Bir şöhretin ağzından…

Mustafa Yiğit

Sacit Aslan çok ilginç, çok dramatik ve de çok ibretlik bir yazı kaleme almış kendi sayfasında. Her şöhretin bir bedeli vardır denir ve bu bedel genelde çok ağır ödenir. Sacit Aslan’ın anlattıkları ise bunu en acı şekilde gözler önüne seriyor. Okudukça hayretler içinde kaldım, kanım dondu. Para, pul, mal mülk, şöhret gibi her türlü dünya nimetiyle tanışmış birinin  söyledikleri gerçekten ibret verici, iç ürpertici. Şimdi sözü, bir zamanlar Gazinocular Kralı  olan Fahrettin Aslan’ın oğlu,  Sacit Aslan’a bırakalım….

“Hiç birinizin telefonlarına çıkmıyorum, hiç birinizi aramadım, aramayacağım da Size herkesin duyacağı şekilde ve gerçekleri öğrenmeleri adına buradan cevap veriyorum..
Sizler hakkındaki beynimdeki gerçek düşünceleri aynen aşağıda yazdıklarımdır..kimler alınır, kimler üzülür artık beni zerre kadar ilgilendirmiyor.

Üzüldüğüm tek şey, sizler için yıllarca boş yere zaman harcamam ve bir çok şeyden fedakarlık etmemdir..

Ben sabahlara kadar itle, uğursuzla, silahla ve bir çok pislikle uğraşırken; birileriniz Parislerde, birileriniz Amerikalarda, Birileriniz de yurtiçinde zevk-ü safa sürüyordunuz!..

Ancak son seneler de sizin gibi ne oldum delisi olmuş insan müsfettelerinle zaman harcayacağıma, sokaktaki aç ve kimsesiz hayvanlara hizmet etmeyi daha uygun gördüm ve hala onlara hizmet ediyorum ve Allah sağlık verdiği sürece hizmet edeceğim..
Güya Bayramlar saygı ve sevginin birleştiriciliğinin en önemli günleridir derler!..

Beni bu bayram ne yakınlarım ne de kardeşlerim (kardeşim Atilla hariç) kimseler aramadı.

Yıllarca Aslan ailesine özellikle babam Fahrettin Aslan’a hizmet etmiş biri olarak söylüyorum ki: en büyüğünden en küçüğüne hepsi tüketici takımıdır.

Bir kuruş kazanmadan, kazandırmadan sadece yediler, içtiler ve gezdiler ve hiçbir zaman hakketmedikleri bir servet hepsinin başını fena halde döndürdü.

Öyle ki; annem 45 yaşındaki oğlunu elim bir trafik kazasında kaybetmenin ikinci ayındaki acısı ile kendisini İtalya seyahatinde buldu. Büyük acısını dindirmek için İtalya’da dolandı durdu(!),

Ya Arzu! O kadar çok acı çekiyordu ki!.. çok sevdiğini iddia ettiği kocası Fahrettin Aslan’ı kaybettikten 45 gün sonra Hindistan’da bir zayıflama programına katıldı. Acısının etkisi ile kilo almaktan kurtulmaya çalıştı!.

Babasını deli gibi sevip saydığını söyleyen oğlu Mehmet Aslan ise Küba’da, kominist Kübalı kızların cinsel yaşamı üzerindeki etkilere Türk erkeğinin cinsel tepkileri üzerine derin bir araştırmanın içindeydi!...

Fahrettin Aslan’ın, diğer çocukları ise başka bir dünyada!..

Şimdi bunlar fazilet bezirganları olmuş, Ve özellikle eşim Yasemin kutsi’yi suçluyorlar. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır? Annem bana mesaj bırakıyor; “Neden bayram günü aramadın?”… aramadım, aramayacağım da…

Haketmedikleri bir servetle şaşırıp kalmış ne halt yediğini bilmeyen ve hatta 22 yaşında varis olan torununun 1 yıl içerisinde 1 Milyon Dolar parayı anlamsızca yiyip bitiren ve babasından kalan 2 daireyi de bunun üzerine satıp harvurup harman savuran bir çocuğu savunan babaanneyi de aramayacağım.

