İyi ki telefonları dinleniyor. İyi ki "korku imparatorluğu" falan var. Ya korkmasalardı kim bilir daha neler yaparlardı? Maazallah hepten rezillik elverirdi. Bu kadarı "Devri Dilara-yı Cumhuriyet"te görülmüş şey mi? Kimin kimi "taciz" ettiği bile belli değil. Hanım "gazeteciye" soracak olursak Baykal "taciz" etti; Baykal'a soracak olursak o! Baykal'ın ihsas ettiğine de "taciz" yerine "davetkâr" desek daha doğru. Zira, "Canım hani beni yemeğe çıkaracaktın?.." lafı "pasif taciz"e girmez bence. Ortada aslanlar gibi "hani" kelimesi olmasa hadi neyse. Mezkur ifadeden benim anlayabildiğim; Baykal davet etmiş, hanımefendi de davete icabet etme makamından ısrar makamına yükselmiş, hepsi bu. Neyse sarkmak, asılmak, taciz etmek, davetkâr olmak veya komplo günahı vebali boyunlarına; mesele bu değil. Gandi Kemal'in tavrını hangi ifadeyle karşılayacağız mesele orda. Maslahatçı mı, "iyi olan kazansıncı" mı, orta yolcu mu, fırsatçı mı, dikizci mi, arabulucu mu, "istemem yan cebime koycu" mu nedir anlamadım gitti. Komplo teklifine "Yap getir.." karşılığını veren CHP Genel Başkanı'nın bu haline ne diyeceğiz? Bu nasıl Gandi, bu nasıl Kemal yahu? Baykal görüşmeden neden beni haberdar etmediniz diyor, o "gazeteciyi" ciddiye almadım diyor. Sonra da "Büyük balığı" açıklasın diyor. Uzun lafın kısası şudur: Varan 1, Baykal'ı kaset marifetiyle bitirmişti. Varan 2, ellerinde patladı. Varan 3, "Yap getir" ifadesinden ibarettir ve (kamu vicdanında) Gandi Kemal'in meşruiyetini bitirmiştir. İlk ikisi tuzaktı; biri gerçekleşti, diğerinin izine "Odatv"de rastlandı. "Varan 3" ise Gandi Kemal'in kendi diliyle kendine kurduğu "tuzaktan" başka şey değildir. Zaten ne yaptıysa hep kendine yapmamış mıydı? Yazık ki yazık; çok erken bitti. Salih Tuna-Yeni Şafak