“İnsanoğlu her yaşta kendini keşfedebilir” diyor Yazar Bahadır Yenişehirlioğlu…
Öyle mi acaba diye düşünüyorum şimdi… Ne okuduğunuz, ne işle meşgul olduğunuz bir tarafa içinizde ne biriktirdiğiniz çok önemli galiba…
İçimizde sakladığımız hiç bilmediğimiz o şeyler…
Farklı kaynaklardan beslenmek lazım, içimizdeki keşfe çıkabilmemiz için.
Keşfin bir dolu yöntemi vardır elbet ama derdim yöntem anlatmak değil.
Mesela biraz şiir okunabilir.
Nazım Hikmet diyor ya; “Senin adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım” diye, bir düşünüyorsun, düşündürüyor zira… Aradığını mı bulmuş, yoksa yeni bir keşfe mi çıkmış…
Mesela biraz şükür edilebilir.
Başımızın üstünde gördüğümüz gökyüzü için, şarkı söyleyecek sesimiz, acıklı hikâyeleri duyacak yetilerimiz için.
Mesela biraz gözlerimiz ıslanabilir.
Bazen zayıf oluşumuza bazen insan oluşumuza ıslanabilir göz pınarları. Toprak testilerden uzak oluşumuza, sonsuzluğun ortasında bir başına kalışımıza, biraz yaşarabilir gözlerimiz.
Mesela biraz pozitif düşünülebilir.
Her yapılan işi, hakkıyla yapmak sonrada emanet etmek en güvenilene… Ve artık ucundan tutarken de birazcık olumlu düşünüvermek onunla ilgili…
Bilmem bunlar işe yarar şeyler mi ama bize biçilen rollerin azıcık dışına çıkmaktan zarar geleceğini düşünmüyorum ben. İlle de “rolü”müzü oynayacaksak, bu yolda yeni keşiflerle de yürümeye devam edebiliriz pek tabii.
Her yaşta insan kendini keşfedebiliyorsa, neden o yaşınız bu yaşınız olmasın ki?
Kendinizle ilgili yeni şeyleri merak etmenizi dilerken, sessizce uzaklaşıyorum buradan. Hem belki biraz yalnızlık, bir tutam sessizlik hepimize daha iyi gelecektir…