Böyle kovma gerekçesi duyulmadı!

24 televizyonu Bahar Feyzan'ın iş akdinin feshedildiğini duyurdu. Kararın sebebi ise hayli ilginç. Bakın kolonya kokusu nelere yol açtı...

24 televizyonu Bahar Feyzan'ın iş akdinin feshedildiğini duyurdu. Kararın sebebi ise hayli ilginç. Bakın kolonya kokusu nelere yol açtı...

24 televizyonu gönderdiği basın açıklamasında, Bahar Feyzan'ın bir röportajında söylediği sözler nedeniyle iş akdinin feshedildiğini duyurdu.
İşte 24'ün konuya dair açıklaması:

24 Televizyonu, bir gazeteye verdiği röportajda: “"Beni en çok limon kolonyası kullanan bazı konuklar zorlar. Dayanamıyorum, burnumun direği sızlıyor, konudan da kopuyorum, yayından da" diyen Bahar Feyzan ile iş akdini feshetmiştir.

24 Televizyonu, kullanılan ifadenin hem kuruma hem de konuklara saygı sınırını aştığı için bu kararı almıştır. 24 Kurumsal İletişim

BAHAR FEYZAN O RÖPORTAJDA NELER DEMİŞTİ?
-Canlı yayının zorlukları nelerdir?

-Beni en çok limon kolonyası kullanan bazı konuklar zorlar.

Dayanamıyorum, burnumun direği sızlıyor, konudan da kopuyorum, yayından da...

-twitter paylaşım sitesinde "Yayında gömlek ve ceket giymekten sıkıldım atsak artık şunları" yazdığınızı okuduk. Tercih size kalsa ekrana nasıl çıkarsınız?

-Gömlek ve ceket uygulamasında Genel Yayın Yönetmenimiz Akif Beki'ye katılmasam da tabii ki, belirlenen formata uygun giyiniyorum ekranda. Gömlek ve ceket ciddiyetin açılımları gibi algılanıyor ama ben bundan pek emin değilim. Bir taraftan katılıyorum. Çünkü tüm TVTerde ekrandaki diğer kıyafetlere bakınca "Bu nasıl giyilir?" dediğim çok kıyafet oldu.

Bunun önüne geçmenin de, en kolay ve hatta doğru yolu bence de ceket ve gömlek... Yönetici olsam ben de aynısını yapabilirdim. Ama haberciliğin ceket ve gömleğin içme sığmadığını, daha özgür bir ruha sahip olduğuna inanıyorum. Tercihim tabii ki, her zaman zarif ve sade bir eksende olur. Elbise her zaman öncelikli tercihim.

Milliyet'e verdiği röportaj sonrasında Kanal 24'deki iş akti fesh edilen ünlü spiker kariyeri ve hedefleriyle ilgili şunları söylemişti...

 

Muhabirlikle başladığı habercilikte son yıllarda haberin vitrininde yer almayı tercih eden Bahar Feyzan, haber spikerliği kariyerine son dönemde 24'te devam ediyor. 19 yaşında başladığı televizyonculuk macerasında önce CNBC - e'de, ardından Ufuk Güldemir imzalı Habertürk’te görev yapan Feyzan, mesleğe çok sağlam adımlarla başladığını anlattı.

 

-Daha önce ulusal kanalda haber sunuyordunuz, şimdi tematik bir kanaldasınız, aradaki en büyük farklar neler?

 

Ulusal kanaldan önce de NTV’deydim. Ama haber kanalında olmak 90 dakika maçın içinde olmak demek, ulusal kanalda ise golleri yayınlıyorsunuz.. Ulusal kanallar doğal olarak daha sonuç odaklı çünkü rating almalı, etkin olmalı, dikkati çekebilmeli, popüler olmalı gibi kaygıları var. Haber kanalları tam saha oyuncusu gibi hareket ediyor.

Yani orta sağ, defans, forvet, santrafor, kale hepsi sürecin bir parçası, bizim için önemli olan maçın tamamı.. Bir de haber kanalları ister istemez anlık yayın yaptığı için ‘çıplak habercilik’ yapıyor. Ulusal kanal biraz daha showunu da yapıyor buna hem vakti var, hem de izletmenin bir yolu.

 

-Yayına çıkmadan önce ne tür hazırlıklar yapıyorsunuz?

