Bizden istenen anmak mı, anlamak mı?

Fahri Kubilay

 Bizden istenen anmak mı, anlamak mı?


Diyanet işleri tarafından başlatılan Kutlu Doğum Haftası merasimleri,  Allahın izniyle öyle çoğaldı ki; ülkenin dört bir yanında her geçen yıl daha da çoğalarak neredeyse Nisan ayının tamamı kutlu doğum ayı haline geldi.

Camilere sığmayan Peygamber sevgisi Salonlara ve hatta statlara taştı.

Mesela bizler onun ümmeti olarak sadece nisan ayındaki kutlu  doğum programlarında Peygamber (sav) anarak işi bitireceğiz mi?   yoksa hayatımızın tamamında onu örnek alamaya mı ihtiyacımız var?  

Onu anlamak, Kuran’ın haber verdiği gibi, "belini neyin ikiye büktüğünü" anlamaktır. Vahyi almaya başladığında Allah Resulü’nün saçları, belli belirsiz birkaç ak tel dışında simsiyahtı.

Fakat 47'sine geldiğinde orantı tersine dönmüştü. Hz. Ebubekir bir keresinde "Saçların (tez) ağardı Ya Rasulallah!" demişti de, o "Saçlarımı Hud, Vakıa, Murselat, Amme ve İze'ş-şemsu kuvvirat sureleri ağarttı" demişti.

Onu anlamak, biraz da onun belini ikiye büken, saçlarını ağartan şeyi anlamaktır.

Onun "insan" diye bir derdi vardı. Bu öyle bir dertti ki, Kur'an onu şöyle uyarmak durumunda kalacaktı: "Mümin olmuyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin!"

Taif dönüşü taşlandığında, olanca genişliğine rağmen yeryüzü ona dar gelmişti.

Âlemlere rahmet olarak gönderilmişti ama âlemler içerisinde Allah'tan başka gidecek bir yeri, sığınacak bir mekânı yoktu. Kan revan içinde döndü, giremediği Mekke'sini uzaktan seyrederken, yanaklarından süzülen yaşlar eşliğinde bir yandan da şu duayı ediyordu:

“İlâhî! Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum!

Gücümün azaldığını, insanların gözünde küçük düştüğümü Sana şikâyet ediyorum!

Ey merhametlilerin en merhametlisi!

Sensin ezilmişlerin Rabbi! Sensin benim Rabbim!

Beni kimlerin eline bıraktın? Bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi?

Yoksa davamı ipotek altına alan düşmanın eline mi?

Ama eğer Sen bana gücenmedinse, kesinlikle bunlara aldırmıyorum, lakin ihsanın beni rahatlatacaktır! Senin nuruna sığınırım; karanlıkları aydınlatan nuruna, dünya ve ahreti mi aydınlatacak nuruna!

Gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden, kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.

Sana sığındım, yeter ki razı ol!

Beni bir lahza kendimle baş başa bırakma!

Güç ve kuvvet sendendir, yalnız senden!”

Rabbim ona layık olmayı, onu sevmeyi, anlamayı ve yaşamayı her kula nasip etsin!

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.