöyle ki kul, Fâtiha ile başlayan Kur’ân’ı bir bütün olarak okuyup anlayacak, gücü yettiğince gereklerini yapacak, sonra da şer odaklarından Allah’a sığınacaktır. İşte o takdirde, şer odakları etkisiz kalacaktır.
Bugün Fatiha ile Felak-Nâs sureleri dilimizden düşmediği halde, insan ve cin şeytanları olan şer odakları yanımızdan neredeyse hiç gitmemektedir. Demek ki diğer yüz on bir Kur’ân suresinin de okunup yaşanmasına ihtiyaç vardır. Zira şifa reçetesi, ilk ve son sıradaki ilaçların alınıp kullanılmasıyla değil, bütün ilaçların kullanılmasıyla şifa verecektir.
Öte yandan Felak-Nâs surelerinden önceki suremiz İhlâs suresidir. Kur’ân’ın sonunda yer alan bu üç sureye Muavvizât sureleri denir. Bunun anlamı, Rabbe sığınma sureleridir. Her üç sure, şöyle de/kul emri ile başlar. İhlâs suresinde bize en özlü ve en anlamlı ifadelerle Yüce Rabbimiz tanıtılır. İhlâs suresi, Yüce Rabbimiz hakkında her türlü eksik-yanlış bilgilerden kurtaran açıklama ve her türlü şirk şaibesinden koruyan cümlelerin yer aldığı, tevhidi özetleyen suredir. Bu surenin iki sığınma suresi olan Felak ve Nâs surelerinden hemen önce gelmesi ve üçünün birden sığınma sureleri olarak isimlendirilmeleri de son derece dikkat çekicidir. Şöyle ki:
Duaya gönlünü ve elini açan kul, önce İhlâs suresiyle Yüce Allah’ı layığıyla tanıyacak, tevhidi donanıma sahip olacak sonra da O’ndan, ama yalnızca O’ndan aracısız bir şekilde doğrudan dua edip isteyecektir.
Bugün dualarda yapılan yanlışlar, bidat ve hurafeler düşünüldüğünde bu hususun ne kadar önem arz ettiği görülecektir! Bir kısım aracılarla dua ettiğini sananlar, Yüce Allah’tan başkasından isteyenler, O’ndan isterken bir kısım şeyleri O’na ortak koşanlar bu hikmetleri bir kez daha düşünmelidirler.
O halde, O’na teslim olmuş kullar olarak dua mercii olarak yalnızca O’nu bilmeli ve yalnızca O’ndan istemeli ki dualarımız makbul olsun ve dualarımıza cevap verilsin.