Her sabah uyanır uyanmaz önce bütün haber kanallarını izliyorum, sonra gazeteleri okuyorum. Şirkete gelince editörüm Murat Çiçek’le toplantı yapıyoruz. Hangi konuların üzerine gidelim, kimleri çağıralım, bakış açımız nasıl oluşmalı gibi bir çok durumu sorgulayıp harekete geçiyoruz. Sonra ben ders gibi her gün gelecek konuklara ve konulara hazırlanıyorum.

Ajanstan gelen haberleri takip ediyorum, o arada başka haber kanalları ne yapıyor takip ederim. Bizim yayınımız 16.00’da başlıyor, o saate mutlaka farklı fresh bir haberle girme çabamız çok yoğun. Bir de yayın öncesi mutlaka canlı yayın performansımı motivasyonumu arttıracak kısa bir uğraş bulurum ya da balıklarımla uğraşırım biraz.

- Canlı yayında başınıza gelen ilginç bir olay oldu mu? Canlı yayın zorlukları nelerdir?

Beni en çok limon kolonyası kullanan bazı konuklar zorlar. Dayanamıyorum burnumun direği sızlıyor, konudan da kopuyorum, yayından da...

- Sarışın haber spikerlerinin ekranda daha ışıltılı durduğu söyleniyor? Sizin görüşünüz nedir?

Sarının içinde ne var ona bağlı... Özgüven, tatmin, mutluluk, kendine yatırım, denge, ne istediğini bilmek gibi gibi bir çok duygu bünyede barınıyorsa oradan ışık çıkmaması mümkün değil zaten. Gerisi şekil oluyor. Herkesi oluşturan formüller başka.. Sarışınlık da işin artık son süs kısmı işte.

- twitter adlı paylaşım sitesinde "Yayında gömlek ve ceket giymekten sıkıldım atsak artık şunları" dediğinizi okuduk.

Tercih size kalsa seyircinin karşısına nasıl bir kıyafet seçimi yaparak çıkarsınız? Gömlek ve ceket uygulamasında Genel Yayın Yönetmenimiz Akif Beki’ye katılmasam da tabii ki, belirlenen formata uygun giyiniyorum ekranda. Ama bana göre gömlek ve ceket ciddiyetin açılımları gibi algılanıyor ekran için bundan emin değilim. Bir taraftan katılıyorum. Çünkü tüm TV'lerde ekrandaki diğer kıyafetlere bakınca bu nasıl giyilir dediğim çok kıyafet oldu.

Bunun önüne geçmenin de en kolay ve hatta doğru yolu bence de ceket ve gömlek.. Yönetici olsam ben de aynısını yapabilirdim. Ama haberciliğin ceket ve gömleğin içine sığmadığını daha özgür bir ruha sahip olduğuna inanıyorum. Tercihim tabii ki, her zaman zarif ve sade bir eksende olur. Elbise her zaman öncelikli tercihim.

 

-Siz haberleri kimden dinlemeyi seviyorsunuz?

Ben daha çok hangi kanal, hangi haberi kullanmışa bakıyorum, normal bir izleyici formatına uymam mümkün değil bu işi yaparken... Sadece epeydir Murat Bardakçı’nın programlarını gerçekten özellikle takip ediyorum, bunca sene neden bizi televizyonda kendinden mahrum etmiş diye hayıflanarak. ‘Efendiiim’ derken ekranı titretiyor.

- Son zamanlara haber spikerlerinin fan kitleleri oluştu. Siz nasıl tepkiler alıyorsunuz? Şaşırtan yorumlar geliyor mu?

Çok var ama gerçekten emeğe saygı varsa beni en şaşırtan ve azmini takdir ettiğim bir hayranım bana roman yazmış. Bağımsız bir hikâye ve böyle bir hediye vermeyi seçmiş, tek kopyası bende ve güzel de bir hikayesi var. Gönderdiği gün çok şaşırdım, hâlâ okuyorum.

-Kurtlar Vadisi Gladio' da oynadınız. İlk oyunculuk ve sinema deneyiminiz oldu? Rolünüzden bahseder misiniz?

Kurtlar Vadisi’nde oyunculuk yaptığımı söyleyemem ben yine işimi yaptım ama bu kez sunumum filmde yer aldı diyebilirim ancak... Kurtlar’ın ekibi çok sevdiğim, samimi, çok değerli insanlar. Başarılı bir iş yapıyorlar. Kolay değil 7 senedir hem reytinglerde birinciler hem de bir hikâyeleri var ve bunu cesurca ortaya koyuyorlar. Asıl ben onların projelerinde yer aldığıma çok sevindim.

