Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Özgür Suriye Ordusu'nun Türkiye'nin desteği ile Cerablus'ta DAEŞ'e karşı atağa geçtiği ve kentin kontrol altına alındığı belirtilerek, "Türkiye bu operasyona neden ihtiyaç duydu?" sorusu üzerine Akdağ, Türkiye'nin kendi sınırlarını terörist grupların saldırılarına karşı korumak zorunda olduğunu söyledi.
Daha önce de "Gerekirse bunu sınır ötesine geçerek de yaparız." dediklerini anımsatan Bakan Akdağ, uzun bir zamandır bölgede yaşayan vatandaşların, karşı taraftan atılan bombalar nedeniyle sıkıntı yaşadığını aktardı.
Akdağ, şöyle devam etti:
"Kaldı ki Fırat'ın batısı, doğusu meselesi var. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu çok net ifade etmişti, Başbakanımız ifade ettiler yani bu 'Fırat'ın batı tarafına geçmeye yeltenmeyin, Türkiye gereğini yapar, çünkü bu bizim güvenliğimiz.' birinci ölçüde bu. İkincisi orada Suriye'nin bütünlüğünü bozarak Türkiye'nin güvenliğini bir kere daha tehlikeye sokabilecek YGP-PYD tarafından bir koridor açılmasına müsaade etmeyiz. DAEŞ'in bizim sınırımıza bu kadar yakın olması çok büyük bir tehlike arz ediyordu, bütün bunları yan yana getirdiğimizde böyle bir müdahale kaçınılmaz hale gelmişti. Biz de bunu gerçekleştirdik. Bazı kendini bilmezler 'Türkiye Suriye'ye girdi, ne olacak göreceksiniz.' falan diye bir takim densiz laflar ediyorlar, onlar kendi problemlerini düşünsünler. Türkiye, bölgenin kudretli bir devleti olarak elbette kendi halkı için ve Suriye halkı için gerekenleri yapacaktır. Bunu yapmak gerekiyordu, yaptık. Çok da başarılı bir şekilde gerçekleşti. Çok kısa süre içinde gerçekleşti."
Cerablus'taki çatışmalardan gelen yaralı sayısı ve durumlarına ilişkin soru üzerine Bakan Akdağ, TSK'dan ciddi bir yaralanma gelmediğini bildirdi. Akdağ, ÖSO'dan da birkaç yaralı geldiğini ve onlar için de gerekenin yapıldığını ifade ederek, "Zaten ihtiyaç olur düşüncesiyle hem bizim ulusal medikal kurtarma ekiplerimiz, hem ambulans ekiplerimizle bölgede bir güçlendirme yapmıştık ama çok bir ihtiyaç olmadı. İnşallah bundan sonra da olmaz." diye konuştu.
FETÖ mensuplarının ayıklanması çalışmaları
Kamu kuruluşlarında FETÖ mensuplarının ayıklanmasına yönelik çalışmalar hatırlatılarak, Sağlık Bakanlığındaki durumun sorulması üzerine de Akdağ, bu konuda çok hassas davrandıklarını bildirdi.
Bakanlık bünyesinde 7 binin üzerinde açığa alma olduğunu hatırlatan Akdağ, bunların bin 700, bin 800'ünün valilikler tarafından, diğerlerinin ise kendileri tarafından alındığına değindi.
Bakan Akdağ, inceleme süreciyle ilgili ellerinde birçok ölçüm mekanizması olduğunu ve değerlendirmeyi böyle yaptıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Aşağı yukarı 2 binin üzerinde bir değerlendirme tamamlandı. Şimdi bunların kamudan ihraç edilmesi gündeme gelecek. Diğer bakanlıklarla, başbakanlıkla birlikte biz de bu çalışmaları yürütüyoruz. Öyle görünüyor ki öteden beri bu kanlı örgüt, çirkin yüzünü gizleyerek özellikle Silahlı Kuvvetlerde, poliste, yargıda, mülki idarede, Milli Eğitimde daha ziyade çöreklenmiş durumda. Buna benzer bir iki kurumda daha, Sağlık Bakanlığında bu kurumlardaki kadar ağır bir yapılanma yok ama biz titizlikle bunların her birini örgüte üye olan, destek veren, bir ilgisi olanları bulup temizlemek için ciddi bir gayret gösteriyoruz."
FETÖ'ye ait sağlık kurumları
Bazı sağlık kurumlarının içlerinin tamamen boşaltıldığının, bir kısmının da kullanışsız olduğunun belirlendiğini belirten Akdağ, şöyle devam etti:
"Bunların 16'sını gayet başarılı bir biçimde vatandaşımızın hizmetine soktuk. Geri kalanlar küçük, kullanışsız, elverişsiz ya da içerisi tamamen boşaltılmış, bizim ihtiyacımız olmayan binalardı. Bu 16 binanın içinde hastaneler var. 5 hastane bu FETÖ örgütünün üniversitelerinin tıp fakültelerine ait uygulama ve araştırma merkezleriydi. Yani üniversite hastaneleri diyebiliriz, vakıf üniversite hastaneleri. Onun dışında 8 özel hastane, 1 genetik merkez, 2 diyaliz merkezi hizmette. Orada çok süratli davrandık. Buraları devraldıktan üç-dört gün içerisinde hizmet aksamadan devam etti. Şu anda günde 10 bine yakın vatandaşımızı bu devraldığımız hastanelerde muayene ediyoruz, tedavilerini yapıyoruz. İyi bir rakam bu. Toplamda aldığımız yatak sayısıyla kıyaslandığında oldukça verimli bir çalışma."
