Sokakta, düğünde, okulda, devlet dairelerinde, hacda, trafikte, hastanede velhasıl insanların olduğu yerlerde gördüğümüz, yaşadığımız olumsuzluklara bakıp bazen bu işler ne zaman düzelecek, ne zaman adam oluruz, ne oldu bu millete demekten kendimizi alamıyoruz; bazen de tersi bir olay yaşayınca, umutsuzluğumuz gurura dönüşüp “Bu millet ölmemiş” türü sözler ağzımızdan dökülüveriyor.
Araboğlu makasında emlâkcılık yapıyoruz. Hemen arka sokaktaki 70’lik Sefer amcamız çayımızı içip evini satmamızı istiyor. Evi görüp rakamı belirliyoruz. Sefer amcamız ağma bir babanın oğlu. Bir tek evi ve Vakıfbank’tan aldığı emekli maaşı dışında dünya malı yok. Hazım Uluşahin İş Merkezi’nde berber olan oğlu ve boşaltılmış evindeki çiçekleri sulamaya geldiği zaman bize de uğrayan bir Anadolu kadını hanımıyla da tanışıyoruz.
Aradan 6-7 ay geçtikten sonra bir çok müşteriden sonra evi Alibeyhüyük’lü Hüseyin Ağa’ya satmak için anlaşıyoruz. Hüseyin Ağa’yı ancak biz tapu devrinde tanıyoruz. Pazarlığımız 10 günlük bir uğraştan sonra oğlu Mustafa kardeşimle yapıyoruz.
Tapu devri günü Hüseyin Ağa bir yakını ile çay içmek için büromuza teşrif ediyor. Deli dolu bir Anadolu insanı. Onlar kendi arabalarıyla Tapu’ya giderken, bende oğlu ile hareket ediyorum. Benim sorum üzerine oğlu içini açıyor. Babasının kendisine hak etmediği halde çok büyük iyilik ettiğini, ayrı olan tek çocuklu eşinin yuvaya dönmesi için bu evi aldığını söylüyor. Bizim sorumuz üzerine sonrada ilâve ediyor.
-Valla hocam babam arada demlenir, arada kaçamakta yapar, ama yiğit adam, herif adam, güvenilir adam nitekim parası olan gelir babama teslim eder, bizim sütçü gibi.
Satış işi yaklaşınca Sefer amcamız, para saymasını bilmediğini, televizyonlarda bazen insanlara sahte para verildiğini söyleyince, merak etmemesini oğlunu da Berberden alıp tapu geçer, parayı da beraber sayacağımızı, parayı aldıktan sonra isteği üzerine arabamızla Vakıfbank’a onları götürüp hesaba yatıracağımızı çok önceden söz vermiştik.
Hüseyin Ağa’nın oğlu Mustafa, Sefer Amca ve oğlu Osman Tapu’ya vardık. İşlemler derken sözümüz üzerine oğul Osman ile ikimiz desteleri birer birer saydık ve hesabı tamamlayıp poşete doldurduk. Karşılıklı hayırlı olsun ifadeleri ile vedalaştık. Onlar Alibeyhüyüğü’ne biz bankaya. Cuma günü mesai saatinin son dakikaları, paramızı makinede saydılar 10 bin TL. eksik, rengimiz kaçtı, rica ettik bayan kasiyer tekrar saydı, gene 10 bin TL. eksik, bu sefer kafamız döndü! Hüseyin Ağa’ya telefon edip durumu açtım.
-Ulen kardeşim bana ne dersiniz, parayı kendiniz saydınız. Hüseyin Ağa doğru söylüyordu, gene de kendisine bankaya gelmesini rica ettik. Çoktan Alibeyhüyüğü’ne vardığını, emanet olan arabasını da teslim ettiğini söylemişti. Kara, kara düşünüp, içimdeki vicdan azabı beni çoktan tedirgin etmeye başlamıştı. 70 yaşını geçmiş, Ilgınlı ağmanın gariban bir oğlu, yalnız bir evi, birde maaşı var, hatamızla böyle bir adamın 10 bin TL’sini kaybediyoruz. Ey Allah’ım ne olacak şimdi! nerde hata yaptık? olsa olsa 5000’lik destelerin ikisi de onar bin saydık.
Biçare, Alibeyhüyüğü’ne gidip Hüseyin Ağa ile görüşme ihtiyacını duyup yola koyuluyoruz. Vakit bizi sıkıyor. Ben, Sefer Amca, oğlu Berber Osman ve yeni malın sahibi oğul Mustafa istikamet Karaman yolu. Daha Konya’dan çıkmadan telefonum çalıyor. Karşımdaki Hüseyin Ağa
-Hocam sizin telefonunuz üzerine eve geldim süt paralarını ayırdım, 10 bin liranız bende gelin paranızı alın!
Ser sevinç olup, hüznümüz sevince dönüşüyor. İkindi serinliğinde Alibeyhüyüğü’ne doğru yol alırken içimden şunları geçiriyorum.
-Şükür Yarabbi! Bu millet büyük millet ki ölmemiş, ara sıra demlenen, ara sıra kaçamak yapan bile benim paramda gözü, yoksa daha düzgün yaşayan demek ki nasıldır.
Korkmayın çarşıda, pazarda, sağda, solda yanlış işler olsa da, bu millet ölmemiş, bu milleti ayakta tutacak manevi dinamiklerimiz oldukça yıkılmayız ayaktayız. Akşam üzeri Alibeyhüyüğü’ne varıp, bakkalın önünde buluşup soğuklukları içip paramızı alıp, helâlleşip geri Konya’ya dönüyoruz.
Demek ki Mevlâ akşam üzeri Alibeyhüyüğü’nde bir soğukluk içmemizi vesile kılarak bize bir ders verecek şekilde kaderimizi çizdi.