Haklı ile haksızın ayırt edilmediği bir toplumda yaşamak herkesin kabulleneceği bir durum değildir. Sabır ister. Toplumlar adalet denen terazinin kefelerini iyi görebildiği müddetçe yaşamak hakkına sahiptir. Haklı olan hakkını her zaman almalıdır. Bir toplum içerisinde iyi yetiştirilmiş bir birey ile eş-dost sohbetleri fazla olan yetişmemiş birey, aynı kefede değerlendirilmemelidir.
2002 yılının son aylarından bu yana Bozkır altınlarını yirminin üzerinde yazı konusu yaptık. Nihayet, MTA Bölge Müdürlüğü Bozkırın Üçpınar ve Çat Yaylalarının arasındaki bölgede altın arama kararını Memleket Gazetesi aracılığıyla kamuoyuna duyurdu. Bu gelişmelerden yazıların sahibi olarak duyduğum mutluluğu kelimelerle anlatmak çok zor. Sevinçten uçuyorum. Şimdi de Bozkır altınlarının işletmeye açılacağı günleri sabırsızlıkla beklemeye başlıyoruz.
Amacımın un ya da ün kazanmak olmadığını şahsımı tanıyanlar iyi bilir. Şehr-i Konyanın gündemine bu konuyu bir bilimsel tarih makalesinden yola çıkarak getirdik. Başlangıçta çoğu meslektaşım gülüp geçti. Bazıları bendenizi alaya almıştı. Son gelişmelerin ışığında bu kendini bilmez mamacı gazetecilerle mesleğimizin tutarlılığı anlamında hesaplaşma ortamına gelmek üzereyiz. Tam bu aşamada, Bozkırın kanaat önderleri bizim yaktığımız altın ateşini körüklemek, alevini güçlü tutmak mecburiyetindedir.
Üçpınar Belediye Başkanı Ziya Kuz, özel girişimlerim sonucu bölgeye yönlendirdiğimiz MTA ekibine gereken ilgiyi gösterdi. MTA uzmanları Bozkırdan aldıkları numunelerin ön incelemesini tamamlayarak altın arama çalışmalarını 2006 yılı çalışma programına koydurdu. MTA Bölge Müdürü Nurettin Mıhçıya ve ekibine yürekten teşekkür ederken, Türkiye genelinde yaşamlarını sürdüren 1 milyona yakın Bozkırlının konuyu sürekli gündemde tutmasını istiyoruz.
Türkiyenin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdan kurtulması için topraklarımızda bulunan madenlerin yerli sermaye eliyle işletilmemesi sürekli tartışma konusu yapılıyor. Bozkır altınlarının ekonomimize kazandırılması için MTAnın proje yapması vicdanımdaki baskıyı biraz olsun azaltacak. Ölüm meleği Azraille bir sözleşmemiz yok. Bu gelişmelerin sonundaki mutlu sonu, yorgun, by-paslı ve üç stent takviyeli defolu kalbimle göremeyebilirim. Önemli olan Bozkırda yüzlerin çok yakın bir zamanda gülecek olması.
Sırıstad (Bozkır), Selçuklular devrinde kurulan ve Osmanlılar döneminde de 90 köyün bir araya getirildiği ve sabit bir merkezinin bulunmadığı nahiye iken, 17. yüzyıla doğru bucak merkezi haline geldi. Sırıstad adı bir süre sonra Bozkıra dönüştü. Bozkır 18. yüzyılda Altın Madeni ile Osmanlı İmparatorluğunun stratejik merkezlerinden birine dönüşmüştü.. Bozkırda antik dönemde altın üretilip üretilmediği bilinmiyor. Ancak, 18. yüzyılın başlarında Vezir Ali Paşa zamanında devlet Bozkırda Altın Madenini işletime açtı. Bölge, Manavgat, Akseki, Aladağ ve Silleden ciddi göç aldı. Madenin çeşitli ihtiyaçlarını giderme açısından Karaman Eyaletine bağlı Bozkır, Göç-ü Kebir, Belviran, Seydişehir ve Kırili gibi kazalar bu madene lojistik destek vermeye bağlandı. Dağdan çıkarılan maden at, eşek, katır ve develerle Bozkıra taşındı.
İlçe merkezindeki Kazıkdere semtinde eritilerek içerisindeki altın, kurşun, gümüş ve çinko ayrıştırıldıktan sonra develerle Alanya İskelesine, oradan da gemilerle İstanbuldaki darphaneye taşındı. Madenden alınan iki numenin analizi yapıldı. Analiz yapılan numune madenlerden birinde 8 dirhem 5 kırat 3 buğday altın bulunduğu, diğerinde ise 13.5 dirhem 5 kırat ve 1 buğday oranında altın olduğu saptandı. Osmanlı yönetimi, o dönemin iç karışıklıkları yüzünden üretime ara verdi ve ocakları kapattı. Altın üretimi yapılan süre içerisinde madenden 240 fırınlık cevher çıkarılmıştı. Cevherin 3te biri el emeği olarak madencilere verilirken, 3te 2si de Maden Emini aracılığıyla İstanbula darphaneye götürülmüştü.
Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhittin Tuş, Osmanlı Arşivleri ile Konya Seriyye Sicil Kayıtlarını incelerken 227 yıllık Bozkır Altın Madeni işletme belgelerine ulaştı. Doç. Dr. Tuş, 1756-1856 yıllarını kapsayan dönemde Konyanın sosyal ve ekonomik boyutunu araştırırken Bozkır İlçesi ile ilgili detay bilgelere ulaştı. Doç. Dr. Tuş, Tarihi kayıtlara göre Bozkır çok zengin altın yatağı. Ben, maden veya jeoloji mühendisi değilim. Ama, bir tarihçi gözüyle Osmanlı İmparatorluğunun 1778 yılından başlayarak 7 yıl Bozkırın dağlarında Küçük Su mevkiinde altın ürettiğini belgeledim. Resmi kayıtlar devletin günün ekonomisine göre 84 bin 735.5 kuruş gelir sağladığını gösteriyor diye konuştu.
Sözü daha fazla uzatmayacağım. Cennet ülkemde, yaşamaktan şeref duyduğum Şehr-i Konya ve soy köklerimin bulunduğu suyu sert ve mert oğlu mert insanların yaşadığı Bozkırda da haklı olana hakkı verilsin. Şunu da kimse unutmasın: Sel gidecek, kum kalacak!