Bakan Akdağ, söz konusu yerlerde vatandaşların daha önceden ücret ödeyerek hizmet aldığına değinerek Akdağ, şimdi ise ücretsiz, eskisinden daha kaliteli hizmet verildiğini bildirdi.
"Gazi, şehit yakını ve askere öncelik verilecek"
Vatandaşa verilen sağlık hizmetlerinin askerlere, asker ailelerine de verildiğini anımsatan Akdağ, sivil vatandaşların da belirli kotalarda askeri hastanelerden hizmet alabildiğini belirtti.
Bakan Akdağ, "Bundan sonra bu askeri hastaneler Gülhane, Haydarpaşa tamamen sivilleşmiş olacak. Burada gazilerimizin, onların yakınlarının, şehitlerimizin yakınlarının ve askerlerimizin son derece şu husustan emin olmalarını istiyorum, bu hastanelerde onlara öncelikli hizmet vermeye devam edeceğiz. Hem onlar, hem de bütün kamuoyu görecek ki verilen hizmetlerin kalitesi artarak devam edecek." diye konuştu.
Sağlık Bakanı Akdağ, askeri birliklerdeki sağlık personellerine ilişkin ise "Askeri birlikler, gemiler dahil ya da operasyona katılacak birliklere eşlik edecek sağlık görevlileri açısından biz gerekli personeli silahlı kuvvetlerin uygun gördüğü personeli, onları da bırakıyoruz. Askeri hekimlik devam ediyor, birliklerdeki revirler dahil olmak üzere. Ama hastaneler tamamen sivilleşiyor. Gerçekten hastanelerin bu anlamda askeri kalması için herhangi bir sebep de yok. Sonuçta verilen sağlık hizmeti aynı sağlık hizmetidir." ifadelerini kullandı.
"Yeni 11 bin kadro"
Akdağ, sözleşmeli sağlık personeli alımının ne zaman yapılacağına ilişkin soru üzerine de "Eylül ayına yetiştiremeyebiliriz ama bu sene sonuna kadar 20 bine yakın sağlık personelini inşallah göreve başlatacağız. Bunların önemli bir bölümü bizim 4924 sözleşmelisi dediğimiz sözleşmeliler olacak." dedi.
Bunun avantajlı bir kadro olduğunu vurgulayan Akdağ, "Özellikle Türkiye'nin beşinci ve altıncı bölgelerindeki il ve ilçelerinde daha yüksek ücretle hekim ve sağlık çalışanı istihdam etme imkanını veriyor bize. Burada kadrolarımız dolmuştu tamamen, yeni 11 bin kadro aldık. Bunun önemli bir bölümünü bu sene inşallah kullanacağız. 20 bine yakın da personel istihdam edeceğiz." diye konuştu.
Yabancı hekimlerin çalıştırılması
Yurt dışında görev yapan Türk hekimlerinin ülkeye tekrar dönebilmesi için hangi adımların atıldığı ve yabancı uyruklu hekimlerin Türkiye'de çalışma esaslarının yeniden düzenlenmesinin söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine Akdağ, şu bilgileri verdi:
"Bu konuda yakın bir zamanda yeni bir düzenleme yaptık. Yurt dışında 3 sene çalışmış olan hekimler ya da uzman hekimler için 6 ay içerinde müracaat etmeleri kaydıyla devlet hizmeti yükümlülüğünden muaf olmalarını sağlayacak bir yeni düzenleme yaptı. İkincisi de eğer yurt dışında doçent ya da profesör iseler Türkiye'de gelip bir üniversitede çalışmaları kaydıyla onların da devlet hizmetleri yükümlülüğünü bütünüyle kaldırdık. Böylece değerli bilim adamlarının, hekimlerin Türkiye'ye gelmesini teşvik ediyoruz. Bunun dışında da yabancı uyrukluların Türkiye'de çalışmasının önündeki engelleri biliyorsunuz. Eski kanunlarda çalışan hekimlerin ve ebelerin Türk soylu olması diye bir kural vardı. Önce hekimlerle, sonra ebelerle ilgili durumu düzelttik. Bu şekilde Türkiye'de gelip çalışan hekim ve ebeler var. Bir de Suriyeli sağlık çalışanları var. Bunlar diploma ve denklikle alakalı birtakım zorluklar çekiyorlar, bunlara bir kısa yol oluşturuyoruz şimdi. Yine elbette denklikleri ve diplomalarıyla ilgili emin olmamız lazım ama uzun bir bürokratik işlemlerden geçmesinler diye daha hızlı inceleme ve değerlendirmeye imkan veriyoruz."