Türk toplumunun en sağlam yapı taşı olan, en küçük kurumu olan; aile, son yıllarda görülmemiş ölçülerde sarsılma ve yaralanmalar geçiriyor. Ve eğer önü alınamazsa durum engellenemez bir uçuruma doğru gidiyor…
Öyle ki durum kadına şiddet noktasını çoktan geçerek, kadın cinayetlerine dönüşmüş durum da, her gün bu cinayet haberlerinden bir yenisini görüyoruz…
Sadece kadına şiddet ve kadın cinayetleri mi? Son yıllarda “güvenlik kameralarına da yansıdığı” gibi bir insanı öldürmenin oldukça basit olduğu bir zaman dilimi içine girdik bu durum insanı ürpertiyor…
Boşanmalar resmi kaynaklara göre rekor seviyelere ulaştı?
Boşandıktan sonra eşini barışmak için çağırıp öldürenler, boşandığı eşini başkası ile görüp kurşun yağdıranlar vs… insanı dehşete düşüren pek çok olaya her gün bir yenisi ekleniyor..
Velhasıl toplumda sorunlu çiftler her geçen dakika çoğalıyor, buna paralel olarak kimsesiz ve sahipsiz çocukların sayısındaki artış toplumun geleceği adına endişe verici hale geliyor?
Fıtrat olarak en güzel şekilde yaratılan insanoğlu aynı zamanda aşağıların aşağısı olma özelliğini hep içinde taşıyor. İnsan; ruh ve bedenden meydana gelen, yeryüzündeki Allah’ın halifesi, canlılar arasında en üstün olanı, dünya üzerinde yaşayan en gelişmiş ve kıymetli bir varlık ama bu sayılan özellikleri taşıması için gerekli eğitim ve sosyal yapının içinde yetişmezse aynı zamanda “katil, hırsız, namussuz, cahil, zalim, nankör, gözü doymaz, şımarık” bir hale gelerek konumunu aşağıların aşağısı olarak değiştirmiş olur.
Bu açıklamalardan sonra konumuza dönersek olaylar ve sonuçlar bizi hep aynı kapıya çıkıyor.
Azgınlık ve Tuğyana sonrası oluşan… Şiddet, korku ve endişe!
İnsan sadece hem cinslerine mi korku endişe yaşatıyor yoksa tüm canlılara ve doğaya mı?
Maalesef bu soruya verilecek cevap insan azdı, insan insanlığı ayakta tutan “adalet, erdem, güzel ahlak, saygı, yardım” gibi toplumun temel dinamikleri ayakları altına aldı…
İnsan dünyevileşti, insan şehvetine köle oldu, insan güçlü olmak için tüm değerleri ayaklar altına aldı… Aslında insanın ayaklar altına aldığı şey kendisiydi ama bunun farkına varamadı..
Koşar adımlarla tarihte helak olan kavimlerin helak eden günahlara doğru gidiyoruz..
Adım adım helak olan kavimlerin yolundan koşuyoruz…
Bu durumda 'Kaçış nereye?' deme ihtiyacı hissediyor insan...
Belki zaman geçtikçe bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyeceğiz...
Ama bu gün bize dokunmayan bu yılan gelecekte sevdiklerine dokunacak.