Bu Devletin Sahibi Kim?

Derviş Argun

Devletin ideolojisi ne olursa olsun, devletin sahibi millet olduğu gün, o devlette o millette kurtulmuş demektir. Devletle milletin aidiyet ve mensubiyyet konusunda birbiriyle sürekli açılan bir makas ilişkisi varsa, o devlette o millette esarette demektir.

Bu durumda devlet, meşruiyyetini aldığı güçlerin esaretinde felç olmuş durumda iken, millette, meşruiyyetini kendisinden almayan devletiyle sürekli çatışma halinde olur.

Bu çatışma dönem dönem alevlense de esas itibariyle tezgâh kimin kazandığı değil, milletiyle birlikte devletin enerjisini boşa harcaması ve ne kadar enerji harcadığı üzerine kurulmuştur. Batının son yüzyılda coğrafyamıza dayattığı proje budur ve tüm kurgu, "devletsiz millet, dinsiz devlet" üzerinedir.

Oysa milletlerin, dinsiz de devletsiz de ayakta duramayacağı, bu iki otoritenin terakki hedefli tüm milletler için elzem ve şart olduğu tarihi bir gerçektir. Hurafelerle din, zorbalıkla da devlet bozulmadığı müddetçe, devletlerin milletleriyle alamayacağı yol, baş edemeyeceği güç yoktur. Bu sebepledir ki devletler nasıl zorbalıktan arındırılıyorsa, din de hurafelerden arındırılmalıdır. Arındırılmalıdır ki millet, diniyle de devletiyle de barışık olsun.

Şimdi buradan hareketle,

Milletin devletsiz, devletin de dinsiz olamayacağını kabul etmemiz gerekiyor. Yani Türkiye'de eski anlayışın egemen olduğu bir devlet biçiminin sürdürülebilirliği yoktur.

15 Temmuz gecesi çok açık olarak göstermiştir ki, bu devletin esas sahibi alt ve orta kuşak ekonomiye sahip vatan evlatlarıdır. Bunu ister 15 Temmuz gecesi sokak ve tankları kuşatan insanlara ait fotoğraflardan bakıp görün, isterseniz o gecenin şehit ve gazilerini inceleyerek tespit edin. Alt ve orta kuşak ekonomiye sahip bu insanlar, ne devletsiz ne de dinsiz yapamazlar. Yani dini devletiyle, devleti de diniyle birlikte isterler. Yani onlar için, içerik olan din ile biçim olan devlet iç içe ve omuz omuza olmalıdır.

Öyle olunca ne olur?

Devlet kiminle irtifa kazanıp kime hizmet edeceğini daha iyi bilir ve yönetir. Varsılların ve güç sahibi egemenlerin sömürmesine mani olup, devletin sahibi alt ve orta kuşak ekonomiye sahip kitlelere hizmet etmesini sağlar. Varsıllar, bu mekanizmada tüm birikim ve tecrübeleriyle orta ve alt kuşak geniş kitlelere hizmet için vardır. Ürettikleri her bir katma değer, sonuç itibariyle uygun maliyetlerle bu kitlelerin hayatını kolaylaştırır.

Bunu yaptığı zaman da devletin sahibi olan bu geniş kitle, üretilen tüm hizmetlerden maksimum düzeyde istifade ederken, kendisine bu varsılları hizmet ettiren devlet, mekanizmasına da her daim sahip çıkar. Yani piramidin biçimini ters çeviremesek bile içeriğini ters çeviririz. Tepedeki azınlığın, hem sahip oldukları hem de ürettikleri ile alt ve orta çoğunluğa hizmet etmesini sağlarız. Bu devletin kendisine sahip çıkan bu kitleye bir yönüyle borcudur da.

Sonuç olarak,

Türkiye Cumhuriyetinin kurucu gücünü oluşturduğunu iddia eden ideolojik tembeller ne derse desin, beğenmedikleri bu geniş kitle bu vatanın yegâne sahibidir. Devletin dayatmasıyla ne değişirler ne de vazgeçerler. Sabırla beklerler ve büyük fedakârlıklarla sahip çıktıkları vatanlarında egemen olan mekanizmanın, inançlarını besleyen bir karaktere kavuşması için çabalarlar. İhaneti, ideoloji sanıp savunanların hissiyatı derin, özgül ağırlığı yüksek bu birikimden çok ama çok çekinmesi gerekir.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.