Çok aşağılık günlerden geçiyoruz. İşgalci çete devleti, kendilerini Hitler’in dişinden kurtardıktan sonra yememiş, içmemiş küresel bir esaretin temellerini atmış ve maalesef bunu da becermiş. Gazze’de aleni bir şekilde yapılan bunca zulme ve Filistin halkına yaşatılan bunca acıya rağmen deyim yerindeyse kimsenin gıkı çıkmıyor. İslam ülkeleri, hangi esaretin pençesinde olduklarını artık gizleyemeyecek kadar açık biçimde yakalandı. Siyonist çete, küresel bir mafya marifetiyle tüm ülkeleri ve liderlerini bir hizada tutmaya devam ediyor. Çıkan seslerin anlamsızlığını da, katliamın hız kesmeden devam ediyor olması ispat ediyor.
HAMAS’ı konuşmuyorum. Görünen o ki, ne HAMAS’ın ne de Kassam Tugaylarının bizim iltifatımıza da, katkımıza da ihtiyacı var. Tüm imkânsızlığa rağmen işlerini gayet iyi biliyorlar ve hakkıyla da ifa ediyorlar. İşgalci çetenin silahlı sürüsü, Gazze çöllerinde en büyük perişanlığı yaşıyor. Yaşıyor da Kassam’ın sürttüğü burnunun sümüğünü, gidip mazlum ve sivil Filistin halkının üzerine siliyor. Tonlarca bomba yetmemiş gibi şimdi de eli silahsız sivil insanları toplayıp, elbiselerini soyuyor ve kadınıyla erkeğiyle akla hayale gelmedik işkenceler yapıyor. Toplayıp götürdükleri sivilleri nereye götürdükleri, ne yaptıkları ve akıbetleri meçhul. Maalesef koskoca dünyada bunun izini sürüp hesabını soracak bir kudret yok. Altı üstü yekûnu, altı milyonluk nüfusuyla türedi bir çete devleti dünyayı kasıp kavuruyor.
Kabul edelim ki, coğrafi olarak alanın darlığı ve arazinin düzlüğü sebebiyle bu aşağılık sürünün cephede işini bitiren Kassam’ın, sivil alanlarda da halkını koruyabilmesi mümkün değil. Mümkün değil, çünkü katliam uçaklar marifetiyle havadan ve hedef gözetilmeksizin yapılıyor. Katliamı yapanlar da çok iyi biliyorlar ki, aşağıda bu katliama mani olacak hava savunma sistemi yok.
Peki, işgalci çetenin hukuk tanımaz bu zulmünden bu sivilleri kim koruyacak?
Birleşmiş Milletler olabilir mesela. İkinci dünya savaşının milyonlarla ifade edilen o korkunç ölümleri sonrası kurulmuş bir örgüt. Kuruluş felsefesinin ilk cümlesi, dünya barışını ve güvenliğini korumak. Dünya üzerinde 206 ülkenin olduğunu varsayarsak, bu ülkelerin 193 tanesi bu ilkeler üzerine imza atmış.
Peki, kendisini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş" olarak tanımlayan BM, iki ayı aşkın zamandır yaşanan sivil katliamına dönük çözüm bağlamında herhangi bir katkı sağladı mı? Hayır.
O zaman çözümün adresi Müslüman coğrafyanın 57 ülkesinin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı olabilir mesela. Zaten kuruluşu da “6 Gün Arap-İsrail savaşı” diye bilinen ve 1967 yılında gerçekleşen çatışmalar sonrası olmuştu. Tam da kuruluş felsefesine uygun bir dönemdeyiz. Nüfusu, 2 milyara yaklaşan, ekonomisi trilyon dolarları aşan gücüyle pekâlâ İslam işbirliği Teşkilatı savaşa değil ama sivil katliamına müdahale edebilir.
Sonuç, 11 Kasım toplantısında HAMAS’ı, Kassam’ı, dolayısıyla da Gazze halkını yok sayan kararlar alarak dağıldı. Toplantı neticesinde ne İşgalci çetenin canını acıtacak ne de işgalci çeteyi uluslararası sistemde zora sokacak bir karar çıktı. Alındığı iddia edilen tüm kararlar da zaten işgalci çete tarafından yok sayılıp, yırtılıp atıldı.
Geldiğimiz nokta tüm insanlığın sessiz bir şekilde çığlıkların eşlik ettiği ölümleri, mazeretlerin eşlik ettiği tatmin olmuş ruh haliyle seyretmesi durumudur. Bu durum ne kadar devam eder bilmiyoruz. Ama işgalci çete, çocukları katlederek bu savaşı kazanamayacağını çok iyi biliyor. Savaşı kazanmak istiyorsa cephede Kassam ile hesaplaşması gerekiyor. İşgalci çetenin silahlı sürüsü, Kassam’la bırakın savaşmayı, gölgesiyle bile karşılaşmak istemiyor.
O zaman işgalci çeteye daha stratejik destekler gerekiyor. Sahada kaybettiğini, masada kazandıracak tilkice katkılar. Ben yakın tarihte bu tilkice katkıları sağlamak için ABD’nin Yahudi dışişleri bakanının yeni bir tura çıkacağına inanıyorum. Çünkü aynı Yahudi bakan, yaptığı turla İslam İşbirliği Teşkilatına 11 Kasım toplantısında HAMAS’ı yok sayan kararlar aldırtmayı becermişti.
Katliamları, kutlamalarla takip eden İsrail halkı ise, bu suçun tam olarak ortağı ve işgalci çete devletinden zafer bekliyor. İşgalci çete, karşısında geçmiş savaşlarında satın alarak yendiği liderler ve ihanet içinde askerler olmadığını biliyor. Süreç, hem kutlamalar yapan İsrail halkı, hem de katliamı yapan işgalci çetenin silahlı sürüsü için kolay olmayacak. Büyük bir hesabın arifesinde olduklarını biliyorlar. BM ve İ.İ.T. gibi kuruluşları şu veya bu yöntemlerle halletmiş olsalar da dünyanın vicdan sahibi halkları kaynıyor ve hesaplaşmak için kollarını sıvamış bekliyor.
Avustralya’dan Kanada’ya, Arjantin’de Finlandiya’ya tüm halklar, İşgalci çete devletinin yaptığı katliamların hıncıyla dolmuş durumda. Hiç şüphesiz bu günler Gazze için zor geçecek, ama prangalı hükümetlerin özgür halkları eliyle yaklaşan bu hesap, işgalci çete ve onun kutlayıcı halkını da boğacak.