Konya’nın eğlence kültürü, Konya ve Konyalı imajına dair yeni bir bakış açısı getirecek kadar renkli bir kültürdür ve üzerinde durulmasında kültür tarihimiz açısından büyük fayda vardır. Tabii ki gerçek Konya yalnızca bu değildir. Ciddi bir muhafazakar damarın yanı sıra, zamanla popüler kültürün etkisine girmiş ve hem muhafazakarlığın hem de geleneksel eğlence tarzının içi de boşaltılmıştır. Bunu özellikle aşağıda bahsedeceğimiz müzikli eğlencenin değişim ve dönüşümünde rahatça görmek mümkün olacaktır.
Konya’da Mevlevilik baskın bir tarikat olarak varlığını sürdürmüş bu kültürden kaynaklanan müzik de egemen müzik olarak kendini yoğun bir şekilde hissettirmiştir. Mevleviliğin de etkisiyle müzik bir eğlence aracı olmanın ötesine geçmiş, dini bir musiki anlayışı da gelişmiştir. Tekke müziği olarak da adlandırılan bu müzik, günümüze kadar sema eşliğinde ilahilerle zenginleşerek gelmiştir. Konya müzik kültüründe yalnızca Mevlevilik etkisiyle gelişen müzik yoktur. Özellikle çevre ilçe ve köylerdeki çoğunluğu Türkmen olan halkın orta Asya’dan getirdiği halk müziği, düğünlerde toylarda çalınmış söylenmiştir. Mevlevîliğin ve Osmanlı boyunca devam eden Mevlevîhane’nin etkisinde birçok Konyalı ünlü besteci yetiştiği gibi, Konyalı pek çok halk ozanı da halk müziğini bugüne kadar devam ettirmiştir. [1] Günümüzdeki aşık geleneğini sürdüren nadir illerimizden biri olma özelliğini taşıyan Konya’nın halk müziği, son derece zengin ve kendine özgüdür. Türkü derlemecileri Konya’dan yüzlerce türkü derlemişler ve bu türküler yıllarca radyolarda en beğenilen halk müziği örnekleri olarak çalınıp söylenmiştir. Konya türküleriyle ilgili ilk kapsamlı derleme çalışmalarından birini yapan Seyit Küçükbezirci’nin de ifade ettiği gibi, Konya türküleri, Konya kültürün aynasıdır [2]
Bu aynaya bakıldığında ise Konya’nın bilinen muhafazakar kimliğinin çok dışında bir dünya karşımıza çıkar. Konya türkülerinde, eğlence kültürünün ayrıntıların rahatça yakalayabilmekteyiz. Hovardalar, oturak kadınları, aşklar, ihtiraslar ve çekincesiz cinsellik birçok Konya türküsünün ana konusudur. Tanpınar “Beş Şehir” de Konya’yı anlatırken; Konya Lisesi’nin üst katındaki küçük odada yatarken, yanı başındaki hapishane binasından bir kadının tutturduğu türkülerden bahseder. O kadından en çok, “Gesi bağları” türküsünü dinlemeyi sever Tanpınar. Ancak kadın bazen de “Odasına varılmıyor köpekten” diye başlayan ve Tanpınar’ın çok hayasız bulduğu bir oyun havasını seslendirir. Tanpınar bu türküyü şu sözlerle tanımlar [3]“Bu türkünün havası ve ritmi kadar ten hazlarını zalimce tefsir eden başka eserimizi tanımadım. Sanki bütün ömrünü en temiz ve saf dualarla hep başı secdede geçirdikten sonra nasılsa bir kere günah işleyen ve artık bir daha onu unutup hidayet yolunu bulamayan ve en keskin peşimanlıklar içinde hep onu düşünen ve hatırlayan bir lanetli veli tarafından uydurulmuştur. O kadar ten kokar ve yıkıcı günahın arasından o kada büsbütün başka şeylere, artık hiç erişemeyeceği şeylere kanat açar”
Bu türküler içinde en çok bilinen ve çalınıp söyleneni Konya’lı türküsüdür. Birçok araştırmacının, aslında bir Konya türküsü olmadığını ileri sürdüğü Konyalı, cinsellik bakımından en cüretkâr türkülerdendir. Sefa Odabaşı’ya[4] 358 göre, kanto türüne yakın olan bu türkü, muhtemelen, kızlı kahvelerde şarkı söyleyen İstanbullu kızlar tarafından yayılmıştır. Bir hanım ağzından söylenmek üzere güftesi yazılan türkünün bestecisi belli değildir.
[1]Konya Kültürü ve Türküleri hakkında etraflıca bilgi isteyenler; Vedat Çakır tarafından hazırlanan “Konya’nın Geleneksel Eğlence Kültürü” adlı makalesine göz atmalıdır. Vedat Çakır, Konya’nın Geleneksel Eğlence Kültürü, Türkiyat Araştırmalar Dergisi, Konya sf 357
[2] Vedat Çakır, age. sf 357
[3] Vedat Çakır, age. sf 358
[4] Vedat Çakır, age. sf 358