Bosna İzlenimleri

Doç. Dr. Murat Kayacan

“Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için öldürülenlerin ülkesi: BOSNA

Konya’dan büyük oranda mali müşavir, muhasebeci, eğitimci ve işadamlarından oluşan bir ekip ile Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin başkenti Saraybosna ve Mostar kentine iki günlük bir ziyarette bulunduk.  Bosna-Hersek Balkanlar'da 51.129 km²'lik yüzölçümü ve yaklaşık 4.500.000 kişilik nüfusu olan bir ülke. Ülke bir bütünü oluşturan üç etnik gruba ev sahipliği yapmakta: Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar. Türkçe'de tarihten gelen yakınlıktan dolayı Bosnalılara Boşnaklar yani Bosnalı Müslümanlar denilmektedir. Sadece Bosnalıyım demek orada Müslümanım demek.

Ülke sınırları 1992’de başlayıp 1995’te sona eren iç savaşın ardından Dayton anlaşmasıyla (1995) belirlenmiş. Nüfusun %45’i Müslüman, %31’i Sırp ve %17’si de Hırvat. Ülke diken üstünde. Adeta kantonlara ayrılmış. Devle başkanları dönem dönem bu unsurlar arasında dönüşümlü olarak belirlense de ülkede, kurulan Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliği’nin dediği oluyor. Bu durum ülkede ekonominin güçlenmesine de engel. Üç kesimden herhangi birinin devlette etkili olamayışı âtıllığı da beraberinde getiriyor. Bosnalı üretmiyor ve geçimini de büyük oranda yurtdışındaki akrabaları ve gelen yardımlar sayesinde sağlayabiliyor.

Geziye öğle namazını Fatih Camiinde kılarak başladık. Camii merkezi bir yer olmalı ki, camii duvarına yakın bir yere Filistin üzerine bir program ilanı yapıştırılmıştı. Bu camiin kıble tarafına Hıravatlar bir lise inşa etmiş savaşın ardından. Yine camiin yakınında buluna çok güzel bir su kaynağı üstüne içki fabrikası kurulmuş.

Bosna’nın en önemli alışveriş merkezlerinden Başçarşı savaş sırasında büyük hasar görmüş. Çarşıdaki mağazalar tek katlı dükkânlardan oluşuyor. Dünya Bankası bu güzelliği muhafaza etmeleri için ülkeye belli bir ödenek ulaştırmış ve merkez, aslına uygun olarak tekrar inşa edilmiş.

Başkent Saraybosna’da 77 şehitlik var. Gezimizde bunlardan birini, Aliya İzzet Begoviç’in kabrinin de bulunanı ziyaret ettik. Şehitliğe Begoviç’in de üyesi olduğu Miladi Müslüman örgütü lider kadrosundan olup 1945 ve 1949 yıllarında idam edilerek şehit edilen arkadaşlarının anısına da bir tablet yerleştirilmiş.

Sırplar vahşice Boşnakların bulundukları mahallelere saldırmaya başladığında Miljan Markocic adlı Sırp, Müslüman komşularıyla topraklarını kahramanca savunmuş ve bu sırada öldürülürse Müslüman mücahidlerin gömüldüğü yere gömülmeyi vasiyet etmiş. Bu nedenle Boşnak Müslümanlar onun mezarını şehitliğin içine yerleştirmişler. Rehberimiz Halil İbrahim Okumuş, “Ölmeden cebinde Kur’an bulunmuş.” şeklinde bir aktarımda bulundu. Doğru olmasını umarız.

Mostar (su tutan) Köprüsünün savaş sırasında Hırvatlar tarafından yıkılmasıyla, bölgeden Müslümanların izlerini silme hedeflenmiş. Köprü Dünya Bankası ve Unesco tarafından finanse edilerek aslına uygun olarak 1997'de yılında inşa edilmiş. Öğrendiğimize göre, Köprünün inşaatını Türk şirketi olan ER-BU üstlendi ve Macar ordusundan dalgıçlar orijinal taşları nehir yatağından bulup vinçlerle çıkardılar. Civardaki taş ocaklarından yeni taşlar da getirilerek köprü yapımında kullanıldı. Orijinal modele sadık kalan şirket, köprünün temellerini de sağlamlaştırdı. 30 metre uzunluğundaki, 24 metre yüksekliğindeki köprünün kemerindeki çalışma Haziran 2002'de başladı. Kilit taşı Ağustos 2003'te yerine konuldu.