Benim hayatımda bu denli dejenere olan insanların ailem bile olsalar yerleri yoktur.

Sacit Aslan’ın yüreğinin de evinin de kapısı bu tür inanlara kapalıdır.

Ben Yasemin Hanım ile 21 yıldır evliyim.

Kızım Zeynep’in annesi ile boşandıktan altı ay sonra evlendim.

Zeynep bizimle beraberdi. Çünkü annesi hemen üye olduğu bekarlar kulübünde zaman harcıyordu.

Yasemin Hanım, Zeynep’e analık edip, hertürlü sorunu ile yakından ilgilendiği yetmezmiş gibi birde Lübnan Amerikan kız Koleji’nden lise diplomasını aldırdı.

Ve Zeynebin annesine 2 yıl boyunca her ay 1000 Dolar nafaka ödedi.

Çünkü Fahrettin Aslan o tarihte yine benim işime son vermişti.

Utanmazlar!.. Yaseminin size yaptığı bu iyilikleri ne çabuk unuttunuz?...

Senelerce benden istekleri de Yasemin’den ayrılmamdı ama ben, aşık olduğum ve severek evlendiğim eşimden bu soytarıların istiyor diye  vazgeçmedim. 

Tüm iğrenç baskılarına rağmen Yasemin Hanım’ı gönlümün kraliçelik tahtından indirmedim.. Hayatım boyuncada indirmeyeceğim…

VAHHH zavalılar!...

Siz bizi bırakın da, kendi yetiştirdiğiniz çocuklarınıza ve torunlarınıza bakın nasıl çocuklar yetiştirdiniz?....

Kişiliksiz, kendine itimadı olmayan ve sadece hak etmedikleri bir servetin sahipleri başka hiç bir meziyeti olmayan zavallılar!... 

Ne yazık ki onları da ziyan ettiniz!...

Kadınsı menfaatleriniz, çıkarlarınız için kocaman bir aileyi paramparça yaptınız oturun da üzülün biraz!.

Rahmetli Fahrettin Aslan’ın bıraktığı bütün mirası para olarak gördüler bu leş yiyici akbabalar!...

Ancak mirastan çok daha büyük manevi değerler vardı, aile bağları vardı.

Fakat, ben bu maneviyata saygılı davrandıkça bana ve eşime yapmadıklarını bırakmadılar.

Ve şimdi bir bayram günü benim saygı ve sevgi göstermemi bekliyorlar.

ÇOK BEKLERSİNİZ… ÇÜNKÜ, ARTIK HİÇBİRİNİZ BENİM DEFTERİM DE KAYITLI DEĞİLSİNİZ!...

Bu güne kadar gösterdiğim saygıya sevgiye, şu andaki rahat yaşamınızı size sağlayan servetin Üzerindeki ALIN TERİME sayın…

Sacit Aslan’ın yıllar yılı döktüğü ALIN TERİNİN her zerresi yaşatıyor sizlere bu her günü BAYRAM GİBİ olan hayatlarınızı...

Artık sizi hayatımın sonuna kadar hiçbir bayram da aramasam bile o üzerinde ALIN TERİM olan EMEĞİM size kafi gelecektir.

Ne acıdır ki hiç biriniz, Fahrettin Aslan’ın karısı olarak Behiye Aksoy’un tırnağı bile edemediniz!...

Ne acıdır ki anne olarak, kardeş olarak (BİR TEK ATİLLA HARİÇ),dost olarak aile ferdlerinin tamamı Seda Sayan’ın tırnağı kadar bile olamadınız!..

YAZIKLAR OLSUN HEPİNİZE!..

Siz hariç herkese İYİ BAYRAMLAR…

Sacit Aslan”