 

Kurtlar Vadisi Gladio Filmi, gladio yapısını anlatıyor bir çok yönüyle ve bana göre çok önemli bir dönemle başlıyor film. 1993 yılı ve tarihe bakın nerdeyse en fazla karanlık olayın yaşandığı yıldır. Film tabii kendi ekseninden kopmadan o dönemden gelen yapının detaylarını bir çok noktaya dokunarak anlatıyor. Ben de filmin ana karakteri İskender’in başına gelen bazı durumların haberini veriyorum.

-Bu teklif size nasıl geldi? İlk duyduğunuzda nasıl değerlendirdiniz?

Kurtlar ekibi zaten en başından filmin konusunu ve bu rolü bana anlattıktan sonra teklifini yaptı. Senaryoyu hemen heyecanla okuyup bitirdim, çünkü benim yaptığım işe paralel ilgimi çeken önemli bir konu. sonra yöneticilerimden izin alarak kabul ettim.

- Bundan sonra sinema ya da dizi oyunculuğu teklifi alırsanız nasıl değerlendirirsiniz?

Oyunculuk teklifi zaten çok geliyor. Hayatta ne olacağı tabii ki, bilinmez belki de olur. Amerika’da okurken ekran haberciliği derslerinin yanında oyunculuk workshoplarına da katıldım. Tamam çok eğlenceli ve bence her insan oyunculuk kursuna gitmeli, gerçek hayatta çok faydası oluyor, kendini konumlandırmak ve görmek adına.

Ama oyunculuğu meslek olarak yapmayı şu an düşünmüyorum. Belki zevk olarak ya da o an işime durumuma uygunsa yer almayı düşünebilirim. Ya da çok dinamik, çok çok profesyonel bir ekipse beraber yürüyebileceğim olabilir. Ben tez canlıyımdır, tembellik, genişlik gevşeklik beni hasta eder.. Sektörün zorlukları da belli. Sonuçta benim ana eksenim habercilik. Canlı yayın benim çok sevdiğim başka bir dünya. Bu konuda netim.

-Özel hayatınızda neler yapıyorsunuz? Nasıl dinleniyorsunuz?

Spor yapıyorum. Beni çok dinlendiriyor, dengeliyor. Yakın arkadaşlarımla görüşüyorum, kitap da okuyorum. Geziyorum, eğleniyorum. Birkaç sene önce pist yarışçısıydım fakat bu sene yelkene çok ilgi duymaya başladım. Önümüzdeki sene yelken kursuna başlamayı düşünüyorum.

Bir de ara sıra kendi acemi halimle yağlı boya resim yapıyorum, hiç bu kadar dinlendiren bir şey daha görmedim mesela. Beynin çok ilginç bir dünyası var sanırım başka bir görsellik yaratırken diğer her şeyden kopuyor ya da bana terapi gibi çok iyi geliyor, tavsiye ederim.

- Kariyerinizde başarılı bir noktaya geldiniz. Evlilik ve çocuk sahibi olma hakkında görüşleriniz nelerdir?

-Kariyerimde 24’deyim. Çok seviyorum hem çalışma arkadaşlarımı, hem yöneticilerimi, hem de kanalımı. 24’ün çok insani bir dokusu var. Gayet tatminkar ve mutluyum devamı da gayet başarılı bir yolda. Evililik ve çocuk konusu biraz kısmet işi galiba, ya da "An meselesi".. yani bir çok durumun aynı anda bir araya gelmesi gibi.. . Öyle hadi evleneyim diye hazırlık süreci olduğuna inanmıyorum, hatta komik buluyorum. Kadın kadın olsun, erkek de erkek sonra gün gelir evlenirler. Bu üzerine derin derin düşünülecek plan yapılacak bir mevzu değil bana göre. Ama tabii söyle bir gerçek de var. 20’li yaşların başında evlilik fikri insana sıkıcı geliyor.. yirmilerin sonunda ise basit şeylerin, basitin ne kadar güzel ve aslında ne kadar özel olduğunu keşfettiğiniz başka bir dönem başlıyor. Herşeyi mevsiminde yapmak iyidir herhalde.