Bir bayram daha geçti. Cenab-ı Hak bir bayramı daha yaşama imkânı verdi bizlere… Ömrümüzden bir miktar daha eksilme oldu. Bir daha ki bayrama kavuşabilir miyiz bilmiyoruz.
Geçen günler geride kaldı. O günleri aydınlık olarak yaşamış isek ne mutlu bize, önümüzdeki günleri de, yolumuzu şaşırmadan aydınlık günler olarak yaşamaya bakalım. Geçen günleri karanlık olarak geride bırakmışsak, gelecek günleri aydınlık hale getirmeye bakalım. Bundan sonra ki yaşayacağımız aydınlık günler, geçmişin karanlığını da kapatmaya yetecektir.
Arife günü ayağımda meydana gelen kemik çatlaması nedeniyle bayram ziyaretlerden mahrum kaldım ama dostlar sağ olsun bizi yalnız bırakmadılar. Her şeyde bir hayır var denir ya, zorunlu olarak evde kalışımda da hayır oldu. Bu sebeple ziyaretimize gelen herkesle görüşme ve sohbet etme imkânı bulmuş oldum. Daha önceki bayramlarda ya ziyaret ettiğimiz dostları evde bulamıyorduk veya bize gelen dostlar bizi evde bulamıyordu. Bu bayramda ziyaretimize gelenlerin hiç birisi boş dönmemiş oldu.
Bu arada; bizzat ziyaretime gelen veya telefon, e-mail, sosyal medya aracılığı ile bayram kutlaması yapan ve geçmiş olsun dileklerini ileten, toplam sayısı bini bulan akraba, dost ve kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Allah hepsinden razı olsun.
Bayram sohbetlerinin açılışı genel olarak kurban konusu ile başladı. Daha sonra da memleket meseleleri dile getirildi. Kurban konuları içinde kendimizin kurbanımızı nasıl kestiğimiz, adabına uyulmadan kesilen kurbanların durumu ve sanatçı geçinen din düşmanı bir kadının; “IŞİD ile kurban kesilmesini bir tutan” açıklamaları baş sıralarda yerini aldı. Bu kadın ve bunun gibi düşünenler, tıkına tıkına yedikleri etlerin nasıl önlerine geldiğini bilmiyorlar mı? Yoksa bildikleri halde sadece İslâm’a olan düşmanlıklarından dolayı mı böyle konuşuyorlar? Bence ikincisi… Bunlara gerekli cevaplar verildiği ve bir gün cehennem ateşi böylelerini sarıp sarmalayarak muhatap alacağı için bizim daha fazla muhatap almamıza gerek yok diye düşünüyorum.
Konuşulan memleket meselelerinin başında, Kobani’deki IŞİD ile PYD çatışması ve bu çatışmanın Türkiye’ye yansıması yer aldı. Ben, Kobani’deki çatışmanın ve IŞİD’e karşı kurulan koalisyona Türkiye’yi de alma çabalarının daha önce de defalarca yazdığım gibi, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına çekme planı olarak gördüğümü ve adım adım bu planın işletildiğini dile getirdim. Konuştuğumuz çok sayıda kişinin de aynı görüşü paylaştığına şahit oldum.
Türkiye, IŞİD’e karşı kurulan bu koalisyonda aktif ve etkin olarak yer alırsa, PKK’nın uzantısı olan PYD ile birlik halinde savaşa girmiş olacaktır. Bunu sağlamak için dışarıdan ve içeriden Türkiye’ye büyük bir baskı yapılmaktadır. İçerideki hainler, gidip PYD saflarında IŞİD’e karşı savaşmak yerine ülkemizi karıştırmayı ve her yerde anarşi çıkararak yakıp yıkmayı tercih ediyorlar. Dışarıdan ise ABD ve Batı’nın olanca baskısı devam ediyor. Bakalım, Türkiye 30 yıldır on binlerce insanın kanının dökülmesine sebep olan PKK’nın uzantısı PYD ile birlik olup IŞİD’e karşı savaşa girerek, PKK’dan sonra bir de IŞİD belasının, içeride terör hareketlerine girişmesine yol açacak bir adım atacak mı? Böyle bir adım PKK’nın bize dost olmasını sağlamayacağı gibi, IŞİD’in de düşman olması sonucunu doğuracaktır. ABD ve Batılılar bir gün bırakıp gidecek, biz ise bölgede kalmaya ve problemlerle uğraşmaya devam edeceğiz. Bekleyip neticeyi göreceğiz. Allah yardımcımız olsun.
EZANIN USULSÜZ OKUNMASI
Bilindiği gibi, merkezi ezan ve merkezi vaaz sistemi sona erdi. Şimdi her camide ayrı ayrı ezan okunuyor ve cami imamları vaazlarını kendisi yapıyor. İl Müftümüz muhterem Ali Akpınar hocamızın da dediği gibi her iki sistemin olumlu ve olumsuz tarafları var.
Daha önce de yazmıştım. Yeni sistemin olumsuz tarafları, hitabeti iyi olmayan veya iyi konuşma kabiliyetine sahip olmayan imamlar ile ezanı iyi yani usulüne uygun okuyamayan imam veya müezzinlerin varlığıdır. Bunun için hiç değilse onlar kendilerini yetiştirinceye kadar geçici bir süre, merkezi sistemi tamamen iptal etmek yerine isteğe bağlı olarak bazı yerlerde devam ettirilse ve kademeli olarak kaldırılsa daha iyi olmaz mı? Bu arada onların yetişmesi için hizmet içi eğitim kursları açılabilir.
Ezanın usulsüz okunması olumsuzluğunun sonucunu bizzat yaşadım. Bizim mahalle camiinde Cuma günü (Arife günü) cami imamının kürsüde vaazda olması sebebiyle bir başkası tarafından okunan ezan, abartma yapmıyorum 30 saniyede bitti. Kamet getirir gibi okunan ezanın hemen bitmesi ile bende cemaatin namaza durmadan önce camiye girme isteği doğduğu için koşarcasına giderken ayağımın burkulması ve dönmesi ile kemik çatlaması, ayağımın alçıya alınması ve bayramda eve bağlı kalma gibi sonuçlar meydana geldi.
Şikâyet olarak değil, Ezanın usulüne uygun okunmamasına bir örnek olması için yazıyorum. Bu örnekte olduğu gibi, ezanın usulüne uygun okunmayan ve iyi hitabeti olmadığı için cemaatin camiden uzaklaşmasına sebep olan yerler için bölgesel olarak merkezi sistemin devam etmesinden yanayım. Değerli il müftümüz Ali Akpınar hocamızın konuyu bir kere daha değerlendirmesini arzu ediyorum. Sağlıklı ve mutlu kalınız efendim.