Bu Satrançta; OYUNCU mu? Yoksa…

Ahmet Ünver

Dünyanı yöneten emperyalist devletler ve onların finansörü konumunda ki küresel sitem; Türkiye’mizi de anahtar olarak tanımladıkları Avrasya bölgesini, Ortadoğu’dan başlayan ve Asya ve Orta Asya bölgesine kadar olan Dünyanın en büyük enerji deposu,  en büyük kara ve nüfus parçası,  dünyanın güç savaşında satranç tahtası olarak tanımlamışlardır. Bu satranç tahtasına hâkim olan devlet veya sistem, dünyanın hegemonyal olarak da üstünlüğünü elinde tutmaya ve sürdürmeye de devam eder.  Afganistan ve Irak işgalleri; Bölgemizde ve ülkemizde halen devam etmekte olan asimetrik savaş olarak da ifade ettiğimiz vesayet ve vekâlet savaşları, küresel sistemin tanımladıkları bu satranç tahtasına hâkimiyet kurma girişimlerinin sergilenmesinden başkaca bir şey değildir.

Dünyadaki tüm  olaylar, beş yüz yıl boyunca, bölgesel egemenlik için birbirleriyle dövüşen, küresel iktidar peşindeki Avrasyalı güçler ve halklar tarafından belirlenmiştir. Dünya nüfusunun yaklaşık % 75’i Avrasya’da yaşamaktadır. Hem ekonomik girişimler,  hem de yeraltı zenginlikleri bakımından dünyanın fiziksel zenginliklerinin de büyük bir oranı bu bölgededir.  Avrasya, dünya GSMH ’sının  % 60’ına ve bilinen enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahiptir. Avrasya’nın gücü ABD’ninkini gölgede bırakmasına rağmen, Avrasya’da siyasî bütünlük oluşturulamaması nedeniyle, Amerika bu boşluktan yararlanmaktadır. Günümüzde Avrasyalı olmayan bir güç, Avrasya’da öncüdür ve Amerika’nın küresel önceliği doğrudan doğruya Avrasya kıtasındaki hâkimiyetini ne kadar süreyle ve nasıl bir etkiyle sürdürüleceğine bağlıdır.

Avrasya aynı zamanda dünyanın siyasal olarak en iddialı ve dinamik devletlerinin bulunduğu yerdir. Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra dünyanın en büyük altı ekonomisi ve en büyük altı silah alıcısı da Avrasya’da bulunmaktadır. Dünyanın biri hariç resmi olarak bilinen tüm nükleer güçleri ve de gizli nükleer güçlerinin tümü Avrasya’da bulunmaktadır. Bölgesel hegemonya ve küresel etki heveslisi olan, dünyanın en kalabalık nüfuslu iki devleti de Avrasyalıdır. Amerikan önceliğinin bütün potansiyel siyasi ve ekonomik meydan okuyucuları Avrasyalıdır. Avrasya üzerinde birden fazla oyuncunun hâkimiyet kurmasından kaynaklı ‘Büyük Satranç Tahtasına’ benzetilmiştir. Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve Hindistan büyük ve etkin oyunculardır. İngiltere, Japonya ve Endonezya çok önemli ülkeler olmakla birlikte,  büyük ve etkin bir oyuncu değildir. Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ve İran kritik olarak önemli jeopolitik mihver rolünü oynarken..  Türkiye ve İran’ın her ikisi de bir ölçüde, sınırlı kapasiteleri dâhilinde aynı zamanda jeostratejik olarak da bu satranç oyununda çok etkindirler.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve millet olarak 2013 yılından bu tarafa yaşadıklarımıza kabaca bir bakar mısınız?  Devletimizin kurulduğu tarihten itibaren,  denetim ve kontrollerinden her çıkışımızda,  sürekli olarak dejavu formatında, aynı şeyleri yaşıyor,  fakat anlamakta, anlamlandırmakta ve aksiyon geliştirmekte gecikiyor veya ıskalıyorduk.  Gezi olayları ile başlayan süreç, küresel sistem ve işbirlikçiler vasıtasıyla 15 Temmuz tarihindeki hain işgal ve teslim operasyonu ile noktalanmak istenmişti. Tüm bu hedefler gerçekleşmeyince de bu asil milletin fertleri arasına fitne ve iç savaş çıkarmak için her türlü girişimde bulunmaktan da geri durmadılar ve durmayacaklar. Bizler Avrasya bölgesinin devlet ve halkları olarak BİR ve BERABER oluncaya kadar. 

Avrasya bölgesini Büyük Satranç tahtası olarak tanımlayan, dünyanın küresel oyuncu devletleri ve küresel emperyalist sistem, bizleri de bu oyunda,  belki sınırlı kapasiteleri ile şöyle veya böyle etkin olabilecek bir devlet ve millet olarak yer vermişlerdi. Ne zaman ki Devlet olarak Avrasya satranç tahtasında yenilebilecek bir taş değil de,  bir oyuncu olarak kendimizi konumlandırmaya başladık; Başımıza gelmedik bela ve musibetler kalmadı. Millet olarak da bu konuyu hiçbir zaman çözümleyemedik. Tüm bu gelişmeler ve cereyan eden olaylar zincirinin sıradan ve olağan şeyler olduğunu zannediyorduk Fakat yaşadıklarımız olağanüstü ve insan havsalasının anlamakta, algılamakta ve yorumlamakta zorluklar yaşadığımız anlar oluyordu. Tüm mesele budur. Son günlerde ve tüm zamanlarda, ülkemizde cereyan eden olaylara bir de bu pencereden bakabilirsek yarınlarımızı kaybetmeyiz; 100 yıl önce kaybettiğimiz gibi… Yarınlarımızı devlet ve millet olarak bölgemizde parça parça ettikleri devletler ve milletler haline gelmekten ve getirilmesine müsaade etmekten kurtarabiliriz.  Türkiye Devleti ve Millet olarak; Kadim Medeniyet ve Devlet geleneğimizle;  Ortadoğu ve Avrasya bölgesi ile olan Coğrafi, tarihi, kültürel ve dini bağlarımızla, küresel sitemin Satranç tahtası olarak tanımladıkları AVRASYA bölgesinin YENİLEBİLECEK herhangi bir taşı değil,  gerçek ve asil bir OYUNCUSU olmak zorundayız.  Bütün mesele bundan ibarettir…

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.