Son zamanlarda şöyle bir olan bitene bakarsanız en bariz şeyin kalitesizlik olduğunu göreceksiniz.
Bu Türkiye için değil dünyanın geneli için böyle…
Geçtiğimiz hafta Oscar ödül töreninde ödüle layık olan filmleri düşünün bir de bundan 30 -40 sene evvel verilen Oscar Ödüllerini…
Sinema sanatçıları artık mekanik bir hal almış durumdalar.
Filmler aktörlerin yönetmenlerin değil daha çok montaj ve teknik ekibin omuzlarında.
İnsanın özgünlüğü ve yeteneği bir şekilde bilgisayar hileleriyle, görsel efektlerle abartılarak ve süslenerek ortaya konduğu için “gerçek sanatkar” konusunda bir fikir beyan etmek oldukça zorlaşıyor.
Bu sadece sinema sanatında kendini göstermiyor.
Müzik sanatı da aynı sona doğru ilerliyor.
Sesi, rengi kokusu olmayan sanatçılar çektiği boyalı kliplerle, teknolojinin son harikası ses sistemleriyle “halkın sanatçısı” oluveriyorlar.
Bu halkın sanatçılarının tek sorunu “ses sanatçısı” olmayışları.
Ortaya koydukları bir tane kalıcı eserlerinin olmayışı ise en büyük meziyetleri.
Çoğunun ismini cismini bir şarkılık duyuyoruz sonra o şarkının adını bile hatırlamıyoruz.
O şarkıcılardan bazıları tabii hemen kaybolmuyorlar, şarkılarını bir daha duymuyoruz ancak yüzlerini sık sık görmeye başlıyoruz çünkü bir bakıyorsunuz bir sonraki levelde dizi sanatçısı olmuşlar.
3 saatlik dizilerde boy gösteren on parmağında on marifet insanlar kendilerine biçilen “Star” rolünü çok iyi oynuyorlar, ancak dizilerde nerede duracaklarını nereye bakacaklarını bilemedikleri için montajcılar o 3 saatin üstüne bir 10 saat onların montajıyla uğraşıyorlar.
Yazımızın başında da ifade etmiştik ya, kalitesizlik gerçekten çok büyük bir sorun. Ancak bu kalitesizliğin faturası hiçbir zaman kesilmiyor.
Çünkü Alev Alatlı’nın güzel bir sözü var :“ Bu ülkede her şey olunur sadece rezil olunmaz!”