Biraz dışarı çıkalım. Biraz soluk alacağımız, biraz huzur dolacağımız bir yerler de duralım. Mesela canımızın acısını sarıp sarmalayacak bir merhem bulalım.
Canımız acıyor değil mi? Sımsıkı yapıştı mı acıma hissi? Derin derin sızlatıyor mu? Ne mutlu size zira artık onu sadece secde p/aklar. Secde secde dökülür sırtımızdaki yükler. Dertleriniz taşıyorsa, biraz daha nasiplisiniz. Her secdenizle heybenin ağzı açılacak ve ne varsa canımızı acıtan, azalacak.
İniltiler dayandı yüreğimize. Kapımızı yumrukluyor çaresizlik. Sağa döndük hazan, sola döndük hazan. O zaman birlikte kafamızı kaldırıp göğe mi bakalım? Bakmayalım. Göğe bakmayalım. Kafamızı kaldıralım ve 14 Asır evvele bakalım. 14 Asır evvelden 14 asır sonrasını aydınlatan o Kandil(s.a.v.)’e...
Bunca acı, bunca sıkıntı neden? Dinmeyen iniltiler, eksilmeyen dertler ve bitmeyen, bir derin kimsesizlik…m Yoksa? Yoksa acılarımızda bize özenip ‘bencil’ olmayı mı seçti? Ya da hepimiz kendi acılarımıza gömülüp, ümmetin acılarını mı görmüyoruz? Sahii ya hanımefendilerimiz moda kıskacında, beyefendilerimiz lüks yaşama savaşında. Mesela modanın renklerine uymazsak ‘ne kadar da uyumsuz!’ denilecek. Ama aynı biz görünce kıyıya cesedi vuran Aylan bebeği, bir durup yutkunacağız. İşte bu çok ağır.
Mesela oturup bir cafeye nargile söyleyince ciğerlerimize huzur dolacak değil mi? Ya da; evi başına yıkılan ve utancından yüzünü silmek isteyen Ümran’ı görünce; dünya birkaç saniyeliğine duracak.
Bu kadar acı neden dersiniz? Bu kadar acının sebebi nedir dersiniz? Hani Allah; Davamı dert edinenin dünyalık dertlerini satın alırım demiyor muydu?
Biz kum tanelerini dert edindik diye mi dertler Himalaya’lar kadar büyük oldu?
Çıkış nerede peki? Yani tüm bu dertlerden kime sığınacağız? Yolu bulmak için kimi takip edeceğiz? Hangi hocaya ‘efendi’ diyeceğiz? Bizi kim kurtaracak? Hz. Musa(a.s)’nın Firavun’un zulmünden kavmi ile uzaklaşırken yaşadığı hadise teslimiyet ile çıkışı gösteren güzel misallerden bir tanesidir. Nedir o misal; Hz. Musa (a.s) kavmi ile hicret ederken önlerinde deniz, arkalarında Firavun’un ordusu ‘yakalandık şimdi,helak olduk!!’ dediklerinde Hz. Musa: Asla, asla böyle değil! Ben Allah’la beraberim. O bana bir çare gönderir!
Tüm samimiyetimizle sadece Allah ile beraber olduğumuzda, Allah bizi bir başımıza bırakacak değildir. Zira O Allah ki; Rahman’ıdr, Rahim’dir…
Allah Rasul(s.a.v.)’ü veda hutbesinde maddi ve manevi sıkıntılarımıza en güzel reçeteyi göstermedi mi? Ne buyurmuştu: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara tutunursanız asla delalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim.” Şimdi biraz fazla düşünelim biz nelere tutundukta düştük? Neler kaldı elimizde?
Şimdi dönelim mi veda hutbesindeki o kesin iki vaade Kur’an ve Sünnete. Daha ağır bedeller ödememek için dönelim mi? Geç kalmadık mı?
O halde toparlanın! Hazırlanın!
Efendim, bayramınız bayram tadında olsun. Bayramımız ümmetin kurtuluşuna vesile olsun.
Selam ile dua ile.