İnşaatı tamamlanan Mostar Köprüsü, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu çok sayıda devletin temsilcilerinin hazır bulunduğu bir törenle, İngiliz Prensi Charles tarafından 23 Temmuz 2004 tarihinde açıldı. Açılışı çok sayıda televizyon ekibi naklen yayınla seyircilerine ulaştırdı.Mostar Köprüsü, eski Mostar şehriyle birlikte 2005 yılında Dünya Miras Listesi'ne eklendi.

Bugün çok uluslu bir yönetim tarafından idare edilen Mostar'da savaş döneminde başlayan bölünmeler hala devam etmektedir. Hırvatlar nehrin batısında, Müslümanlar ise doğusunda yaşıyor. Savaş sırasında şehirden ayrılan Sırplarsa bir daha geri dönmedi.

Hırvatlar savaş sonrasında Mostar’a hâkim bir tepeye 15 metre yüksekliğinde bir haç dikmişler. NATO kuvvetlerine bağlı İspanyol askerlerinin yardımıyla dikilen haçın etrafı ışıklandırılmış ve bir imha girişimi olmasın diye etrafına mayın döşenmiş. Yine aynı şehirde minarelerden yüksek olmasına özen gösterilmiş bir de Çan Kulesi inşa edilmiş.

 

Bakın bakalım Mostar Köprüsünün arka tarafında çektiğimiz bu fotograftaki camiin adında tanıdık bir isim var mı?

Fatih Sultan Mehmed 1463 yılında Bosna’yı fethetti. Ondan önce gelen dervişleden alperenlerden birisi olan Sarı Saltuk’a ait birkaç kabirden birini ziyaret ettik. Kabirin yanında gelenlerin bir köy odası tarzında düzenlenmiş bir mekânda çay içme imkanları da var. Orada Fatih ahitnamesini gördük. Konusu diğer Hıristiyanlardan zulüm gören Fransiskanlara ilişilmemesi. Fatih böyle bir durumda müdahale edeceğini ifade ediyor. Müslümanların adalet anlayışları açısından kayda değer bir metin.

Bosna’da devlete ait bir Müzik Okulu var. Öğrencilerden müzik yeteneği olanlar burada eğitim görüyorlar. Bu kurum çatısı altında Sultan Fatih Mehmed Grubu oluşturulmuş. Bu ekip bize Türkçe, İngilizce ilahiler okudu bir de Fethullah Gülen’in “Gönlümün Gülü” şiirini dinletti. Anlaşılan kendilerini Gülen’in “Gönüllüler Hareketi” olarak tanımladığı kesim Bosna’da devlet yetkilileriyle iyi bir diyalog kurmuş.

Türkiye’den bu harekete mensup bir ekip 1994 yılında Bosna’ya gidip okul açmaya niyetlenmiş. Ancak zamanla hedef büyütmüşler. Biz oradayken 7. okulun temelleri atılıyordu. Bir de üniversite yolda. Adı da Burç Üniversitesi olacak. Fotograftaki bina uluslar arası nitelikteki ilköğretim okuluna ait. Verilen bilgilere göre ülkedeki İngilizce eğitim veren tek uluslararası okul burası olduğu için devlet yetkililerinin ve işadamlarının çocukları genellikle burada okuyor. Bu da başka açılımlara kapı aralıyor tabi i ki.

Gezimizin son durağı savaş sırasında kazılan bir tüneldi. Bu tünel 1992-1995 yılları arasındaki iç savaşta Başkent Saraybosna’nın etrafı kuşatma altına alındığında açılmış ve bombalanma ihtimali olmayan NATO kontrolündeki havaalanının altından geçirilmişti. 800 metre olan tünel 4 ay 4 günde kazılabildi. Evini bu iş için bağışlayan teyze bu tünelden sadece hastalandığı için 2 defa geçti. Onun dışında bu tüneli kullanan sivil ve asker Boşnaklara su vermeyi kendine bir görev bildi. Şu anda evi bir müze. Kendisine bir ev hediye edilmiş ama yine de bu evden ayrılamıyor.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.